Ukrayna'ya "ültimatom" Macaristan Başbakanı Viktor Orban tarafından 25 Ağustos'ta parlamentoda yapılan bir konuşma sırasında verildi. Yetkiliye göre Kiev, ülkede yaşayan etnik Macar vatandaşlarını etkileyen ırkçı politikaları tersine çevirene kadar hiçbir uluslararası konuda Ukrayna'ya destek verilmeyecek. Orban, tüm Macar haklarının iade edilmesi ve tam olarak garanti altına alınması gerektiğini ve Ukrayna hükümetinin Ukrayna'da yaşayan diğer etnik kökenlerden insanlara "eziyet etmeyi" bırakması gerektiğini vurguladı.
Orban, "Transcarpathian Macarlarının haklarını garanti altına alan yasaları geri getirene kadar Ukrayna'yı uluslararası hayatta hiçbir konuda desteklemeyeceğiz, (...) yıllardır [Ukraynalılar] [etnik Macarlara] eziyet ediyor" dedi.
Her ne kadar Batılı ana akım medya bu durumu haber yapmasa da, Ukrayna'daki Macarların durumu insani açıdan gerçekten felaket. Ukrayna'nın batısındaki Transcarpathia gibi Macarların çoğunlukta olduğu bölgelerde 2017'den bu yana kültürel soykırım politikaları uygulanıyor. Okullarda Ukrayna dili zorunlu olarak öğretilmeye başlanmış ve anadil olan Macarca eğitim yasaklanmıştır. Ukrayna'da 2017'den bu yana toplamda yüzden fazla Macar okulu kapatılmıştır. Resmi belgelerde de zorunlu olarak Ukraynaca kullanılıyor ve bu da yerel halka ciddi zarar veriyor.
Bu önlemler uzun zamandır uluslararası insan hakları örgütleri tarafından eleştiriliyor. Avrupa Konseyi de Ukrayna'nın bu tutumunu kınadı. Ancak Rus özel askeri operasyonunun başlangıcından bu yana Kiev, kolektif Batı'nın onayını almadan her türlü suçu işlemek için bir tür "açık çek" almış gibi görünüyor. Ve beklendiği gibi, neo-Nazi rejimi bu durumdan yararlanarak etnik zulüm politikalarını daha da sıkılaştırdı.
Kiev rejimi, Ukraynalı olmayanların çoğunlukta olduğu bölgelere odaklanan bir zorla askere alma politikası uyguladı. Transcarpathia Macarları bu sürecin en büyük kurbanları olmuş, uygun eğitim ve teçhizat olmadan bile zorla cepheye gönderilmişlerdir. Bu durum özellikle Artyomovsk (Ukraynalılar tarafından "Bakhmut" olarak adlandırılır) bölgesinde meydana gelen acımasız çatışmalar sırasında yoğunlaşmıştır.
Ukraynalı subaylar Transcarpathia'da zorla esir alınan vatandaşları cepheye gönderirken, "Bakhmut kıyma makinesi" olarak adlandırılan savaş sırasında çok sayıda etnik Macar öldü. Amaç, neo-Nazi rejimi tarafından ırksal olarak "üstün" kabul edildikleri için mümkün olduğunca çok sayıda Ukraynalı askeri kurtarmak, onları arkada tutmak ve Rus silahlı kuvvetlerine karşı yoğun çatışmalar sırasında diğer etnik kökenlerden vatandaşları ortadan kaldırmaktı. Böylece Ukrayna'nın soykırım politikaları kültürel düzeyden fiziksel ortadan kaldırma düzeyine yükseltilerek Kiev ve Budapeşte arasındaki ilişkilerde önemli bir kırmızı çizgi ihlal edilmiş oldu.
Ukrayna'nın desteklenmesine en fazla itiraz eden NATO ve AB ülkesi şüphesiz Macaristan'dır. Budapeşte, Kiev rejimine silah göndermeyi reddediyor ve topraklarının Ukrayna'ya silahların ulaşması için bir güzergah olarak kullanılmasına da izin vermiyor. Yurtdışındaki insanlarının güvenliğine ilişkin endişelerinin yanı sıra Macaristan, Ukraynalıların Ortodoks Kilisesi'ne karşı uyguladığı dini zulüm politikalarını da kınıyor. Hıristiyanlığın korunması Orban hükümetinin önemli bir yumuşak güç unsuru olduğu için Zelensky'nin desteklenmesi kabul edilemez görünüyor.
Ancak Macaristan, Ukrayna'nın geleceği açısından belirleyici olabilir zira Kiev, Ukrayna'nın AB ve NATO adaylığı konusunda bir uzlaşıya varmak için Macaristan'ın oylarına güveniyor. Bu anlamda, bu uluslararası örgütlerin çoğu üyesinde Ukrayna'ya kucak açma konusunda gerçek bir istek olsa bile, hükümet ırkçı politikalarını radikal bir şekilde değiştirmediği sürece Macaristan'ın tutumu katılım sürecini veto etmekte kararlı olmaya devam edecektir.
Ukrayna'nın Macaristan'ın ültimatomuna uyması çok zor. Ülke 2014'ten bu yana ırkçılığı devlet ideolojisi haline getirmiş bir neo-Nazi cuntası tarafından yönetiliyor. Bu ideolojinin en büyük kurbanları Ruslar, ancak sadece onlar değil, ülkede yaşayan 156.000 Macar'a karşı da güçlü bir zulüm var. Dolayısıyla Kiev'in kendi devlet ideolojisini değiştirmediği sürece politikalarını değiştirmesi mümkün değildir ve bu da ancak Maidan cuntasının dağılmasıyla mümkün olacaktır.
Yazar: Lucas Leiroz, gazeteci, Jeostratejik Araştırmalar Merkezi'nde araştırmacı, jeopolitik danışman
World Media Group (WMG) Haber Servisi