“2023 Yılında Türkiye Ekonomisi”

Koç Üniversitesi ve TÜSİAD ortaklığı ile oluşturulan Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) tarafından her yıl düzenlenen “2023 Yılında Türkiye Ekonomisi” semineri bugün gerçekleştirildi. Etkinliğin açılış konuşmaları TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Ekonomi ve Finans Yuvarlak Masa Başkanı Murat Özyeğin tarafından yapıldı.

23:47:59 | 2023-01-20

 

 

 

Seminerde, moderatörlüğünü Hande Demirel'in üstlendiği panel oturumunda; Cevdet Akçay, Gizem Öztok Altınsaç, Selva Demiralp, Hakan Kara ve Gökhan Şen konuşmacı olarak yer aldı.

30 Yılın En Düşük Büyümesi

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Özyeğin seminerin açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Koç Üniversitesi – TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumunun her yıl başında yaptığımız Türkiye ekonomisi seminerine hoş geldiniz. Forumumuz, Türkiye’nin sürdürülebilir bir büyüme ortamında dengeli bir şekilde kalkınması için gereken kısa ve uzun vadeli ekonomi politikalarının belirlenmesine katkıda bulunmayı hedefleyerek çalışmalarını sürdürüyor. Bu amaçla çalışma raporu, araştırma notu, kapsamlı araştırma raporları gibi belgelerle ve düzenlediği konferanslarla ekonomi politikalarına ilişkin görüşleri yansıtmayı amaçlıyor. EAF’ın faaliyetleri arasında, artık geleneksel hale gelmiş olan Türkiye ekonomisi seminerini pandemi nedeniyle uzun bir sürenin ardından bugün yüzyüze gerçekleştirmekten mutluyuz. Bu durumun daha canlı ve verimli bir tartışma ortamı imkanı sunmasını diliyorum.  Hem dünya hem de Türkiye ekonomisi açısından oldukça zor bir yılı geride bıraktık. Covid sonrası normale dönme adımlarının yanı sıra Çin’in sıfır covid politikasına devam etmesi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan jeopolitik tansiyon ve hammadde ve enerji fiyatlarında çok yüksek artışlarla hızla tırmanan enflasyon karşısında birçok ülkenin para politikasını sıkılaştırması dünyada büyümenin hızla gerilemesine neden oldu. 2022 yılı muhtemelen kayıtlara 2009 krizi ve 2020 pandemisinin ardından son 30 yılın en düşük büyümesi olarak geçecek.”

Türkiye Açısından Avantaj ve Tehdit Birarada

“Ancak maalesef 2023’ün 2022’den daha az risk, belirsizlik ve zorluk taşıyacağına dönük bir beklenti içinde olamıyoruz” diyerek sözlerini sürdüren Özyeğin konuşmasını şu şekilde  noktaladı: “Enflasyon birçok ülkede zirve yapmış durumda. İzlenmekte olan sıkı para politikası karşısında özellikle gelişmiş ülkelerde enflasyon 2023’te düşme eğilimini sürdürecek. Enflasyonist riskler tamamen bertaraf edilene kadar finansal koşullarda herhangi bir gevşeme beklenmemeli. Bu açıdan 2023’te finansal koşullar sıkı olmaya devam edecek.  ABD’nin muhtemel bir resesyonu önleyebileceği varsayımı altında 2023’ün ikinci yarısından itibaren belli başlı ekonomilerin yeni bir büyüme evresine girmesini muhtemel görüyoruz. Ancak sıkı parasal koşullar ve devam eden jeopolitik gerilimler büyümenin zayıf olmasına yol açacaktır. Çin’in de büyümesinin hız kazanacağını ancak geçmiş dönem performansının altında kalacağını bekliyoruz. 2022 yılında küresel ekonomide karşımıza çıkan yüksek enflasyon ve sıkı para politikası gibi güncel gelişmelerin dışında yapısal ve uzun dönemli eğilimlerdeki güçlenmeler de dikkat çekiyor. Yeşil dönüşüm ve teknolojik gelişmelerin sektörlerde, şirketlerde ve işgücü piyasalarında yol açtığı değişimlerin yanı sıra, küresel ticarette 2009 küresel krizi ile başlayan ve 2020 covid pandemisi ile iyice belirginleşen değişim, 2022’de daha da görülür hale geldi. Birçok şirket ve ülke açısından girdi temininde ucuz fiyat önceliği yerini stratejik sektörlerden başlayarak güvenilir tedarikçiye bıraktı. Tedarik zincirlerinde jeopolitik yakınlığın, dost ve müttefik ülke kavramının öne çıkmaya başlaması, ticaret akımlarında önemli değişimlere yol açıyor. Dünya ekonomisindeki zayıf büyüme performansının 2023 yılından sonra da devam etmesine hazırlıklı olmamız gerekiyor. Devam eden jeopolitik gerilimler, finansal koşullardaki değişim, iklim değişikliği ile mücadelenin gerektirdiği ülkeler arası uyumu sağlamanın zorluğu, teknoloji üzerinden süren ticaret ve yatırım kısıtlamaları gibi faktörler, geçmişten farklı olarak, dünyada verimlilik artışı ve dolayısıyla büyüme üzerinde bir kısıtın ortaya çıkmasına yol açabilecektir. Küresel çerçevedeki bu değişimler Türkiye açısından hem bir dizi avantaj hem de bir dizi tehdit anlamına geliyor. Bu aşırı oynak ve belirsizliğin yüksek olduğu koşullar altında uluslararası yatırımcılar kararlarını ince eleyip sık dokuyarak vereceklerdir. Dünya ekonomisiyle hem dış ticaret, hem de dış açığın finansmanı üzerinden güçlü bir entegrasyona sahip olan ülkemizin bu yeni duruma nasıl adapte olacağı temel bir konu olarak karşımızda duruyor. Küresel düzlemde hem ekonomik eğilimlerin hem de bu eğilimler karşısında benimsenen politika setinin geçmiş dönemden sapmalar gösteriyor olması, bizim de izlediğimiz ve izleyeceğimiz politikaları, gerek küresel gelişmeler gerekse ekonomi biliminin genel kabul gören yaklaşımları doğrultusunda gözden geçirmemizi gerektiriyor. 2023 yılı için önemli olan, bizi bekleyen bu yeni süreci iyi yönetmek ve doğru politikalar izlemek olacak. Bunun da en iyi yolunun risk almak yerine temkinli bir tavır benimsenmesi ve ekonominin içeriden ve dışarıdan gelebilecek olumlu ve olumsuz şoklara karşı esnekliğinin artırılması olduğunu düşünüyoruz.  İşte bu açıdan birazdan dinleyecek olduğumuz panel bize kıymetli bir imkan sunuyor. Bugünkü panelde yer alan değerli konuşmacılarımız bize 2023’te Türkiye ekonomisi için bir perspektif çizme imkanı sağlayacaklar. Değerli katkıları için hepsine şimdiden çok teşekkür ediyorum. Sözlerime burada son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum.”

ABD’de de Büyümenin Çok Zayıf Olması Bekleniyor

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan’da konuşmasında şunları vurguladı: “TÜSİAD yönetim kurulu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.  Yeni bir yıla başlarken tüm ekonomi dünyası o yılın ekonomik trendlerini ve öngörülerini merakla bekler. 2023 bu açıdan daha da dikkat çekici bir yıl. Küresel ekonomiye ilişkin riskler ve belirsizlikler çok yüksek; Türkiye ekonomisi açısından da 2023’e düşmekte olsa da hala çok yüksek olan bir enflasyon oranı, büyümede yavaşlama, dış açık ve kamu açığında artış ile giriyoruz. Murat beyin biraz sonra çizeceği küresel ekonomik çerçevede, 2023 için iki alt dönemin varlığı dikkat çekiyor.  2023’ün ilk yarısında sıkı para politikasının etkisiyle Avrupa ve birçok gelişmiş ülkede resesyon tahmin edilirken ABD’de de büyümenin çok zayıf olması bekleniyor. Yılın ikinci yarısından itibaren ise izlenen sıkı para politikasının enflasyonu düşürmekte etkili olmasına paralel olarak dünya ekonomisinde zayıf da olsa yeniden bir büyüme süreci başlayacak. 2023’ün birinci ve ikinci yarısında ekonomik koşulların ve politikanın farklı olması Türkiye için de olası.  Her şeyden önce küresel dinamikler ülkemizde de etkisini gösterecek. Finansal koşullarda yıl boyunca bir gevşeme olmasa da yılın ikinci yarısında dünya ekonomisinde büyümenin bir miktar hızlanacak olması ihracat talebinde bir canlanmayı muhtemel kılıyor.”

Seçimlerden Sonra Politika Değişimi Olası

“Ancak Türkiye ekonomisi açısından 2023’e iki alt dönemde bakma ihtiyacının bir nedeni de milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimleri. Seçimlerin sonucu ne olursa olsun, seçim sonrası ile öncesi arasındaki ekonomik koşulların ve politikaların farklılaşması olası. Seçimler öncesinde küresel ekonomi zayıfken ve özellikle birçok AB ülkesinde resesyon dinamikleri gündemde iken Türkiye ekonomisinde iç talebe bağlı büyüme sürecinin desteklendiği bir dönem yaşayacağız” diyerek sözlerini sürdüren Turan konuşmasının son bölümünde küresel etkilerden bahsetti: “Yılın ikinci yarısında ise küresel ekonomide görülecek nispi olumlu gelişme, Türkiye ekonomisinde makroekonomik istikrarı ve yapısal reformu önceleyen politikaların uygulanması açısından nispeten olumlu bir ortam yaratacak. 2023’ün ikinci yarısında dünya gibi Türkiye’nin de normalleşme sürecine girmesi gerekecek. Bunun en önemli koşulu da enflasyonun düşürülmesi ve ekonomik istikrarın tesis edilmesi. Enflasyonun çıkmış olduğu çok yüksek seviyelerden baz etkisiyle beraber düşme sürecine girmiş olmasını bir fırsat olarak değerlendirmek mümkün. Ancak enflasyonu düşürmede makro ihtiyati tedbirlerin para politikasının ikamesi olamayacağı noktasından hareketle para politikasını enflasyonla mücadele çerçevesinde formüle etmek, maliye politikasını enflasyonla mücadeleyi destekleyici mahiyette kurgulamak gerekiyor. 2023 yılını Türkiye açısından önemli kılan bir başka boyut da bu sene cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yılı olması. Bu durum, neredeyse ilk yüzyılın geneline damga vurmuş olan bir dizi yapısal sorunumuzu, çözme iradesiyle ele almak için bir fırsat veriyor.  Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, refah ve istihdam yaratmakta zorlanan bir büyüme modeli, düşük teknolojili ürünlere sıkışmış, katma değeri düşük, ithalata bağımlılığı yüksek, bölgeler itibariyle dağılımı dengesiz bir üretim yapısı, kalite ve itibar sorunu yaşayan kurumsal yapılar ülkemizin uluslararası arenada rekabet gücünü destekleyici mahiyette değildir. Üstelik, küresel gelişmeleri dikkate aldığımızda, bunlara ilaveten yeni alanlarda da dönüşümü sağlayacak bir dizi önlemi zaman kaybetmeden hayata geçirmeliyiz. Uyum sağlamamız gereken alanların başında iklim değişimi ile mücadele geliyor. Bu çerçevede sıfır karbon hedefi doğrultusunda bir dizi adımı atmak, döngüsel ekonomiden ve yeşil üretim tekniklerinden daha fazla yararlanmak, fosil enerji kaynaklarından yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi hızlandırmak ve enerji tasarrufu ve enerji verimliliğini artırmak önümüzdeki dönemin ekonomi politikası öncelikleri arasında yer almalı. Ekonomik ve toplumsal hayatta dijital dönüşüme uyum sağlamak için de altyapıdan becerilere, bilim ve teknoloji politikalarından yatırım ortamına bir dizi alanda hızlı ve kapsamlı adımlar atmalıyız. Kısacası çok konuştuğumuz ama şimdiye kadar ertelediğimiz yapısal reformları bir an önce tamamlamamız gerekiyor. Bu reformlar hem istikrarsızlığın adeta yeni normal haline geldiği küresel düzende rekabetçiliğimizi korumak açısından hem de özlemini çektiğimiz refah seviyesine ikinci yüzyılımızda ulaşmak açısından belirleyici önemde. Sözlerime son verirken panelistlerimize değerli katkıları için teşekkür eder, hepinizi saygıyla selamlarım.”

 

 

 

World Media Group (WMG) Haber Servisi




ETİKET :   tusiad-koc-ekonomi

Tümü