Dr. Nezih İlter Karaman, Türkiye gündemi ve dış politikaya ilişkin görüşlerini sunmak üzere bir basın toplantısı düzenledi. Nezih İlter Karaman : Değerli bayanlar ve baylar, uluslararası basın mensupları, Zafer Partisi adına ilginize teşekkür ederim. Hareketimiz, ciddi zorluklarla karşı karşıya olduğumuz bir dönemde Türk halkının egemenliğini, demokrasisini, hukukun üstünlüğünü ve onurunu korumak için var.
Bugün, Türkiye'nin yalnızca içeride ekonomik ve sosyal baskılarla değil, aynı zamanda dışarıda da artan istikrarsızlıkla karşı karşıya olduğu bir dönemdeyiz. Bu ortamda Zafer Partisi, açık bir ilkeyi savunuyor: Hukukun üstünlüğüyle yönetilen ve halkının iradesiyle yönlendirilen güçlü, vatansever, laik ve demokratik bir Cumhuriyet.
Demokrasi Kuşatma Altında: Oylar Önemli Olmalı
Türkiye'nin demokratik sistemi bugün manipülasyon, gizlilik ve gizli pazarlıklardan muzdarip. Hükümet, yalnızca ayrılıkçı talepleri meşrulaştırmaya hizmet eden toplantılar düzenlemeye ve komisyonlar kurmaya devam ediyor. Bunlar ulusal diyalog platformları değil, teslimiyet araçlarıdır.
Sözde "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" diyalog olarak sunuluyor, ancak gerçekte ne demokratik ne de şeffaf. Açık hedefleri veya sonuçları olmayan, tepeden inme bir proje. Demokrasideki muhatabımız Türk halkıdır; PKK değil ve kesinlikle hapisteki liderleri değil.
Ve şimdi, bir başka endişe verici adıma tanık oluyoruz: CHP İstanbul Kongresi'nin yargı kararıyla iptali ve seçilmiş liderlerinin görevden alınması. Bu sadece bir siyasi partiye değil, milyonlarca seçmenin iradesine de bir saldırıdır. Eğer bu yolda ilerliyorsak, açık olalım: Bu, Türkiye'de artık oy pusulalarının önemi olmadığı anlamına geliyor. Halkın oyunu mahkeme salonlarında ve dumanlı arka odalarda kolayca yok edebileceği anlamına geliyor. Ve eğer bu devam ederse, Türkiye demokrasiden uzaklaşıp tam teşekküllü bir otokrasiye doğru sürükleniyor demektir.
Siyasi tarihimiz, siyaseti mahkemeler ve kararnameler aracılığıyla yeniden şekillendirme girişimlerinin nihayetinde başarısızlığa uğradığını gösteriyor. Siyasi partiler demokratik yaşamın omurgasıdır. Hükümet ve muhalefet düşman değil, su ve toprak gibi birbirini tamamlar. Biri olmadan diğeri var olamaz. Muhalefetini kanunla ortadan kaldırmaya çalışan bir rejim, kağıt üzerinde yasal görünebilir, ancak pratikte anti-demokratik hale gelir. Ve kanun "düşman ceza hukukuna" dönüştürüldüğünde, adalet değil, adaletsizlik üretir.
"Ne diyorsunuz?" diye soranlara net bir cevap veriyoruz: Hiçbir yargıcın, hiçbir anlaşmanın, hiçbir komisyonun halkın iradesini devirme hakkı yoktur. Egemenlik milletindir - ve yalnızca milletindir.
"İkinci çözüm süreci"ni yeniden paketleme girişimine karşı da uyarıyoruz. Bu Ankara'nın projesi değil; diğer başkentlerin projesi. "Rıza üretme", gizlilik kararları ve kapalı kapılar ardında pazarlık tartışmaları bir şeyi gösteriyor: Millet, gün ışığına çıkamayacak sonuçlara hazırlanıyor. Cumhuriyet'in geleceğine yalnızca Türkiye halkı karar verecek; teröristler, yabancı aktörler ve zaman kazanmak için kurulan yapay komisyonlar değil.
Krizdeki Ekonomi: Bankalara Çocuklardan On Kat Daha Fazla Yükleniyor
Türkiye, yakın tarihinin en ciddi geçim sıkıntısı krizlerinden birinin ortasında. Enflasyon gelirleri aşındırıyor; aileler kira, ısınma ve gıda arasında seçim yapmak zorunda kalıyor. Emekliler enflasyonun çok altında zam alırken, kiralar fırladı.
Devlet eğitimi artık gerçekten ücretsiz değil. Ebeveynler ücret konusunda baskı altındayken, çocuklarımızın çoğu yetersiz beslenerek büyüyor; midelerini sadece makarna ve ekmekle dolduruyorlar. Uluslararası veriler, bunun sağlıklarına, eğitimlerine ve geleceklerine zarar verdiğini doğruluyor.
15 milyon öğrenci için günlük basit bir okul yemeğinin maliyeti yılda 6 milyar dolardı. Oysa bu hükümet, KKM projesine 60 milyar dolar israf etti; bu, her çocuğun beslenme maliyetinin on katı. Bu bir yönetim değil; bu bir kötü yönetim.
Zafer Partisi, Türkiye'nin daha iyisini hak ettiğine inanıyor: Üretime, inovasyona, adalete dayalı bir ekonomi ve iyi beslenen, iyi öğrenen çocuklar.
Beyin Göçü: Türkiye'nin Geleceği Kanıyor
Bu krize eşlik eden bir trajedi ise beyin göçüdür; en iyi ve en zekilerimizin sessiz göçüdür.
Türkiye'deki iş gücünün yalnızca %9,4'ü üniversite mezunuyken, göç edenler arasında bu oran iki katından fazla artarak %21,4'e çıkıyor. ABD'de bu oran %21,4, Almanya'da %17,5, İngiltere'de %11,2, Hollanda'da %6,9 ve Kanada'da %4,9.
2015 yılında mezunların yalnızca %1,6'sı okulu bırakıyordu. 2023 yılına gelindiğinde bu oran %2'ye düştü; on yıldan kısa bir sürede %25'lik bir artış. Yurt dışına çıkan Türk akademisyenler performanslarını %27 oranında artırıyor. Neden mi? Çünkü engellenmedikleri yerlerde başarılı olma özgürlüğüne sahipler.
Bu göç değil, Türkiye'nin geleceğinin kanamasıdır. Her mühendisin, her programcının, her doktorun ayrılması bireysel bir karar değil, ulusal bir yaradır.
Zafer Partisi açıkça şunu söylüyor: Türkiye, yeteneğin kaldığı, geliştiği ve geliştiği bir ülke haline gelmelidir.
Göç: Dünyanın Mülteci Kampı Değil, Anadolu Kalesi
Cumhuriyetimiz için en büyük uzun vadeli tehdit demografiktir. 2011'den bu yana milyonlarca insan çatışma ve istikrarsızlıktan kaçarak Türkiye'ye göç etti. "Geçici" olarak adlandırılan durum artık kalıcı hale geldi ve ekonomik sıkıntı, toplumsal gerginlik ve demografik dönüşüme yol açtı.
Türkiye dünyanın mülteci kampı olamaz ve olmayacaktır. Düzensiz göç, karma bir tehdit haline geldi; toplumumuzu istikrarsızlaştırmanın ve egemenliğimizi zayıflatmanın bir aracı.
Zafer Partisi somut bir çözüm sunuyor: Anadolu Kalesi programı. Mültecilerin ve düzensiz göçmenlerin uluslararası hukuka uygun, güvenli ve onurlu bir şekilde ülkelerine geri gönderilmeleri için kapsamlı, yasal ve insani bir çerçeve.
Çünkü dürüst olalım: Güvenli ve emniyetli bir Avrupa, güçlü ve istikrarlı bir Türkiye'ye bağlıdır. Türkiye bu demografik yük altında çökerse, Avrupa tahmin ettiğinden çok daha büyük bir istikrarsızlıkla karşı karşıya kalacaktır. Ortak sorumluluk, gerçek ortaklık ve saygı, ilerlemenin tek yoludur.
Dış Politika: Kazan-Kazan, Asla Tek Taraflı Değil
1. Suriye ve PYD/YPG
Kuzey Suriye'deki durum, Türkiye'nin güvenliği için doğrudan bir tehdit olmaya devam ediyor. Türkiye terörle mücadelede canlarını feda ederken, bazı müttefiklerimiz PKK'dan ayrılmaz yapıları meşrulaştırıyor ve silahlandırıyor. Sonuç ortada: Türkiye kazanmadı; PKK/YPG ilerledi. Kesin bir dille belirtiyoruz: Güney sınırımızda asla bir terör devletçiğini kabul etmeyeceğiz.
2. İsrail ve Gazze
Gazze'de devam eden trajedi, barışın kırılganlığını bir kez daha gözler önüne seriyor. İnsani kayıplar çok büyük ve masum sivillerin çektiği acılar yüreğimizi parçalıyor. Gazze'yi yerle bir eden ve binlerce kadın ve çocuğun ölümüne yol açan ayrım gözetmeyen saldırıları kınıyoruz. Gazze'nin kasıtlı olarak yok edilmesi kabul edilemez.
3. Göç ve Avrupa
Türkiye'nin üzerindeki göç yükü sürdürülemez. Cevabımız Anadolu Kalesi: yasal geri dönüş, iş birliği ve istikrar. Gerçek çözümler, gerçek bir yük paylaşımı ve ortaklık gerektirir.
4. NATO, ABD ve Rusya
Türkiye'nin NATO içindeki rolü önemini koruyor; ancak güvenlik endişelerimiz göz ardı edildiğinde güvenilirliği zedeleniyor. Zafer Partisi dengeli ve bağımsız bir dış politikayı savunuyor. Türkiye, ortaklık ve ulusal çıkarlar doğrultusunda ABD, NATO, Avrupa ve Rusya gibi tüm güçlerle birlikte çalışacaktır.
Vizyonumuz, karşılıklı saygıya ve kazan-kazan çözümlerine dayanan bir dış politikadır: Türkiye'nin egemenliğini koruduğu, aynı zamanda hem ülkemize hem de ortaklarımıza fayda sağlayan yapıcı ilişkiler inşa ettiği bir politika.
Zafer Partisi'nin Vizyonu: Cumhuriyetin Gelecek Yüzyılı
Zafer Partisi, yalnızca beş yıl içinde güçlü bir ulusal harekete dönüştü. Milyonlarca destekçimiz var. Tabana kök salmış, disiplinle güçlenmiş ve Mustafa Kemal Atatürk ilkeleriyle yönlendirilmiş bir partiyiz.
Biz vatanseveriz, demokratız, laikiz, hukukun üstünlüğüne bağlıyız.
Dini veya etnik her türlü aşırılığa karşıyız. Üniter devleti, ulusal egemenliği ve Cumhuriyet mirasını savunuyoruz.
Misyonumuz açıktır:
Kapanış – Egemenlik Yalnızca Milletindir
Sesimiz güçlü, irademiz sarsılmaz, misyonumuz net.
Zafer Partisi, egemenliği korumak, yoksulluğu sona erdirmek, adaleti tesis etmek ve Türkiye Cumhuriyeti'ni her türlü iç ve dış tehditlere karşı güvence altına almak için vardır.
Biz asla bölücülüğe boyun eğmeyeceğiz, asla haksızlığa teslim olmayacağız, Türkiye'nin gizli anlaşmalarla veya dış gündemlerle yeniden dizayn edilmesine asla izin vermeyeceğiz.
Atatürk'ün bize öğrettiği gibi, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Bu ilke bugün, yarın ve her zaman bize yol gösterecektir.
Teşekkür ederim.
World Media Group (WMG) Haber Servisi