Trabzon Evladını Bağrına Bastı

CHP’nin ön seçimle belirlenecek cumhurbaşkanı aday adayı, TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, memleketi Trabzon’da ‘Akçaabat’ın gururu Cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu’ ve ‘Salonlar sizinse, meydanlar bizimdir’ pankartlarıyla karşılandı. Önce balıkçılarla iftar yapan İmamoğlu, sonrasın da Ortahisar Belediyesi önündeki meydanda memleketlileriyle buluştu. Yoğun ilgi altında gerçekleşen buluşmada bir vatandaş, kalabalık içinden, elindeki büyük bir turpu İmamoğlu’na ulaştırdı. Turpu alan İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, “Bak Cumhurbaşkanı; vatandaş sana Karadeniz'den, turpun büyüğünü gösteriyor, turpun büyüğünü. Aha o da Ekrem'in yanında, bak turpun büyüğü burada. Onun da heybesinde varmış” sözleriyle seslendi.

13:27:48 | 2025-03-16

“Ey iktidar sahipleri… Ey güç sahipleri… Ey ülkenin çoğunluğu için değil, küçücük bir avuç insan için koltuklarına yapışanlar…” diyen İmamoğlu, iktidar kanadına, “Davalarınızla gelin, soruşturmalarınızla gelin. Bana tek bir toz zerresi bile konduramazsınız. Benim yaptığım her iş, tertemiz. Ekrem İmamoğlu bunları o kadar korkutmuş ki, partililerimle yapacağım toplantılara dahi bana Kastamonu'da salon vermiyorlar, Erzincan'da vermiyorlar. Ordu'nun oy kullanma günü için salon vermiyorlar. Bana Trabzon'da salon vermiyorlar. Yahu, sizin o vermediğiniz salon, benim şuradaki bir ablamın oturma odasından bile küçük gelir bana be. Siz kim oluyorsunuz? Sizi kendini bilmezler sizi. Sanırsınız kendi malını bize vermiyor. Yahu bu millet var ya, sizi öyle bir yollayacak ki, kaçacaksınız, kaçacaksınız. Kaçarken ayağınız dolaşıp, yüzüstü yere vuracaksınız, yüzüstü. Kaçmayı bile beceremeyeceksiniz. Sizi beceriksizler. Ben yılmam, yılmam. Buradan söylüyorum gözünün içine bakarak. O beni izliyordur. Zannetmeyin izlemiyor. O beni izliyordur. Buradan gözünün içine bakarak söylüyorum. Sesimi buradan duy, Karadeniz'den. Artvin'den, Rize'den, Trabzon'dan, Giresun'dan, Ordu'dan, Samsun'dan duy. Yılmıyorum. Korkmuyorum. Bir milim geri adım atmıyorum, bir milim. Hakkımda ne planlar yaparsan yap. Sosyal medya trolleriyle çalışanlar… Sizi gidi sizi. Sizi korkaklar sizi.

İktidarı daha önceki seçimlerde 4 kez yendiğini hatırlatan İmamoğlu, vatandaşlara da “Beşinci kez bana yol arkadaşlığı yapmaya, yarenlik yapmaya ve bu beşinci kez yapacağımız seçimde, bu iktidarı, bu düzeni, bu sistemi, artık bu rejimi Türkiye'nin tarihinden silmeye, demokratik parlamenter düzeni bu ülkeye tekrar getirmeye, bu yola çıkmaya bütün Karadeniz hazır mı? Hep birlikte kazanmaya, milletimizi ikna etmeye, bu yolculuğa hep birlikte çıkmaya hazır mı? 23 Mart'ta, hep birlikte, üyelerle coşa coşa, ön seçimde oy kullanmaya, ‘bir kişi bile eksik kalmayacak’ diyerek inançla, demokrasi bayramı yaşamaya hazır mı” sorularını yöneltti. Vatandaşlardan “Hazırız” yanıtını alan İmamoğlu, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“Beyaz gömleğim var ya bu beyaz gömleğim; ne yaparsanız yapın, buna toz zerresi kadar leke düşüremeyeceksiniz. Ne yaparsanız yapın, bu bileği dört kez bükemediniz, hiç bükemeyeceksiniz. Ben, 3 Haziran 1971 Trabzon doğumlu Ekrem İmamoğlu. 16 milyon vatandaşın yaşadığı İstanbul'un Belediye Başkanı; korkulu rüyanız… Varlığımla da icraatlarımla da sizi korkutuyorum, korkutmaya devam edeceğim. Sizi, çocuklarımız mutlu olsun diye korkutuyoruz. Yurt açıyorum diye korkuyorsunuz. Gençler nefes alacak diye korkuyorsunuz. Emeklilere destek oluyorum diye korkuyorsunuz. Kent lokantası açıyorum diye korkuyorsunuz. Misli misli fazla metro yapıyorum diye korkuyorsunuz. Millet icraat nedir görecek, foyanız ortaya çıkacak diye korkuyorsunuz. Milletin hakkını millete veriyorum diye korkuyorsunuz. Ödünüz patlıyor. Siz, milletten korkuyorsunuz, milletten. Onun için dört kez yendim, beşinci kez de yeneceğim. Ant olsun yeneceğim. Hodri meydan”

İmamoğlu, konuşmasının ardından çalan müziğe eşlik ederek, konuşma yaptığı platformda bulunan yol arkadaşları ve alanı hınca hınç dolduran vatandaşlarla birlikte horona durdu.

**

 

CHP’nin ön seçimle belirlenecek cumhurbaşkanı aday adayı, TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, coşkulu on binlere seslendi. Önemli mesajlar veren İmamoğlu, “Biz, bu ülke saraydan değil, Meclis’ten yönetilsin istiyoruz. Millet, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni belirlesin, başbakanlar, bakanlar Meclis’in içinden çıksın, Meclis’e hesap versin istiyoruz. Meclis, hükümeti en etkili şekilde denetlesin istiyoruz. Çünkü Meclis, milli iradenin en güçlü, en kapsayıcı temsilcisidir. Milli iradenin bütün renkleri, bütün sesleri Mecliste buluşur. Ama bunların istediği şey, başka ses duymak istemiyorlar… Farklı seslere tahammülleri yok. Ne milleti duyuyorlar ne milletin temsilcilerini” dedi.

“İcraatçı, halkçı, adaletli, liyakatli bir yönetimi ve cumhurbaşkanıyla birlikte hep beraber Çankaya yürümeye hazır mıyız?” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

“ Bunların vakti doldu. Şimdi, yenileşme ve gençleşme, değişme zamanı. Hayatın da siyasetin de kuralı budur: Vakti dolanlar, pili bitenler gider. Zaten dönemi doldu, vakti bitti, yaşı geçti… Bir de Ekrem ağrıları başladı. Onların yerine, umut verenler, tuttuğunu koparanlar, kendini millete adayanlar gelsin istiyor muyuz?”     

“Ön seçimde hep birlikte diyeceğiz ki; ‘Bak, Erdoğan! Bak işte bu sandıktır, bu mühürdür. Mühür, kendini sultan zannedenlerin değil, milletindir. O sandıktan kaçamayacaksın, o mühürden kaçamayacaksın.’ Bizler 23 Mart’ta tek yürek ve tek yumruk halinde bu mesajı vereceğiz, ülkedeki karamsarlığı ve kara bulutları bu ülkenin üzerinden dağıtacağız. Ülkenin bütün cumhuriyetçileri, demokratları, yurtseverleri, Atatürk sevdalıları adım adım birleşip bütünleşecek. Ve hep birlikte Türkiye’yi o güzel, o aydınlık sabaha hep birlikte kavuşturacağız. Bu zalim, kendi haddini bilmeyen, millete zulmeden iktidardan kurtulduğumuz sabahı, özgürlüğün, eşitliğin, dayanışmanın bir güneş gibi parlayıp sardığı sabahı hatırlayın. İçimizi ısıtmaya başladığı o sabahı bir düşünün. O sabah, seçim kazanmanın değil, milletçe birliğimizi ve geleceğimizi kazanmanın mutluluğunu yaşayacağız. Artık hiçbir partinin ötekine düşman, terörist muamelesi yapamayacağı, herkesin kardeşçe yaşayacağı bir ülkeye uyanacağız.”  

“Hepimiz biliyoruz ki bugün Türkiye’de fiilen iki ayrı hukuk geçerli. İktidarın kanatları altındakiler en ağır suçları işlese bile hiç yargılanmıyor, hak ettiği hiçbir cezayı almıyorlar. Hatta sorgulayan bile yok.  Başta Cumhuriyet Halk Partililer olmak üzere, iktidarı eleştirenlere, hakkını arayanlara, adalet isteyenlere ise düşman hukuku uygulanıyor. Çünkü iktidarın eli de kolu da yargının içinde. Bundan en çok yüce Türk yargısının namuslu ve bu durumdan çok şikayetçi olan hakimleri, savcıları çok üzgün durumda. Onlar da baskı altında. O bakımdan Türkiye’nin en az güvenilir kurumlarından biri haline getirdiler yargıyı. İşte bu hale getirdikleri yargıya, Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi olduğu günden bu yana fazla mesai yapıyorlar.”

“Ergenekon davaları sırasında ben, Cumhuriyet Halk Partisi Beylikdüzü ilçe başkanıydım. İlçe örgütümüzle birlikte kumpas davalarına karşı güçlü mücadeleler verdik. Silivri’de nöbete gittik her gün. O günleri yaşayanlar çok iyi bilirler. ‘Malum savcı’ o günden bugüne türlü türlü renge boyandı, birileri tarafından hep aldatıldı. Kendisi de milleti aldattı. Bir gün öyle, bir gün böyle dedi. Ben ise o günden bugüne siyasi duruşumu hiç değiştirmeden, aynı yolda, aynı kararlılıkla yürüyorum. Ve hala aynı malum savcıya karşı mücadele ediyorum. O gün neye inanıyorsam, neye güveniyorsam, bugün de aynısına inanıp aynısına güveniyorum.”

“Şimdi yargıyı bir silaha dönüştüren iktidara ve onların dediklerini birebir uygulayan savcılara sesleniyorum: Tehlikeli bir yolda yürüyorsunuz, tehlikeli bir yol açıyorsunuz. Türkiye’de kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine giren tüm firmaları, o kurumların yöneticilerini de zan altında bırakıyor ve onları da bir örgüt tasarımı içine dahil ediyorsunuz. Sizin Ekrem İmamoğlu alerjiniz, düşmanlığınız, ağrılarından dolayı verdiğiniz talimatlarınız başka kapılar açıyor. Kamudan ihale alan tüm iş insanlarına sesleniyorum. Çok büyük bir yol açılıyor. Emsal olacak işler açılıyor. Bu hukuksuzluk son bulmazsa bundan sonra Türkiye’de ne bir kamu yetkilisi ne de kim olursa olsun hiçbir iş insanı başına ne geleceğini bileyeceği günlere gebeyiz. Bugün olmaz yarın olur. Bu gayrimeşru uygulamalara maruz kalmak istemeyen, bu kötü akla müdahale eder. Ekrem İmamoğlu’nun itibarını zedelemek isteyenler, bana kumpas kurmak isteyenler bilsin ki, dönüşü olmayan bir yola giriyorlar. Bu tarihi uyarıyı da buradan yapıyorum! Beni duysunlar!”          

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) ön seçimle belirlenecek cumhurbaşkanı aday adayı, Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Hidayet Türkoğlu Spor Salonu’nda gerçekleşen buluşmada Afyonkarahisar, Bolu, Eskişehir ve Kırıkkale’den gelen binlerce partili ve vatandaşla buluştu. Salon on binlerce vatandaş tarafında hınca hınç doldurulurken, salon dışında kalan binlerce vatandaş da kurulan ekranlarla İmamoğlu’nu dinledi. Salonda sık sık “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları yankılandı.

“ATATÜRK’ÜN BU ŞEHİRDEKİ İZLERİNİ SİLMEYE ÇALIŞANLAR OLDU”

Buluşmada sırasıyla, CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce ve İmamoğlu birer konuşma yaptı. Konuşmasının başında Ramazan ayının bolluk bereketle geçmesi temennisinde bulunan İmamoğlu, “Mübarek Ramazan ayınızı kutluyor, hayırlara vesile olmasını diliyorum. İçinde vatan ve cumhuriyet aşkı olan herkes için Ankara çok özel bir şehirdir. 5 buçuk 6 yaşında ilk kez Ankara’ya gelmiştim. Aile büyüklerimle birlikte 1 hafta geçirmiştim. Ulus’u, Anıtkabir’i Kocatepe’yi görmüştüm. Aile büyüklerimle birlikte Ankara’nın maneviyatı Hacıbayram-ı Veli Camii’ye gitmiştik. Bu topraklar hepimiz için çok önemli bir yerdedir. Kurtuluş Savaşımızın karargahıdır… Milli iradenin başkentidir. Ankara, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hepimize emaneti ve ebedi istirahatgahıdır. Ankara’da olmak, milletin ve Atatürk’ün huzurunda olmak demektir. Bu duygular içinde sizlerle buluşmanın yüksek heyecanını yaşıyorum. Elbette, hepimizin bir yanı hüzün ve aynı zamanda isyan hisleriyle dolu, farkındayım. Uzun yıllar boyunca Ankara’ya yapılan haksızlık ve kendi sözleriyle ihanetler hepimizi derinden yaraladı. Hatta Ankaralılar şahit Atatürk’ümüzün bu şehirdeki izlerini silmeye çalışanlar oldu” dedi. 

“ANKARA’YI VE TÜRKİYE’Yİ FİİLEN MECLİSSİZ BIRAKTILAR”

“Cumhuriyet bu kentte kuruldu. Cumhuriyetin başkentini parsel parsel satmaya kalkanlar oldu” ifadelerini kullanan İmamoğlu, şunları söyledi:

“Ankaralılar onlara en güzel cevabı, verdi. Hiç kuşkumuz yok 2019 ve 2024’te bu kötülüğü yapanlara en güzel cevabı Mansur Yavaş Başkanımız verdi. Aynı kötü akıl, aynı bozuk zihniyet, bütün milletimizin büyük meclisini hiçe sayan bir rejimi bu ülkenin başına bela etti. Devlet kurumlarını tek adama bağladı. Kuvvetler ayrılığını en büyük güvencemizi ortadan kaldırdılar. Ankara’yı ve Türkiye’yi fiilen meclissiz bıraktılar. Onlara en güzel cevabı da önümüzdeki genel seçimde hep birlikte vermeye hazır mıyız? Bir kişiye göre tasarlanmış bu bozuk düzene son vermeye hazır mıyız? Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM) yeniden hak ettiği saygın konuma kavuşturmaya hazır mıyız?”

“BU ÜLKE SARAYDAN DEĞİL, MECLİS’TEN YÖNETİLSİN İSTİYORUZ”

“Biz, bu ülke saraydan değil, Meclis’ten yönetilsin istiyoruz. Millet, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni belirlesin, başbakanlar, bakanlar Meclis’in içinden çıksın, Meclis’e hesap versin istiyoruz. Meclis, hükümeti en etkili şekilde denetlesin istiyoruz. Çünkü Meclis, milli iradenin en güçlü, en kapsayıcı temsilcisidir. Milli iradenin bütün renkleri, bütün sesleri Mecliste buluşur. Ama bunların istediği şey, başka ses duymak istemiyorlar… Farklı seslere tahammülleri yok. Ne milleti duyuyorlar ne milletin temsilcilerini.”

“YILLARDIR NE SOKAĞA, ÇARŞIYA, PAZARA ÇIKABİLİYOR…”

“İşte Cumhurbaşkanının hali ortada. Yıllardır sokağa, çarşıya, pazara gittiğini gördünüz mü? Ekranlara çıkıp milletin gözü önünde rakipleriyle tartışma cesaretini gösterdiğini gördünüz mü? Yalnız Erdoğan değil ki, bütün hükümet yetkilileri aynı şekilde milletten uzak, milletle buluşmaya asla sıcak bakmayan, milletin gözü önünde muhalefetin temsilcileriyle tartışmaktan kaçıyorlar. Çünkü karşı karşıya gelseler, bütün foyaları ortaya çıkacak, millet gerçeği görecek.”

“O SORUYU SANA GAZETECİ DEĞİL, MİLLET SORUYOR”

“Bunlar, milletin sesine kulaklarını tıkamışlar. Erdoğan, ‘emeklilerin bayram ikramiyeleri daha fazla artabilir mi’ diye soran gazetecilere bile ‘siz beni dolduruşa mı getiriyorsun’ dedi. Bu akıl ne biliyor musunuz? Milletin parasını millete vermek değil, sanki kendi parasını millete dağıtıyormuşçasına yapılan bir hareketin tezahürü. O gazeteci değil, sana soran millet. Onun farkında bile değil. Milyonlarca emekli sana her gün, her saat soruyor: ‘Bu emekli maaşlarının, bu bayram ikramiyelerinin azlığından, bizi bu hale düşürmekten utanmıyor musun’ diyor. Milletin hakkını millete vermeyi ‘dolduruşa gelmek’ diye tarifleyen bu akıldan ülkeyi kurtaracağız. O sandık milletin önüne gelecek ve önce CHP onu boyunun ölçüsünü gösterecek.”

“VAKTİ DOLANLAR, PİLİ BİTENLER GİDER…”

“Sonra milletimiz kendisini yokluğa, yoksulluğa mahkûm eden, memleketin huzurunu, bereketini kaçıran tek adam rejimini önümüzdeki ilk genel seçimde bütün milletçe baş aşağı edip onları göndermeye hazır mıyız? İcraatçı, halkçı, adaletli, liyakatli bir yönetimi ve cumhurbaşkanıyla birlikte hep beraber Çankaya yürümeye hazır mıyız? Bunların vakti doldu. Şimdi, yenileşme ve gençleşme, değişme zamanı. Hayatın da siyasetin de kuralı budur: Vakti dolanlar, pili bitenler gider. Zaten dönemi doldu, vakti bitti, yaşı geçti… Bir de Ekrem ağrıları başladı. Onların yerine, umut verenler, tuttuğunu koparanlar, kendini millete adayanlar gelsin istiyor muyuz?”     

“Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkacağız”??

“Onlar görecekler; milletimiz cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe, sosyal adalete öyle bir sahip çıkacak ki… Milletimiz parlamenter demokrasiye, kuvvetler ayrılığına, hukukun üstünlüğüne öyle bir sahip çıkacak ki… Milletimiz adalete, eşitliğe, birlik ve kardeşliğimize öyle bir sahip çıkacak ki… Türkiye bir daha asla bütün gücün tek bir kişide toplandığı bir düzeni bu vatana uğramamak üzere bu rejimi yerin dibine gömecek.”

“ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLİĞİMDEN BİR ANIMI ANLATAYIM DA ALINSIN BİRAZ DAHA”

“Alınacak… Üniversite öğrenciliğimden bir anımı anlatayım da alınsın biraz daha… Okulda Eskişehir’den arkadaşlarım vardı. Onların tutkusunu 1988-1990 arasında Kıbrıs’ta görmüştüm. Yaşadığın mahalleye, yaşadığın şehre, yaşadığın emek verdiğin kuruma ve ülkene kendini adayacaksın, tutkuyla bağlanacaksın. Alın teri dökmekten onur duyacaksın. Ben CHP’nin evladı olarak 2008’den beri bu partiye hizmet etmekten, partimin vasıtasıyla milletime hizmet etmekten, alın teri dökmekten onur duyuyorum. Gençler bu ülkede tarih yazacak. Bana Bursa’da İmamoğlu gelecek İmamoğlu tarih yazacak diye söylediler. Ben dedim ki hayır. İmamoğlu gelecek sizlerin gücüyle ama bu ülkede tarihi bu ülkenin gençleri yazacak. Türkiye bir daha asla muhalefetin yargı yoluyla bastırılıp yok edilmeye çalışıldığı, baskıcı bir rejimi bu topraklarda yaşamayacak. Bu bozuk düzeni hep birlikte değiştireceğiz. Atatürk’ün önümüze koyduğu hedeflerden sapmayacağız. Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkacağız.”

“ETRAFINDAKİ BİR AVUÇ İNSAN ZENGİNLEŞTİĞİNDE MEMLEKET ZENGİNLEŞİYOR MU?”

“Hem demokraside, hukukta, özgürlük ve adalette hem de bilimde, teknolojide, üretimde öncü olacağız, dünyanın tüm milletlerine örnek olacağız. Bizde bu güç var, bu potansiyel var.

Kurumların ve kuralların yerini tek bir kişinin iradesi aldığında bu sıkıntıyı yaşıyoruz.

Ama bütün kurumlar bir kişinin elinden kurtulup milletin kurumları, milletin evlatlarının yönettiği, bir avuç insanın değil bir ailenin fertleri değil, milletin liyakatli evlatları yönettiğinde bu millet, bu güzel cumhuriyet çağdaş uygarlık seviyesine ulaşacak.  Bir kişi hukukun dışına çıkmaya başlayınca, devletin kurumları da hukukun dışına çıkıyor. Daha kötüsünü söyleyeyim… O bir kişi aldatılınca, devletin kurumları da aldatılıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devletini işte bu hale düşürdüler. Peki, o bir kişi ve etrafındaki bir avuç insan zenginleştiğinde memleket zenginleşiyor mu? Hayır. Millet de zenginleşmiyor. Sadece o bir avuç insan zenginleşiyor.”

“YÖNETİCİLER VATANDAŞINA FIRÇA ATAMAZ, TALİMAT VEREMEZ, EMİR VEREMEZ”

“İşte o asla olmuyor. Çünkü bunların düzeninde güç ve zenginlik bir avuç insanın elinde toplanıyor, millete de şükretmek ve sabretmek düşüyor. Biz en zor şartlarda Kurtuluş Savaşı vermiş, dünyayı dize getirmiş bir milletiz. Sabretmeyi de şükretmeyi de biliriz ama onun zamanı ayrı. Bu ülkede yöneticiler cumhuriyetten sonra vatandaşına fırça atamaz, talimat veremez, vatandaşına emir veremez. Çünkü 102 yıl önce bu millet teba olmaktan kurtarıldı. Birey oldu, vatandaş oldu, özgür oldu ve 102 yıl önce ülkemizde Cumhuriyet bize şunu öğretti: kamuda yönetici olan biri haddini bilecek. Cumhuriyet her şeyden önce, yöneticilerin vatandaş karşısında haddini bilmesi demektir. Biz bu anlayışla siyaset yapıyoruz. Biz bu anlayışla siyaset yapıyoruz. Bu anlayışın adı nedir biliyor musunuz? ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.’  Cumhuriyet Halk Partisi kayıtsız şartsız millete inanmanın, millete güvenmenin partisidir. Yapacağımız ön seçim işte bu ruhun, bu anlayışın ifadesidir. Nasıl ki, ülkenin ve devletin tek sahibi milletse, partilerin tek sahibi de üyelerdir. Siz ne derseniz o olur.”

“23 MART’TA KULLANACAĞINIZ HER OYLA SARAYDAKİNE HADDİNİ BİLDİRECEĞİZ”

“23 Mart’ta da siz ne derseniz o olacak. Cumhuriyet ve demokrasi adına yapılacak en doğru, en ilkeli şeylerden birini yapıyoruz: Partimizin cumhurbaşkanı adayını ön seçimle belirliyoruz. Ön seçim, partimizin yalnız hukukunda değil, geleneklerinde, ruhunda vardır. Sandıktan kaçanlar, partilerini saraydan yönetenler, yapacağımız önseçimi istismar etmeye, kendilerine fayda çıkarmaya çalışıyorlar. Ama onlara bu fırsatı vermeyeceğiz. Çünkü bizim partimiz demokrasi devrimi yaptı. Demokrasi tarihimizin bu en geniş katılımlı ön seçimini yapacağız. Partimizi ve tüm muhalefeti büyüterek, güçlerimizi birleştireceğiz. Milletten kaçanlara korku salacağız. Milletimize umut kaynağı olacağız. Biz 23 Mart’ta kullanacağınız her oyla saraydakine haddini bildireceğiz.” 

“HERKESİN KARDEŞÇE YAŞAYACAĞI BİR ÜLKEYE UYANACAĞIZ”

“Ön seçimde hep birlikte diyeceğiz ki; ‘Bak, Erdoğan! Bak işte bu sandıktır, bu mühürdür. Mühür, kendini sultan zannedenlerin değil, milletindir. O sandıktan kaçamayacaksın, o mühürden kaçamayacaksın.’ Bizler 23 Mart’ta tek yürek ve tek yumruk halinde bu mesajı vereceğiz, ülkedeki karamsarlığı ve kara bulutları bu ülkenin üzerinden dağıtacağız. Ülkenin bütün cumhuriyetçileri, demokratları, yurtseverleri, Atatürk sevdalıları adım adım birleşip bütünleşecek. Ve hep birlikte Türkiye’yi o güzel, o aydınlık sabaha hep birlikte kavuşturacağız. Bu zalim, kendi haddini bilmeyen, millete zulmeden iktidardan kurtulduğumuz sabahı, özgürlüğün, eşitliğin, dayanışmanın bir güneş gibi parlayıp sardığı sabahı hatırlayın. İçimizi ısıtmaya başladığı o sabahı bir düşünün. O sabah, seçim kazanmanın değil, milletçe birliğimizi ve geleceğimizi kazanmanın mutluluğunu yaşayacağız. Artık hiçbir partinin ötekine düşman, terörist muamelesi yapamayacağı, herkesin kardeşçe yaşayacağı bir ülkeye uyanacağız.”  

“ÜLKEYİ ŞU YA DA BU PARTİNİN EVLATLARI DEĞİL, MİLLETİN EVLATLARI YÖNETECEK”

“Herkesin düşüncesini özgür bir şekilde dile getirebildiği bir ülkeye uyanacağız. Kimsenin kökenine, inancına, cinsiyetine, yaşam tarzına bakmadan insanı insan olduğu için seveceğiz. Bir dakika bile kaybetmeden, bu bozuk düzenin yerine halkçı, sosyal adaletçi ve güçlü bir düzen kurmaya girişeceğiz. Hiç kimseyi piyasanın acımasız şartları altında mahkûm olmamasını sağlayacağız. Herkesin barınma, beslenme, eğitim, sağlık gibi temel haklarına, insanca yaşam koşullarına sahip çıkacağız. Üretenler, istihdam yaratanlar en sağlıklı yatırım ve ticaret şartlarına kavuşacak. Milletimiz, bu ülkenin ve devletin tek sahibi olduğunu en güçlü biçimde hissedecek, bizzat yaşayacak. Çocuklarımız, evlatlarımız bu vatanın en güçlü sahipleri olduğunu hissedecekler. Devletin bütün yöneticileri vatandaş karşısında haddini ve hududunu bilecek. Kişiye, partiye sadakat değil, liyakat esas olacak. Öyle insanları mülakatla elemeyecekler. Milletin evlatları çok çalıştığında bu memleketin en tepe noktasına ulaşabileceğini bilecekler. İşte o gün milletimizin umudu artacak. Ülkeyi şu ya da bu partinin değil, milletin evlatları yönetecek. Türkiye, şu ya da bu şahsın, şu ya da bu partinin değil, milletin ortak çıkarlarına uygun olarak yolunu belirleyen bir dönemi var edeceğiz.”

“MİLLETİMİZİN ERKEN SEÇİM TALEBİ DAHA DA BÜYÜYECEK”

“Devletin, milletin ortak aklıyla yönetilmeye ihtiyacı var. Ortak değer ve hayallerine uygun olarak hareket edeceği bir döneme ihtiyacı var. Türkiye; adaletin, eşitliğin, kardeşliğin gücüyle büyüyecek, zenginleşecek, güçlenecek. Zenginliği adilce paylaşacak. Bütün bunları nasıl yapacağımızı milletimize tek tek anlatacağız. 23 Mart’tan sonra Türkiye, projelerimizi, somut vaatlerimizi, hedeflerimizi her gün konuşmaya başlayacak. Yeni parti programımızın kabulüyle ve tüm muhalif kesimlerden alacağımız katkılarla birlikte bu süreç daha da hızlanacak. İktidarda ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı anlattıkça, milletimizin erken seçim talebi daha da büyüyecek.”

“KİM UMUTSUZLUĞA DÜŞSE, KOLUNDAN TUTUP KALDIRMAK BİZLERİN GÖREVİDİR”

“Elbette yolumuz zor bir yol. Yolumuz asfalt bir yol değil, tozlu taşlı bir yol. Yolumuzda engeller olacak. Hedefe ulaşmak kolay olmayacak. Bugüne kadar hangi hedefi kolay elde ettik? Bundan sonra da bedel ödemek durumunda kalabiliriz. Ama kim yılgınlığa kapılsa, kim umutsuzluğa düşse, onu kolundan tutup ayağa kaldıracağız. Bizlerin, Cumhuriyet Halk Partililerin en büyük görevi bu dönemde yüksek dayanışmadır. Dayanışmada en önde biz duracağız. Biz, tarihin en zor şartları altında kurulmuş ve umudu, geleceği örgütlemiş bir partiyiz. Büyük Atatürk, ‘partimizin en büyük kuvveti dürüst, açık bir siyaset ve sözlerimize bağlılıktır’. Biz dürüst, açık bir siyasetin bireyleri olacağız ve sözlerimize bağlılıktan asla vazgeçmeyeceğiz. Birbirimizle ilişkimizde de vazgeçmeyeceğiz, milletimizden yetki isterken de vazgeçmeyeceğiz. Yetkiyi aldıktan sonra da milletimizle olan bağlarımızı güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz.”  

“HAKKINI ARAYANLARA, ADALET İSTEYENLERE DÜŞMAN HUKUKU UYGULANIYOR”

“Hepimiz biliyoruz ki bugün Türkiye’de fiilen iki ayrı hukuk geçerli. İktidarın kanatları altındakiler en ağır suçları işlese bile hiç yargılanmıyor, hak ettiği hiçbir cezayı almıyorlar. Hatta sorgulayan bile yok.  Başta Cumhuriyet Halk Partililer olmak üzere, iktidarı eleştirenlere, hakkını arayanlara, adalet isteyenlere ise düşman hukuku uygulanıyor. Çünkü iktidarın eli de kolu da yargının içinde. Bundan en çok yüce Türk yargısının namuslu ve bu durumdan çok şikayetçi olan hakimleri, savcıları çok üzgün durumda. Onlar da baskı altında. O bakımdan Türkiye’nin en az güvenilir kurumlarından biri haline getirdiler yargıyı. İşte bu hale getirdikleri yargıya, Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi olduğu günden bu yana fazla mesai yapıyorlar.”

 

“PARTİMİZE VE BANA YÖNELMİŞ OLAN BU YARGI TAARRUZUNUN ASLINDA TEK BİR SAVCISI VAR”

 

 “Cumhuriyet Halk Partisi’nin 3 belediye başkanını sabahın şafak vaktinden önce gece karanlığında sabahın erken vaktinde alıp hapse attılar. Buradan Ahmet Özer’e, Rıza Akpolat’a ve en son ne yazık ki Alaattin Köseler’e selam olsun. Onların özgürlükleri için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Haksızlığa kim uğruyorsa her CHP’li mücadele verecek. Sandıkta yenemedikleri, bundan sonra da asla yenemeyecekleri Cumhuriyet Halk Partisi’ne yargı eliyle diz çöktürmek istiyorlar. Başarabilirler mi?.. Bizi yıldırabilirler mi?.. Atatürk’ün partisine diz çöktürebilirler mi? Bunlar ön seçim kararı aldıktan sonra son 1 ayda savcılar, bütün idari kurulların içindeki insanlar, medyaları bize karşı partimize karşı taarruza geçti. ‘Savcılar’ dedim ama partimize ve bana yönelmiş olan bu yargı taarruzunun aslında tek bir savcısı var. Onu tanıyor musunuz? Geçmişte de savcılık yapmıştı, bugün de savcılık yapıyor.”

“HALA AYNI MALUM SAVCIYA KARŞI MÜCADELE EDİYORUM”

“Ergenekon davaları sırasında ben, Cumhuriyet Halk Partisi Beylikdüzü ilçe başkanıydım. İlçe örgütümüzle birlikte kumpas davalarına karşı güçlü mücadeleler verdik. Silivri’de nöbete gittik her gün. O günleri yaşayanlar çok iyi bilirler. ‘Malum savcı’ o günden bugüne türlü türlü renge boyandı, birileri tarafından hep aldatıldı. Kendisi de milleti aldattı. Bir gün öyle, bir gün böyle dedi. Ben ise o günden bugüne siyasi duruşumu hiç değiştirmeden, aynı yolda, aynı kararlılıkla yürüyorum. Ve hala aynı malum savcıya karşı mücadele ediyorum. O gün neye inanıyorsam, neye güveniyorsam, bugün de aynısına inanıp aynısına güveniyorum.”

“SOSYAL MEDYADA PARALI TROLLERİNE YAZDIRIYORLAR”

“Yine Allah’ın adaletine inanıyorum, yine partimin ve milletimin aklına, vicdanına, sağduyusuna güveniyorum. Yılmıyorum, korkmuyorum, bir adım geri atmıyorum. Hakkımda neler planladıklarını duyuyorum, biliyorum. Nereden mi biliyorum? Sosyal medyada trolleri, kendi saray gazetecileri ve onun gibi olan tetikçileri televizyonda konuşuyorlar. Çalışanlarımıza yurt dışı çıkış yasağı konuyor. Yol arkadaşlarımıza, tanıdığımız, tanımadığımız iş insanlarının mal varlıklarına tedbir koyuyorlar. Savcılığa ‘Hayırdır bu nedir?’ diye soranlara ‘örgüt’ deniyor. Örgütlü işler varmış, demek. Avukatlara öyle cevap veriyorlar. Anlıyoruz ki, birkaç kişinin birbirini bir vesileyle tanıyor olmasından örgüt çıkarmaya o örgütün haklarını savcılıkta kurmaya çalışıyorlar.”

“AYNI ÖZEL UÇAKLA YURTDIŞINA MAÇ İZLEMEYE GİDİYOR, AYNI TEKNEDE BİR ARAYA GELİYORLAR”

“Eğer birbirini tanımak örgüt ise, bu insanların ahlakıyla iş yapması suç ise o zaman anlatayım. Türkiye’nin çok sayıda büyük şirketi var. Bu dev şirketler hepimiz biliyoruz. Bizim de bazı büyük ihalelerimizi onlar kazandı. Hakkaniyetle adaletle kamu yararı gözeterek kuşkusuz. Bu iş insanları birbirini tanıyor, aynı özel uçakla yurtdışına gidiyorlar, maç izliyorlar… Aynı yatlarda teknede bir araya geliyorlar. Ertesi gün de milyarlarca dolar değerindeki devlet ihalelerine her biri ayrı ayrı şirketleriyle giriyor. Hep beraber giriyorlar. İhale aldıkları bakanlıklardan yan yana oturuyorlar. Kamu kuruluşlarının başındaki yetkilileri tanıyor. Sosyal medyada, açık kaynaklarda fotoğrafları var. Videoları var. Bakanlığı döneminde ihaleler kazanan şirkete, aynı bakan sonra da yönetim kurulu üyesi olarak atanıyor.”

“SİZİN EKREM İMAMOĞLU ALERJİNİZ BAŞKA KAPILAR AÇIYOR”

 

“Şimdi yargıyı bir silaha dönüştüren iktidara ve onların dediklerini birebir uygulayan savcılara sesleniyorum: Tehlikeli bir yolda yürüyorsunuz, tehlikeli bir yol açıyorsunuz. Türkiye’de kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine giren tüm firmaları, o kurumların yöneticilerini de zan altında bırakıyor ve onları da bir örgüt tasarımı içine dahil ediyorsunuz. Sizin Ekrem İmamoğlu alerjiniz, düşmanlığınız, ağrılarından dolayı verdiğiniz talimatlarınız başka kapılar açıyor. Kamudan ihale alan tüm iş insanlarına sesleniyorum. Çok büyük bir yol açılıyor. Emsal olacak işler açılıyor. Bu hukuksuzluk son bulmazsa bundan sonra Türkiye’de ne bir kamu yetkilisi ne de kim olursa olsun hiçbir iş insanı başına ne geleceğini bileyeceği günlere gebeyiz. Bugün olmaz yarın olur. Bu gayrimeşru uygulamalara maruz kalmak istemeyen, bu kötü akla müdahale eder. Ekrem İmamoğlu’nun itibarını zedelemek isteyenler, bana kumpas kurmak isteyenler bilsin ki, dönüşü olmayan bir yola giriyorlar. Bu tarihi uyarıyı da buradan yapıyorum! Beni duysunlar!”     

“BU ÜLKEYİ KARIŞTIRMAYA HAZIRLANIYORLAR”

“Bu hazırlıkların, bu davaların, soruşturmaların hepsi temelsiz, kanıtsız, zorlama iddialar. Çünkü görüyoruz ki, tüm bu uyduruk iddialarını bir araya getirecekleri tek şey Ekrem İmamoğlu etrafında toplanmış, çıkar amaçlı bir örgütü icat etme çabası. Bunu hepsi tek tek denetlenmiş, göz önündeki kimi ihaleleri bahane ederek yapacaklar. Etrafımdaki kişileri de yol arkadaşlarımı da, tanıdıklarımı hatta tanımadıklarımı kurdukları kirli hesap düzeniyle suçlu ilan etmeye çalışacaklar. Bunları ben söylemiyorum. Kendilerine maşa olarak tuttukları gazetelerden okuyabilirsiniz. Gazeteciler, troller bunları yazıyor, çiziyorlar. Bu ülkeyi karıştırmaya hazırlanıyorlar…”

“ÖN SEÇİM OLMADAN İMAMOĞLU’NUN İŞİNİ BİTİRELİM…”

“Tek dertleri ne biliyor musunuz? Dertleri 23 Mart’ta ön seçim olmadan İmamoğlu’nun işini bitirelim… Rüyaları içi tümden boş iddialarla kumpas yapmak…  ‘Turbun büyüğü’… diyerek heybeden eskiden yaptıkları gibi sözüm ona örgüt çıkarmak… Kimileri ülkede istikrarı bozacak kadar kafayı bozmuş, İmamoğlu’nu hatta ve hatta hapsi atmaktan bahsediyorlar…  Sözüm ona Ekrem İmamoğlu oyun dışı kalacakmış. Burası muz cumhuriyeti değil… Bu topraklarda namertlik sökmez… Siyaseten yenemiyorlar, başımı öne eğdiremiyorlar, korkutamıyorlar. Beni bir şekilde alt etmeye çalışıyorlar. Benim çok değerli polis kardeşlerim marifetiyle sözüm ona başımızı öne eğdirmenin hesabını yapıyorlar. Bir de bunu ön seçim tarihimiz olan 23 Mart’tan önce yapmak istiyorlar.”

“Dertleri ne biliyor musunuz? Vatan değil, millet hiç değil, dertleri kendi koltukları. Ortaya bir diploma meselesi attılar gidiyorlar. Ben olan diplomamla ilgili bütün savunmamı verdim, vatandaşın olmayan diplomasıyla ilgili tek bir sözü yok. Benim burada esasen verdiğim mücadele ne biliyor musunuz? 35 yıl önce yapılan bir geçiş ve 31 yıl önce alınan bir diplomayı iptal etme akı ne biliyor musunuz? Yarın sizin de diplomanızı alır, malınıza çöker. Bu akıl öyle bir akıl. Tek dertleri var. Muhalefetin elini kolunu bağlayarak koltuklarını korumanın peşindeler. Ekrem İmamoğlu, onların başını ağrıtıyor. Ekrem ağrıları var bu adamın.”

“ERDOĞAN’A KARŞI KİMSE SEÇİM KAZANAMAZ ZANNEDİYORLAR, MİLLET BUNA İNANSIN İSTİYORLAR”

“Erdoğan’a karşı kimse seçim kazanamaz zannediyorlar, millet buna inansın istiyorlar. Dünya üzerinde yalnızca göstermelik olan seçimlerin yapıldığı böyle rejimler var. Zalimlikleri tavan yapmış bir ortamda ömür boyu o koltuktan kalkmak istemeyen rejimler var. O rejimlerde sonradan ne oluyor biliyor musunuz? Eninde sonunda devirleri bitiyor ve geride büyük bir enkaz, devasa sorunlar bırakıyorlar. Ülkelerini yıkılmanın eşiğine getiriyorlar ve vatandaşlarına çok büyük acılar bırakıyorlar. Geride tarifi imkânsız acılar bırakıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir tehlikeyle karşı karşıyadır. CHP’liler boyun eğmez. Ben yaşadığım müddetçe, nerede olursam olayım, hangi makamda olursam olayım, nerede sizin hizmetinize dönük bir mücadelenin içinde olursam olayım, milletimin çıkarının yanında olmaya devam edeceğim.”

 

“YARGIDAN ELİNİ ÇEK”

 

“Artık bu benim şahsi bir meselem olmaktan çıkmıştır. Muhalefete aday göstermeyecek kadar ve muhalefetin adayını dizayn etmeye çabasını gösterecek kadar bunların gözünü kin ve koltuk sevdası bürümüştür. Siyasi hesapları arşa çıkmış bu iktidar uğruna milletimiz ne hallere düşüyor. Hepimiz buradayız. Herkes aklını başına alsın. İktidara sesleniyorum, yargıdan elini çek. Milletimiz kararlı milletimiz birleşecek, bütünleşecek. Seçimi kazanmak için her yolu mübah kabul edip her türlü kötülüğü yapmak isteyenlere bu millet haddini bildirecek. Neyi ne kadar göze alıyorsanız alın. Ben buradayım. Biz korkmuyoruz. Ama korkakların kim olduğunu biliyoruz. Üzerimde beyaz gömleğim var, kirletemezsiniz. Bileklerim burada. Bükemezsiniz. Bu bilekler sizin bileklerini milletle beraber 4 defa büktü, 5.’yi bükecek, sizi eve yollayacak. Yol ne kadar zorlu, engebeli de olsa, gelecek güzel günlere yürekten inanıyorum. Biliyorum ki başaracağız. Öyle de başaracağız, böyle de başaracağız.”

Ayrıca İmamoğlu, Ankara Buluşması öncesinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı makamında ziyaret etti.

CHP’nin ön seçimle belirlenecek cumhurbaşkanı aday adayı, TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, maratonun 9’uncu durağı Diyarbakır’dan seslendi. İktidar yetkililerinin halktan uzak olduğuna vurgu yapan İmamoğlu, “Milletten o kadar uzakta duruyorlar ki… Ne yoksulluğu hissediyorlar ne çaresizliği. Sebep oldukları haksızlıkların, adaletsizliklerin milletin canını nasıl derinden yaktığını görmüyorlar. İşçi, memur, asgari ücretli, emekli, esnaf çok zorda… Anne babalar her Allah’ın günü evlatlarını doyurabilmek için çare arıyor, kuyruğa giriyor, eşten dosttan medet umuyor” dedi.

“Memleketin bereketini kaçıranların biz de uykularını kaçırdık” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

“Beni kabusunda görüp uyananlar var yatağından. Ben onları önümüzdeki seçime kadar kabusun kabusuna boğacağım. Bu yürüyüş genel seçimde onları evlerine yollayacak.”

“Biz ‘O gitsin, bu gelsin’ yaklaşımı içinde de değiliz. Bizim derdimiz kişilerle değil. Bizim derdimiz siyasi ikbal asla değil. Bugün kilometrelerce uzaktan buraya gelen herkesin… Evini, barkını, işini, gücünü, tarlasını bahçesini bırakıp buraya koşan hepinizin amacı aynı… Türkiye’yi bu kabustan kurtarmak istiyor muyuz? İşte amacımız, derdimiz bu. Çocuklarımız için… Annelerimiz için çalışıyoruz. Biz, bu eşitsiz, adaletsiz bozuk düzeni değiştirmek için yola çıktık. Biz, bu israf ve istibdat düzenine son vermek için yola çıktık. Bir daha bu ülkede hiçbir siyasi otorite milletin iradesinin üstüne kayyumlarla çökmesin diye yola çıktık. Milletin canı usandı, bezdi. Bu ülkede yargı gücünü, siyasetin silahı olmaktan kurtaralım diye yola çıktık. Bugün zalimlik yapan insanların, yöneticilerin, o bir avuç insanın yüce Türkiye yargısının o namuslu cesur hakimlerinin savcılarının bile başını öne eğen bir avuç insanın bile gelecekte evlatlarını, torunlarını koruyacak güçlü bir adalet sistemi kurmak için yola çıktık. Bundan hiç kuşkunuz olmasın… Bir kişiye göre tasarlanmış bu bozuk düzeni değiştireceğiz.” 

“Kürtler ‘bizim sorunumuz var’ dediği müddetçe ortada bir ‘Kürt sorunu’ vardır. Bu sorun diyalogla, şeffaflıkla ve mutlaka, şehit ve gazi yakınları başta olmak üzere tüm kesimlerin gönül rızasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde çözülmelidir. Hep bunları söylüyorum. Ancak biz bunları söylerken çoğu zaman taraflardan da en ağır eleştirilerin, en ağır saldırıların muhatabı oluyoruz. Toz zerresi kadar hak etmediğimiz halde, ‘terörist’ yaftası yiyoruz, ‘barış karşıtı’ yaftası yiyoruz. Ama biz, doğru bildiğimizi söylemekten bir adım geri durmadık, durmayacağız.”

“Esenyurt belediye başkanımızın ve meclis üyelerinin tutuklandığı davanın iddianamesinde savcı şöyle yazmış, ‘Batıdaki Kürtler nasıl, kendi kimlikleriyle çoğunluk olmadıkları yerde, belediye meclislerinde temsil edilirler; söz sahibi olurlar.’ Ben doğdum doğalı, Cumhuriyet kuruldu kurulalı Batıdaki Kürtler Batı’daki Kürtler diyen birini duydunuz mu? Kürt'ün Batı’da olanı Doğu'da olan olur mu? Kürt Kürt'tür. Bu memleketin temel taşıdır, temel direğidir. Bu sözleri yazanların ortaya koyduğu zihniyet gelecekte adil bir Türkiye'de yargılanacak. Bu bakış açısına göre, Kürtler ancak güneydoğudaki belediye meclislerinde temsil edilebilirler. O da kayyum atanana kadar. Batıdaki belediye meclislerinde temsil edilirse bu terörist faaliyet olacak.”

“Hiç kimse bir partinin genel başkanı Selahattin Demirtaş gibi bir siyasi rehine olarak, haksız yere hapiste tutulamasın. Haksızlığı, hukuksuzluğu biz aynı dille İstanbul'da da konuşuruz, Trabzon'da da, Malatya'da da, Diyarbakır'da da. Yakışmıyor. Bir partiye genel başkanlık yapmış bir insanı siyasi rehine olarak orada tutuyorsunuz. Aynı şeyi Ümit Özdağ için de yapıyorlar. Biz haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayan kim varsa siyasi düşüncesi görüşü yok… Bu kardeşiniz var ya haksızlık hukuksuzluk bir AK Partili belediye başkanına yapılsın. Koşar, onun yanına gitmeyen namerttir. Ben zalimliğe karşıyım. Ben mazlumun yanındayım, haklının yanındayım. Onun için mücadele ediyorum.”

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) ön seçimle belirlenecek cumhurbaşkanı aday adayı, Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Sezai Karakoç Kültür ve Kongre Merkezi’nde Adıyaman, Batman, Bingöl, Bitlis, Hakkari, Malatya, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Van’dan gelen partili ve vatandaşla Diyarbakır Buluşması gerçekleştirdi. İmamoğlu coşkulu salonda, “Kolları sıvadık, seni başkan yapacağız”, “İmamoğlu ile Türkiye güzel olacak”, “5. galibiyet loading” pankartları ile karşılandı. “Erdoğan’ın korkusu İmamoğlu”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganları atıldı.

“TÜRKİYE'MİZ ADINA OLİMPİYAT ŞAMPİYONU İSTİYORUZ”

Diyarbakır Buluşması’nda sırasıyla CHP Diyarbakır İl Başkanı İsmail Akyıl, Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve İmamoğlu birer konuşma yaptı. İmamoğlu, Amedspor atkısı takıp, Amedspor’u desteklediğini belirterek, başarılar diledi. Bölgedeki bütün spor takımlarını yakından takip ettiğini söylen İmamoğlu, “Amedspor'a da farklı branşlarda özellikle olimpik branşlarda çok daha etkin adımlar atmasını öneriyorum. Çünkü bu kardeşiniz 2027 Avrupa Oyunlarını İstanbul'a getirdi. Allah'ın izniyle yine bu kardeşiniz sizlerin de gücüyle 2036 olimpiyatlarını İstanbul'a getirecek ve o olimpiyatlarda Diyarbakır'dan, Ağrı'dan, Van'dan, Hakkari'den Türkiye'miz adına olimpiyat şampiyonu istiyoruz” dedi.  

”MEMLEKETİN BEREKETİNİ KAÇIRAN BUGÜNKÜ İKTİDARDIR”

“Bu mübarek Ramazan gününde, peygamberler ve sahabeler şehri Diyarbakır’da olmanın onurunu yaşıyorum” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

“Ramazan ayı bizi Rabbimize yaklaştıran, gönüllerimizi birleştiren mübarek bir ay. Bir rahmet ve bereket ayı. Bereket bu topraklar üstünde yaşayan hepimizin hayatında çok önemlidir. Hepimiz, evimizin, işlerimizin bereketli olması için dualar ederiz. Her vesileyle birbirimize bereket dileriz. Ama bugün ülkenin neresine gitseniz, her vatandaşımız öncelikle bereketsizlikten şikayetçi. Az kazanan da çok kazanan da aynı şeyi söylüyor: ‘Elimize geçen paranın bereketi kaçtı’ diyor. Sizler benden çok daha iyi biliyorsunuz, çok daha derin yaşıyorsunuz: Memleketin bereketini kaçıran, kötü uygulamalarıyla, vatandaşını öteleyen, iten vatandaşına parmak sallayan, derdiyle dertlenmeyen, tek meselesi koltuk olan bugünün iktidardır.”

“MİLLETTEN O KADAR UZAKTA DURUYORLAR Kİ … NE YOKSULLUĞU HİSSEDİYORLAR NE ÇARESİZLİĞİ”

“Çünkü bunların işlerinde gayret yok, adalet yok, iyi niyet yok, maneviyat yok. Bunların günü kurtarmaktan, koltuklarını korumaktan başka hiçbir dertleri yok. Milletten o kadar uzakta duruyorlar ki… Ne yoksulluğu hissediyorlar ne çaresizliği. Sebep oldukları haksızlıkların, adaletsizliklerin milletin canını nasıl derinden yaktığını görmüyorlar. İşçi, memur, asgari ücretli, emekli, esnaf çok zorda… Anne babalar her Allah’ın günü evlatlarını doyurabilmek için çare arıyor, kuyruğa giriyor, eşten dosttan medet umuyor. İstanbul'da şu geçtiğimiz 4-5 ay geçen seneki 4-5 aya göre tam iki kat bizden sosyal destek için başvuru yaptı. İki kat yani milyondan 2 milyona çıktı neredeyse. Ailelerin iki yakası bir araya gelmiyor. Ülkenin bereketi, orta direği bütün gücünü kaybetmiş durumda.”

“SANDIĞI MİLLETİN ÖNÜNE KOYACAĞIZ VE BUNLARI EVLERİNE GÖNDERECEĞİZ”

“Eskiden ‘Anadolu Kaplanları’ dediğimiz küçük ve orta büyüklükteki işletmeler ayakta kalma çabası içinde… Ama böyle gelmiş, böyle gitmeyecek. Kararlı bir biçimde biz milletin derdine derman olmak için büyük bir azim, inanç ve kararlılıkla sizden aldığımız cesaretle yola çıktık… Asla vazgeçmeyeceğiz. Bu memleketin dilediği istediği ne varsa bizlerle beraber gelecek. Hep beraber başaracağız. Memleketin bereketini kaçıranların biz de uykularını kaçırdık. Beni kabusunda görüp uyananlar var yatağından. Ben onları önümüzdeki seçime kadar kabusun kabusuna boğacağım. Bu yürüyüş genel seçimde onları evlerine yollayacak. Bir kişinin veya kadronun yürüyüşü değildir. Bu yürüyüş Cumhuriyet Halk Partisi’nin tabandan tavana yürüyüşüdür. Bu yürüyüş, gelecek hafta sonu büyük bir demokrasi şöleniyle sonuçlandırılacak. Bunu tarih yazacak. Bu yürüyüş bir demokrasi devrimidir. Bu demokrasi devrimi gerçekten insanına yetkiyi veren bir yürüyüştür. Ve ardından göreceksiniz, sandığı milletin önüne koyacağız ve bunları ne yapacağız o sandıkta? Pazar’dan başlayan cesaretle milletimizi kucaklayarak özellikle muhalif kesimi aramıza katarak o seçimde bunları, nasıl giderler bilmiyorum geri doğru kaçarken, evlerine giderken tökezlenip yere mi devrilirler, düşe kalkar mı giderler bilmiyorum. Ama hepsini evlerine yollayacağız.”

“SEÇİM SANDIĞI, ÜLKEMİZE BEREKET GETİRECEK”

“Seçim sandığı, bu milletin dertlerine derman olacak tek noktadır. Ülkemize hızla bereket getirecek. Ülkemiz gayretli, adaletli, demokrat yepyeni bir yönetime kavuşacak. Biz Türkiye’de gelmiş geçmiş en demokrat, en özgürlükçü yönetimi kuracağız. Bu ülkede istibdat rejiminin bir daha gelmesine izin vermeyecek güçlü bir demokrasi sistemini inşa edeceğiz. Ülkemiz demokratik, adil ve özgürlükçü yeni sistemiyle sadece yakın coğrafyamıza değil, tüm dünyaya ilham kaynağı olacak.”

“HİÇ KUŞKUNUZ OLMASIN… BİR KİŞİYE GÖRE TASARLANMIŞ BU BOZUK DÜZENİ DEĞİŞTİRECEĞİZ”

“Biz ‘O gitsin, bu gelsin’ yaklaşımı içinde de değiliz. Bizim derdimiz kişilerle değil. Bizim derdimiz siyasi ikbal asla değil. Bugün kilometrelerce uzaktan buraya gelen herkesin… Evini, barkını, işini, gücünü, tarlasını bahçesini bırakıp buraya koşan hepinizin amacı aynı… Türkiye’yi bu kabustan kurtarmak istiyor muyuz? İşte amacımız, derdimiz bu. Çocuklarımız için… Annelerimiz için çalışıyoruz. Biz, bu eşitsiz, adaletsiz bozuk düzeni değiştirmek için yola çıktık. Biz, bu israf ve istibdat düzenine son vermek için yola çıktık. Bir daha bu ülkede hiçbir siyasi otorite milletin iradesinin üstüne kayyumlarla çökmesin diye yola çıktık. Milletin canı usandı, bezdi. Bu ülkede yargı gücünü, siyasetin silahı olmaktan kurtaralım diye yola çıktık. Bugün zalimlik yapan insanların, yöneticilerin, o bir avuç insanın yüce Türkiye yargısının o namuslu cesur hakimlerinin savcılarının bile başını öne eğen bir avuç insanın bile gelecekte evlatlarını, torunlarını koruyacak güçlü bir adalet sistemi kurmak için yola çıktık. Bundan hiç kuşkunuz olmasın… Bir kişiye göre tasarlanmış bu bozuk düzeni değiştireceğiz.” 

“ÜLKEYİ MİLLETİN HAS EVLATLARI YÖNETECEK”

“Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni yeniden hak ettiği saygın etkili milletin gücünü hissettiren seviyeye biz kavuşturacağız. Milletimizin her bir ferdi, bu ülkenin ve devletin her bir ferdi, tek sahibi olduğunu en güçlü biçimde hissedecek, bizzat yaşayacak. Kimliği, inancı, yaşam tarzı nedeniyle hiç kimse kendini dışlanmış, güvensiz hissetmeyecek. Herkes bu güzel ülkede çocuklarını ve gençlerimizle birlikte mutlak eşitliğin ve adaletin huzuruyla yaşayacaksınız. Devletin bütün yöneticileri vatandaş karşısında haddini, hududunu bilecek. Bu devlette kişiye, partiye sadakat değil, liyakat esas olacak. Ülkeyi sadece şu ya da bu partinin evlatları değil, bir avuç insanın aileleri değil, milletin has evlatları, 86 milyon insanımızın evlatları yönetecek. Türkiye’nin yolunun, yönünün, öncelikleri belirlenecek biçimde önümüze bakacağız.”

 

“BİZ MİLLETİN HAKLARINI SİYASİ HESAPLARINA MALZEME YAPANLARA BENZEMEYİZ ”

 

“Biz bu ülkede herkesin mutlu, huzurlu ve özgürce yaşayacağı halkçı ve sosyal adaletçi bir düzen kuracağız. Hiç kimseyi piyasanın acımasız şartlarına mahkum etmeyeceğiz. Herkes barınma, beslenme, eğitim, sağlık gibi temel haklara, insanca yaşam koşullarına sahip olacak. Tarlalarında, dükkanlarında, atölyelerinde, fabrikalarında üretim yapanlar, istihdam yaratanlar erişilebilir ve adil yatırım ve ticaret şartlarına kavuşacak. Türkiye’miz; adaletin, eşit yurttaşlığın, kardeşliğin gücüyle büyüyecek, zenginleşecek ve güçlenecek. Biz fırsatlarda eşit, imkanlarda adil bir Türkiye kuracağız. Güçlü, etkin, güven veren bir devleti yeni baştan inşa edeceğiz. Temellerini, değerlerini ve kurumlarını güçlü bir biçimde, cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına yakışır biçimde inşa edeceğiz. Demokratik ve özgürlükçü yönetim bu topraklarda güçlü ve dayanışmacı bir toplumu mümkün kılacak. İşte biz bunlar için milletin hakkını kayıtsız şartsız millete vermek için yola çıktık. Sevgili dostlarım şu kadim coğrafyada GAP ki bu bölgenin talihini, kaderini değiştirecek bu coğrafyada 23 senedir defalarca bütçesi hazır yaptık, bitiriyoruz, cek, cak, diyerek milletin hakkını yediler. Bu kardeşiniz size söz veriyor. Bu coğrafyada, bu Mezopotamya'da Dicle ile Fırat arasındaki bu güzel kadim topraklarda GAP’ı hak ettiği değere kavuşturan da biz olacağız. Söz veriyorum. Biz milletin haklarını siyasi hesaplarına malzeme yapanlara benzemeyiz.”

“KÜRTLERİN VE TÜM TOPLUM KESİMLERİNİN KENDİLERİNİ BU ÜLKENİN SAHİBİ, EŞİT PAYDAŞI OLARAK HİSSETMESİNİ SAĞLAMAK DEVLETİN GÖREVİDİR”

“Türkiye’nin barışa, huzura kavuşması çok önemli, çok değerli bir amaçtır. Ama ne yapılacaksa, samimiyetle, şeffaflıkla, insanlıkla, tutarlılıkla yapılmalı. Siyasetin üstüne çıkmalı o duygu. Uzun zamandır tekrar ettiğimiz düşüncelerimiz var. Diyoruz ki, şiddetle, çatışmayla, terörle hiçbir sorun çözülemez. Silahlar susmalı, silahlar susmalı, silahlar susmalı… Çatışma bitmeli. Çözüm toplumun tüm kesimlerinin diyaloğuyla olmalıdır. Kürtlerin ve tüm toplum kesimlerinin kendilerini bu ülkenin sahibi, eşit ve onurlu yurttaşı, eşit hissedarı, eşit paydaşı olarak hissetmesini sağlamak hepimizin, devletin görevidir.”

 

 

“SİZİ BİZİ KALDIRACAĞIZ”

“Ben Trabzon'un kırk haneli bir köyünde doğdum. Köy çocuğuyum. Liseyi bitirene kadar köyde yaşadım. Benim köyüm neyse Diyarbakır'ın köyü de aynı. Ben size bir şey söyleyeyim. Burada Diyarbakır'da köylerine gittiğim dostlarım var. Ayranını içtiğim, yemeğini yediğim dostlarım var. Açık ve net söylüyorum. Diyarbakır'ın her köyünde Diyarbakırlılar kadar sizin o topraklarınıza eşit hissedar Ekrem İmamoğlu var. Burada bulunan bütün Diyarbakırlıların her biri de benim doğduğum kırk haneli Trabzon'un Akçaabat ilçesinin Cevizli köyünde eşit hissedarsınız. Orası da sizin burası da bizim. Biziz biz. Sizi bizi kaldıracağız. Eşit hissedarlık, eşit paydaşlık, cumhuriyetin temel duruşudur.”

“TOZ ZERRESİ KADAR HAK ETMEDİĞİMİZ HALDE, ‘TERÖRİST’ YAFTASI DA YİYORUZ, ‘BARIŞ KARŞITI’ YAFTASI DA YİYORUZ”

“Kürtler ‘bizim sorunumuz var’ dediği müddetçe ortada bir ‘Kürt sorunu’ vardır. Bu sorun diyalogla, şeffaflıkla ve mutlaka, şehit ve gazi yakınları başta olmak üzere tüm kesimlerin gönül rızasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde çözülmelidir. Hep bunları söylüyorum. Ancak biz bunları söylerken çoğu zaman taraflardan da en ağır eleştirilerin, en ağır saldırıların muhatabı oluyoruz. Toz zerresi kadar hak etmediğimiz halde, ‘terörist’ yaftası yiyoruz, ‘barış karşıtı’ yaftası yiyoruz. Ama biz, doğru bildiğimizi söylemekten bir adım geri durmadık, durmayacağız.”

“BELEDİYE YÖNETİCİLERİMİZ, MECLİS ÜYELERİMİZ TUTUKLANIYOR”

“Hakkımızda davalar açılıyor. Örneğin Esenyurt Belediye Başkanımız, Ahmet Özer, kayyum atandı görevden alındı. Ovacık Belediye Başkanımız Mustafa Sarıgül, uyduruk sebeplerle teröre destek olmakla suçlanıyor, görevden alınıyor, hapse atılıyor. Türkiye’mizde en büyük Kürt nüfusunun yaşadığı şehir olan İstanbul’da 2019’dan bu yana ‘İstanbul İttifakı’ dediğimiz Allah’ın izniyle Türkiye İttifakı diyeceğimiz, bir sandık ittifakı yaptığımız için…. Diğer yurttaşlarımız gibi, eşit ve onurlu vatandaşlar olarak gördüğümüz Kürt hemşerilerimin de Belediye Meclislerinde temsil edilebilmesini sağladığımız için belediye yöneticilerimiz, belediye başkanlarımız, meclis üyelerimiz tutuklanıyor.”

“BU SÖZLERİ YAZANLARIN ORTAYA KOYDUĞU ZİHNİYET GELECEKTE ADİL BİR TÜRKİYE'DE YARGILANACAK”

“Esenyurt belediye başkanımızın ve meclis üyelerinin tutuklandığı davanın iddianamesinde savcı şöyle yazmış, ‘Batıdaki Kürtler nasıl, kendi kimlikleriyle çoğunluk olmadıkları yerde, belediye meclislerinde temsil edilirler; söz sahibi olurlar.’ Ben doğdum doğalı, Cumhuriyet kuruldu kurulalı Batıdaki Kürtler Batı’daki Kürtler diyen birini duydunuz mu? Kürt'ün Batı’da olanı Doğu'da olan olur mu? Kürt Kürt'tür. Bu memleketin temel taşıdır, temel direğidir. Nerede olursa olsun benim vatandaşımdır, yurttaşımdır, hemşehrimdir. Bunu bir Savcı suç isnadı adına iddianamesine yazıyor. Batı’daki Kürtler ne demek Allah aşkına? Fark mı var Batı'daki Kürtler, Doğu’daki Kürtler? Ne olur fark en fazla? Ne bileyim burada Diyarbakır'da tarladayken başka bir şey giyer de Nişantaşı'nda gezerken başka bir elbise giyer. Fark o kadar olur. Bu sözleri yazanların ortaya koyduğu zihniyet gelecekte adil bir Türkiye'de yargılanacak. Size söz veriyorum. Ayrılıkçı zihinleri yargılanacak. Bu milleti bölemeyecekler. Bu ülkede Türkler, Kürtler aynı haklara sahipler. Nerede olursa olsunlar. Böylesi bir metni iddianameye yazmak nasıl bir aklın ürünü? Zannetmesinler o insanları ve o insanlardan kurmak istedikleri düzen üzerinden bizi yargılayabilecekler. Bizi yargılasanız ne olur? Biz diye Cumhuriyeti Devleti'nin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kadim aklının ve 86 milyon insan vicdanındaki mahkemeye emanetiz. Orada yargılanırız. Bu bakış açısına göre, Kürtler ancak güneydoğudaki belediye meclislerinde temsil edilebilirler. O da kayyum atanana kadar. Batıdaki belediye meclislerinde temsil edilirse bu terörist faaliyet olacak.”

“ADALET BAKANI SİZE DE DUYURUYORUM. HEMEN ORADA BUNU TARTIŞMALI VE YARGILAMALISINIZ”

“Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) ne iş yapıyor, buradan HSK'daki temsilcilere duyuruyorum. Siyasi parti temsilcileri var. Onları da duyuyorum. Zamanınızın ne olduğu önemli değil. Vaktiniz ne kadar kaldı? Seçim ne zaman? Onu unutun. Siyasi partilerin temsilcileri, o savcı bunu yazıyorsa, HSK görev yapacaksa Adalet Bakanı size de duyuruyorum. Hemen orada bunu tartışmalı ve yargılamalısınız. Ben avukat değilim. Ama benim vicdanım var, adaletim var. Evrensel hukuka inanırım. Bu memleketin hukukuna, yargısına inanırım. Zihniyetleri bu arkadaşlar bunların. Böyle bir yaklaşım barışın da demokrasinin de özüne ve ruhuna aykırıdır. Bu zihniyeti hep beraber hukuktan da siyasetten de temizleyelim!”

 

“KADİFE ELDİVEN İÇİNDE DEMİR YUMRUK BU MEMLEKET İÇİN EN BÜYÜK TEHLİKEDİR”

 

“Güven ve adalet çok önemlidir. Bugün ak dediğine yarın ara diyenler güven ve adaleti sağlayamazlar. Güvencemiz Cumhuriyet ve Cumhuriyet yeni bir paydaşlık eşit hissedarlık üzerine yürünen bir yol almalıdır. Ve kadife eldiven içinde demir yumruk bu memleket için en büyük tehlikedir. Buna fırsat vermeyeceğiz. Biz devletin elini, dün köyüme gittim, yüz yaşına yaklaşan anneannemin pamuk ellerinden öptüm, o pamuk elleri ben doğdum doğalı yanağımda, her evde o el vardır, işte biz devletin elini o sıcacık annelerin sıcacık anneannelerin, babaannelerin yumuşacık eli olarak 86 milyon insana uzatmaya geliyoruz.”

 

 “HEPİMİZ AYNI ÇINARIN DALLARIYIZ!”

 

“Bugün buraya sizinle birlikte yeni bir geleceği kurmaya geldim! Yaralarımızı sarmaya, kırılmış gönülleri onarmaya, bölünmüş yürekleri bir araya getirmeye, özlemini duyduğumuz barışı hep birlikte inşa etmeye geldim! Ben buraya, birleştiren, kucaklaştıran, anlayan ve hisseden bu yüreğimle geldim. Çünkü biliyorum ki: Bu ülkenin efendileri yoktur, ikinci, üçüncü sınıf vatandaşları da yoktur! Bu ülkenin en büyük gücü, paydaşlığı, birliği ve ortak geleceğidir! Bu topraklarda hiçbirimiz diğerimizden üstün değiliz, hiçbirimiz diğerimizden eksik değiliz! Hepimiz aynı çınarın dallarıyız! Bize yukardan bakan al bayrağımız var.”

“TÜM HUKUKSUZLUKLARA KARŞI DİMDİK DURALIM”

“Ben buraya büyük bir kardeşlik bayrağını taşımaya geldim! O bayrağı sizden almaya geldim. Bugün burada, yeni bir dönemin kapısını aralamak için bir aradayız! Gelin, birlik olalım… Bu bozuk düzeni, bu korku düzenini hep birlikte değiştirmeye söz verelim! Hukuksuzluğu bitirmeye söz veriyor muyuz? Adaletsizliği, ayrımcılığı, yoksulluğu, umutsuzluğu bitirmeye söz veriyor muyuz? Tüm haksızlıklara, tüm hukuksuzluklara karşı dimdik durursak bu sözümüzü yerine getireceğiz.”

“HİÇ KİMSE SELAHATTİN DEMİRTAŞ GİBİ BİR SİYASİ REHİNE OLARAK, HAKSIZ YERE HAPİSTE TUTULAMASIN”

“Söz verelim ki, artık halkın seçtiği yöneticiler, halkın iradesi dışında görevden alınamasın! Demokrasiye darbe vuran kayyum düzeni milletin hafızasından silinip gitsin! Adaletin terazisi, kimsenin elinde bir oyuncak olmasın! Hiç kimse bir partinin genel başkanı Selahattin Demirtaş gibi bir siyasi rehine olarak, haksız yere hapiste tutulamasın. Haksızlığı, hukuksuzluğu biz aynı dille İstanbul'da da konuşuruz, Trabzon'da da, Malatya'da da, Diyarbakır'da da. Yakışmıyor. Bir partiye genel başkanlık yapmış bir insanı siyasi rehine olarak orada tutuyorsunuz. Şimdi aynı şeyi Ümit Özdağ için de yapıyorlar. Biz haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayan kim varsa siyasi düşüncesi görüşü yok. Bu kardeşiniz var ya haksızlık hukuksuzluk bir AK Partili belediye başkanına yapılsın. Koşar onun yanına gitmeyen namerttir. Ben zalimliğe karşıyım. Ben mazlumun yanındayım, haklının yanındayım. Onun için mücadele ediyorum. Türkiye bundan böyle sonsuzluğa kadar barışın ülkesi olsun.”

“BENİM RUHUMDA “ÖTEKİ” KAVRAMINA YOK Kİ”

“Bu ülkede ‘Hepimiz kardeşiz’ demeyen siyasetçi yok. Ben de öyle diyorum, buna da yürekten inanıyorum. Ama bazı siyasetçiler ‘Hepimiz kardeşiz’ derken, aslında ‘Kardeşiz ama ben büyük abiyim, ben ne dersem o olur’ demek istiyorlar. Ben, o siyasetçilerden biri değilim. Hiç olmadım ve asla olmayacağım. Ben her zaman, ‘Bu ülkede 86 milyon vatansever var’ derim. Ülke nüfusunu abiler veya küçük kardeşler olarak görenlerden olmadım. Olmayacağım. Çünkü benim ruhumda ‘öteki’ kavramı yok ki.

 

“BU KAVRAMLARIN İÇİNİ BOŞALTMAK, DEMOKRASİMİZE YAPILABİLECEK EN BÜYÜK KÖTÜLÜKLERDEN BİRİDİR”

 

“Hangi kimlikten, hangi inançtan, hangi siyasi görüşten olduğuna bakmaksızın, milletin tamamını, 86 milyon vatandaşımızın her birini bu ülkenin eşit sahibi ve onurlu hissedarı olarak görürüm. Partimizin kurucusu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ demiş. Aslında tam da bunu kast ediyordu. Devletimizi, milli birliğimizi, siyasal sistemimizi üzerine inşa ettiğimiz temel kavramlar benim için hayati önemdedir: Yani cumhuriyet, demokrasi, laiklik, hukukun üstünlüğü, sosyal devlet, sosyal adalet... Bunların her birisi çok değerlidir. Bu kavramların içini boşaltmak, değersiz ve geçersiz hale getirmek, devletimize, birliğimize, demokrasimize yapılacak en büyük kötülüklerden biridir.”

“TARLADA, EVDE, İŞTE, OKULDA UMUT ALEVLERİ YÜKSELİYOR”

“Cumhuriyeti, demokrasiyi, laikliği, hukukun üstünlüğünü, sosyal devleti olması gerektiği gibi hayata geçirdiğimizde bu güzel ülkenin bu aziz milletin bütün sorunlarını çözeriz. Bu memlekete bereket, huzur yağar. Cumhuriyet Halk Partisi işte bu inancın, bu kararlılığın partisidir. Tarih boyunca bu yolda öncülük üstlenmiştir. 23 Mart’ta yine çok önemli bir öncülük üstleneceğiz. Tarlada, evde, işte, okulda umut alevleri yükseliyor. Bir demokrasi devrimine imza atacağız ve partimizin Cumhurbaşkanı adayını bütün üyelerin katılacağı ön seçimle belirleyeceğiz. Parti içi demokrasiyi tam anlamıyla hayata geçireceğiz. Ülkede gerçek demokrasiyi hakim kılacağız. Onun için, bu bir devrimdir diyoruz.”

“BÖYLE ÖN SEÇİM Mİ OLUR DİYENLER ŞİMDİ TELAŞLANMAYA BAŞLADI…”

“23 Mart’ta önce biz Cumhuriyet Halk Partililer ayağa kalkacağız, sonra milletimizin değişim umudu dalga dalga büyüyecek ve iktidar olacağız. Yalnız biz değil, eşitlik, adalet, özgürlük isteyen herkes iktidar olacak. Türkiye’nin cumhuriyetçileri, demokratları, yurtseverleri iktidar olacak. Devlete çöreklenmiş o bir avuç insan kaybedecek, Türkiye kazanacak. Bir hafta öncesine kadar ön seçime ne gerek var, böyle ön seçim mi olur diyenler iktidar adına konuşanlar, iktidar adına iktidarın kanallarında bizim ön seçimi aşağılayanlar şimdi telaşlanmaya başladı. Her gün bir şey yumurtluyorlar. Başlattığımız bu büyük demokratik katılım sürecinin evlerde, iş yerlerinde, tarlada, fabrikada ovada şehirde umut olduğunu ülkenin her yöresinde kıvılcım ateşlerini nasıl hızla yaktığını gördüler…”

 

“35 YILLIK DİPLOMAMI GEÇERSİZ İLAN ETMEK ÜZERE KİMİLERİ ADETA SEFERBERLİK İLAN ETTİ”

“Bu kıvılcım ateşlerinin birleşerek gelecek Pazar günü nasıl bir büyük umuda dönüştüğünü görecekler. Umudun ülkeyi nasıl değiştireceğini görecekler… İktidar bu gidişi çok iyi gördüğü için yargı eliyle partimize ve bana karşı daha büyük, kapsamlı ve daha aceleci bir saldırıya geçti. Ben birdenbire, hakkında 25 yıl hapis cezası, 5 kez de siyasetten yasaklanma talep edilen bir siyasetçiye döndüm. 35 yıllık diplomamı geçersiz ilan etmek üzere kimileri adeta seferberlik ilan etti. Saraylardan kimlerin arandığı bizlerin de kulaklarına geliyor. Belediyemizin, hepsi iktidarın kontrolündeki kurumlar tarafından binden fazla denetlenmiş, şeffaf ihaleleri birden bir suç örgütünün faaliyetiymiş gibi gösterilmeye başlandı.”

 

“BU YARGI ELİYLE SİYASET MÜHENDİSLİĞİDİR”

 

“Bu kamusal vesayet hakkının, haksız ve gayri meşru kullanımıdır. Bu yargı eliyle siyaset mühendisliğidir. Bütün dertleri, benim Erdoğan’ın karşısında seçime girmemi önlemek. Çünkü neden korkuyorlar, 5’ten korkuyorlar. Korksunlar. Daha önce seçimlerde İstanbul’da başlarına geleni gayet iyi biliyorlar. Onun için, bütün gayrı meşru yöntemlerle beni saf dışı bırakıp, muhalefetin adayını kendileri belirlemek istiyorlar. Derdi belli… Planı ortada…”

Ahmed Arif’in dizelerini okuyan İmamoğlu, şunları söyledi:

“Ne demişti bu toprakların ozanı rahmetli Ahmed Arif hatırlayın…

‘Bunlar,


Engerekler ve çıyanlardır,


Bunlar,


Aşımıza, ekmeğimize


Göz koyanlardır,


Tanı bunları,


Tanı da büyü…’

“BEN BÖYLE NAMERTLİKLERE PABUÇ BIRAKMAM”

“Ama buradan bir kez daha meydan okuyorum. Ben böyle namertliklere pabuç bırakmam. Şart olsun ki, nefes aldığım sürece, sesim çıktığı müddetçe adaletsizliğe, zalimliğe direnirim. Hak yemem hakkımı da yedirmem… Milletimin hakkını da yedirmem, böyle biline! Ama bu artık benim şahsi bir meselem olmaktan çoktan çıktı. Muhalefete aday gösterme hakkı bile tanımayan bir iktidarın sonraki adımları ülkemize çok acılar yaşatır. Onun için, demokrasi isteyen, adalet isteyen herkesin bu konuda çok duyarlı olması şarttır.”

“TÜRKİYE KAZANACAK, CUMHURİYET HALK PARTİSİ BAŞARACAK”

“Cumhuriyet Halk Partili yol arkadaşlarımın sandıklara koşacağından, iktidara hak ettiği demokrasi hak ettiği dersi vereceklerine eminim. Sonra bütün ülkede değişim umudunu örgütleyeceğimizden eminim. Yenilecekler… Güler yüzümüze yenilecekler… Temiz kalplerimize yenilecekler… Tevazumuza, hoşgörümüze yenilecekler. Göreceksiniz, Türkiye kazanacak, Cumhuriyet Halk Partisi başaracak.”

“DOĞACAK GÜNEŞİN MÜJDECİSİ OLMAYA GELDİK”

 

 Peygamberlerin, sahabelerin, bilgeliğin şehri Diyarbakır, sen çok acı gördün, çok sınandın, çok direndin. Ama biz biliyoruz ki, zemheri ne kadar sert geçerse geçsin, eninde sonunda bahar gelir! O bahar geliyor. Karanlık ne kadar uzun sürerse sürsün, güneş mutlaka doğar… İşte biz bunun için buradayız. Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın, Süryani’nin, Ezidi’nin, Alevi’nin, Sünni’nin ortak geleceği için doğacak güneşin müjdecisi olmaya geldik. Hep birlikte nefes aldığımız, halaylarla, türkülerle, kucaklaşmalarla güçlendiğimiz aydınlık günlerin haber vermeye geldik! Tüm ülkemizi karanlıktan kurtarmaya geldik. Buradan tüm Türkiye’ye birlikte sesleniyoruz: Biz birlikte güçlüyüz, birlikte varız. Birlikte milletiz, birlikte güzeliz! Ve bugün, Diyarbakır’dan, Newroz’un, baharın, uyanışın, kardeşliğin ve barışın bayramı müjdeli haliyle kutlu olsun. Newroz’unuz kutlu, birliğimiz daim olsun! Newroz Piroz Be!”

“TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ YAKIN COĞRAFYAMIZDA YAŞAYAN HERKESİN TEMİNATI OLMALIDIR”

“Mübarek Ramazan Bayramınızı da şimdiden kutluyorum. Hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sözlerime son vermeden önce, bize birimizin acısının diğerinin de acısı olduğunu hatırlatan 16 Mart Halepçe katliamını bir kez daha kınıyorum, bir daha bu coğrafyada böyle katliamların yaşanmamasını diliyorum. Hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yakın coğrafyamızda yaşayan herkesin teminatı olmalıdır. Türkiye yanı başımızdaki, Tartus'taki Alevi katliamına karşı da dimdik ayakta durmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yanı başımızda Alevinin de, Kürt'ün de, Arap'ında, Yezidi'nin de Türkmen'in de hepsinin yaşam kalitesi için vardır. Bizi doğusuyla batısıyla bir araya getiren, tüm emperyalistlere ders veren bir direniş destanı olan 18 Mart Çanakkale Zaferini de kutluyorum. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu büyük direnişin bütün kahramanlarını rahmet ve minnetle anıyorum. Kendinize, bu aziz millete güvenin. Güzel günlere inancınızı hiç yitirmeyin. Dayanışmanın ve umudun önünde hiçbir güç duramaz. Hele hele o bir avuç insan ve o hiç duramaz. Onun için diyorum ki: Kurtuluş yok tek başına, haydi herkes, görev başına.  Herkes her CHP’li, inançla, sevinçle, azimle 23 Mart’ta sandık başına.”

İmamoğlu, Diyarbakır Buluşması’nın ardından Suriçi’ne hareket etti. Suriçi esnafını ziyaret eden İmamoğlu, coşkuyla karşılandı. Esnaf ziyaretinin ardından İmamoğlu, Erzincan Buluşması’na gitmek üzere yola çıktı.

World Media Group (WMG) Haber Servisi




ETİKET :   imamoglu-trabzon

Tümü