Prof. Dr. Ümit Özdağ: “1992 senesiydi. Antalya'da ilk Türk Dünyası Kurultayı gerçekleşiyor. Büyük bir beş yıldızlı otelin siz de (Müsavat Dervişoğlu) oradaydınız sanıyorum. Beş yıldızlı otelin bahçesine bir otağ kuruldu. O otağda bir araya geldik. Türk dünyasının dört bir yanından temsilciler konuşacaklar, sırayla konuşmalar başladı. Tuva temsilcisi geldi konuşmasını yapmak için ve dedi ki ‘Biz Tuve Türkleri kendimizi dünyadaki tek Türkler zannediyorduk.’ Sonra oturduk, ya biz ne kadar çokmuşuz meğer dedi. Evet, aslında milliyetçiler de çok Tuva Türkleriydi. Mesele bakmasını ve görmesini sağlamak gerekiyor. Hem bizim hem insanların.
Birçok çalışma ortaya koyuyor. Türk milletinin büyük bir bölümü Atatürkçü ve Türk Milliyetçisi çizgide olduğunu böyle düşündüğünü ve böyle hissettiğini ifade ediyor. Ancak bu çok pozitif bir zemin. Eğer bu kadar insan kendisini mesela Marksist olarak tanımlasaydı, Türk milliyetçileri olarak bu kitleye ulaşmamız, mesajlarımızı vermemiz, ikna etmemiz çok zor olurdu. Fakat kendisini Türk milliyetçisi olarak tanımlayan, Atatürkçü olarak tanımlayan bu kadar geniş bir kitleye, bu kadar olumlu şartlarda yeterince ulaşamıyorsak sorun kitleden çok ulaşmada bizim verdiğimiz mesajlarda olsa gerek. Evet biraz önce Osman kardeşim de ifade etti. Türk milliyetçileri olarak tarihin değişik zamanlarında Türkiye'ye yönelik milli güvenlik tehditleri konusundaki görüşlerimizi politikaya etkin bir şekilde taşıdık. Bunu da küçümsemeyelim. Tarih bizi haklı çıkardı.
Herkes Türk dünyasını unutmuşken rahmetli Türkeş, Türk dünyasını bir politik proje haline getirdi. Sovyetlerin yıkılacağını Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra siyasete taşıyan ikinci lider oldu ve Türkiye'ye yönelik Marksist bir örtülü istilaya, Türkiye'nin Afganistanlaştırılması projesine başarıyla direndi ve Sovyetlerin çöküşü Afganistan'da başladı. Eğer Türkiye ikinci bir Afganistan olsaydı Sovyetler çöker miydi? Çok şüphelidir. Yani Türk milliyetçileri milli güvenlik meselelerini anlatırken, izah ederken ve mücadelesini verirken bu boşa bir mücadele değildi. Yine Türk milliyetçileri Türk dünyasının mücadelesini verirken biraz önce Türk dünyasının değişik yerlerinden gelmiş bir araya gelmiş insanlar ya aslında biz ne kadar çokmuşuz derken bugün gelinen nokta Birleşik Türk Devletleri Teşkilatı’dır.
İstanbul'da bir yerden bir yere intikal ediyorum. O zaman Türk Keneşi Başkanı olan Büyükelçi beni aradı. ‘Ümit Bey sizi yarın saat 14.00’te bir toplantıya Kenes'e davet etmek istiyorum.’ Dedim ki Sayın Büyükelçim maalesef yarın o saatte bir başka ilde olmak zorundayım. Ama merak ettim neden davet ediyorsunuz. ‘Türk dünyasının ortak bayrağını göndere çekeceğiz. Sizin de orada olmanız gerektiğini düşünüyorum.’ Çok teşekkür ederim. Gerçekten orada olmalıyım. Ama merak ettim dedim. Kim çekecek Türk dünyasının ortak bayrağını? ‘Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ dedi. Ben de sizin gibi birimsedim. Gördünüz mü? Biz tarihin doğru yanında olduğumuz için siyasi mücadelesini verdiğimiz bayrağı tarih Abdullah Gül’e çektirdi. Orduyu Şam'a yollamak isteyenler şükürler olsun orduyu Bakü'ye yolladılar. Onun için de alkışladık değil mi? Çünkü tarih bizi haklı çıkarttı.
Ancak insanlar seçmen sadece tarihin haklı çıkardığı büyük mesleklere bakarak oyunu vermiyor. Gelecek yüz yıl sonrasına da oy vermiyor seçmen. On yıl sonrasının projesini de satın almıyor. Seçmen arkadaşlar buzdolabına koyacağı peynirin, tereyağın, zeytinin veya domatesi satın alıyor ve oyunu da buna göre veriyor. Sanıyorum bizim en büyük eksiğimiz olan nokta bu seçmene ulaşmana. Bu da telafi edilemeyecek bir husus değil. Telafi edilebilir.
DAM İttifakı gidiyor. Yani DEM-AKP-MHP'nin oluşturduğu dam ittifakı gidiyor. Bu ittifakın bir partisi bir üyesi parti oylarını yükseltecek. Kim? DEM. DEM'in oyları 2013 Haziran'ında olduğundan daha fazla olacak. Bu süreç böyle devam ederse. 2015 Haziran'ında DEM en yüksek oyunu almıştı, yüzde 13. Ancak AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin oylarında trajik bir düşüş yaşanacak onlar açısından. Haziran 2015’ten çok daha fena olacaklar. Onlar iktidardan gideceklerini gördüler de mesele muhalefeti iktidara nasıl geleceğini tespit etmesi.
Ben de bu noktada diyorum ki, her halde Devlet Bahçeli’yle Abdullah Öcalan'ın birbirlerine övgüler düzerek kol kola girmiş oldukları bir siyasi ortamda biz de Müsavat Başkanla birlikte kahve içeriz.”
World Media Group (WMG) Haber Servisi