İnsanlık, yüzyıllardır uzun ve sağlıklı yaşamın sırlarını çözmek için çabalıyor. Bilimsel araştırmalar ve teknolojik gelişmelerin ışığında, bu hedefe ulaşmak artık eskisinden çok daha mümkün hale geldi. Ancak uzmanlar, uzun ömürlülük kavramının sadece yılların sayısıyla değil, bu yılların kalitesiyle de yakından ilişkili olduğuna dikkat çekiyor.
Tıptaki ilerlemelerle birlikte, dünya genelinde beklenen yaşam süresi yıllar içinde önemli ölçüde arttı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2020-2022 döneminde Türkiye'de doğuşta beklenen yaşam süresi 77,5 yıl olarak belirlendi. Bu süre erkeklerde ortalama 74,8 yıl, kadınlarda ise 80,3 yıl oldu. Türkiye'deki beklenen yaşam süresi diğer ülkelerle karşılaştırıldığında önemli ilerlemeler kaydedilmiş olsa da gelişmiş ülkelerin, OECD ve Avrupa Birliği ülkelerinin hala gerisinde bulunuyor.
Bütünsel Sağlık Yönetimi "Longevity"de Kilit Rol Oynuyor
Elkin Consultancy Kurucusu Elif Elkin, tıp dünyasında son yılların öne çıkan kavramı Longevity’in bütünsel sağlık ile olan ilişkisini şöyle açıkladı:
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 1947’de sağlığı ‘sadece hasta olmamak değil fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan tam iyi olma hali’ olarak tanımladı. Bu tanım, uzun ömürlülük kavramının da temelini oluşturuyor diyebilirim.
Geleneksel tıp anlayışı genellikle hastalık odaklı olmasına karşın, bütünsel sağlık yaklaşımı bireyin fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal iyilik halini bir bütün olarak ele alıyor. Bu yaklaşım, uzun ömürlülüğün sadece genetik faktörlere bağlı olmadığını, yaşam tarzı seçimlerinin, çevresel etkenlerin ve zihinsel durumun da önemli bir rol oynadığını ortaya koyuyor. Zihinsel ve duygusal sağlığın yanı sıra sosyal sağlığın da fiziksel sağlığımızı önemli oranda etkilediği bilimsel olarak kanıtlanmış durumda.
Longevity ise, sadece yaşam süresini uzatmak değil, yaşam kalitesini artırmakla ilgilidir. Sağlıklı bir diyet, düzenli fiziksel aktivite, yenilikçi tedavi yöntemleri ve psikolojik iyilik hali, bu hedefe ulaşmada en güçlü araçlardır. Kısacası, Longevitiy’e ulaşmanın yolu bütünsel sağlık yönetiminden geçiyor.”
Ne Kadar Sağlıklı Yaşıyoruz?
Elkin, önemli olanın sağlıklı yaşam süresinin uzun olması gerektiğinin altını çizdi: “Uzmanlar, uzun yaşam için sorulması gereken temel sorunun ‘Ne kadar yaşıyoruz?’ değil, ‘Ne kadar sağlıklı yaşıyoruz?’ olduğunu belirtiyor. Bu noktada, National Institutes of Health'in (NIH) sağlıklı yaşam süresini değerlendirmeye yardımcı olan 8 sorusu önem kazanıyor. Bu sorular:
1.Haftanın en az 5 günü en az 7,5 saat uyuyor muyum?
2.Günde en az 4 farklı meyve veya sebze yiyor muyum?
3.Günde en az 30 dakika hareket ediyor muyum?
4.En az 3 yıldır sigara içmiyor muyum?
5.Kendime ait bir inanç sistemim var mı? (Dua etmek, meditasyon yapmak vb.)
6.Bir derdim olduğunda hemen arayabileceğim en az 3 iyi arkadaşım var mı?
7.Bir cümlede hayatta var olma amacımı söyleyebiliyor muyum?
8.Sağlık kontrollerimi düzenli yaptırıyor muyum?
Araştırmalar, bu sorulara en az 3 ‘evet’ yanıtını verenlerin ortalama 76 yaşına kadar yaşadığını, ancak son beş yılının sağlık sorunlarıyla geçebileceğini gösteriyor. Türkiye'de ortalama yaşam süresi 78 yıl iken, sağlıklı yaşam süresi ise 66 yıl. Bu durum, ömrün son yıllarının hastalıklarla geçme olasılığını ortaya koyuyor.”
Bütünsel Sağlık ve Önleyici Tıp = Longevity
Bu alanda önleyici tıp yaklaşımının da önemine değinen Elif Elkin sözlerini şöyle sonlandırdı: “Uzun ve sağlıklı bir ömür için hücresel yaşlanmayı yavaşlatmanın, enflamasyonu azaltmanın, enerji metabolizmasını desteklemenin ve epigenetik sağlığı korumanın önemi büyük. Sağlıklı bir yaşam için ise; beslenme, hareket, uyku, zihin sağlığı ve sosyal bağlara dikkat etmek gerekiyor.
Bununla birlikte longevity için olmazsa olmazlardan biri de düzenli sağlık kontrolleri. Kişiye özel belirlenecek periyodlarda gerçekleştirilecek check-up tarama programları ile hastalıkları gerçekleşmeden önlemek ya da çok erken evrede teşhis etmek mümkün olabiliyor. Bu yüzden bu kapsamlı kontrolleri göz ardı etmemek gerekiyor.”
World Media Group (WMG) Haber Servisi