Endüstride Kobalt

Kobaltın, atom ağırlığı 58,93, atom numarası 27’dir. Kobaltın kristal yapısı genellikle kübik, masif, kompakt ve taneseldir. Sertliği 5-5.5, yoğunluğu 8,90 gr/cm3‘tür. Dövülgen bir katılığa sahip, gri renkli, metalik parlaklıktadır. Erime noktası 1495°C, kaynama noktası 2927°C’dir ve 300°C oksitlenir; oksitlenme kabiliyeti demirden azdır. En iyi bilinen mineralleri Skutterudit ((Co,Ni)As3) ve Kobaltit (CoAsS)’tir. Kobaltın ortalama olarak en yüksek bulunduğu kayaçlar sırasıyla ultramafik kayaçlar (dünit, serpantinit (110 ppm), mafik magmatik kayaçlar, bazalt (47 ppm), şeyl (19 ppm) ve granit (3 ppm) şeklindedir. Kobalt esas olarak sülfitler, kobalt içeren demir sülfitler, sülfo-arsenürler ve arsenürler olarak gözlense de ikincil olarak karbonat ve diğer mineral tiplerinde de bulunur. Ayrıca az miktarda nikel ve bakır cevherinde bulunur. Diğer elementlerden ayrılması zor olduğundan, saf kobalt elde etmek için çok fazla işlem gerektirir. Yerkabuğunda %0,001 oranında yer alan kobalt; demir, nikel, bakır, çinko v

03:38:40 | 2024-11-01
Metehan Ali Aslan
Metehan Ali Aslan      leventhaber1@gmail.com

Kobaltit: Kobalt sülfo-arsenit minerali olup, demir yaygın olarak yüksek sıcaklık çökeltilerinde oluşan kobaltın [(Co, Fe) AsS] bir kısmının yerini alır. Kristal biçimi genellikle kübik kristalli, masif, kompakt ve taneseldir. Sertliği 5.5 yoğunluğu 6.33 gr/cm3‘tür. Gümüş beyazı, gri soluk kırmızımsı renktedir. Çizgi rengi Gri-siyah renge sahiptir. Metalik parlaklıktadır. Pirit ile yakından ilişkilidir. Daha düşük sertliği, dilinimi, gümüş beyazı rengi ile piritten ayrılır. Nadir olmasına rağmen, stratejik olarak önemli metal kobaltın önemli bir kaynağı olarak çıkarılır. Skutterudit, arsenopirit ve nikelin ile birlikte yüksek sıcaklıktaki hidrotermal damarlarda oluşur. Kontakt metasomatik yataklarda dissemine olarak bulunur. Manyetit, sfalerit, kalkopirit, skutterudit, allanit, zoisit, skapolit, titanit ve kalsit ile birlikte çok sayıda diğer Co-Ni sülfit ve arsenit ile birlikte oluşur. Başlıca İsveç, Norveç, Almanya, Cornwall, İngiltere, Kanada, Şili, Avustralya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Fas'ta bulunur.

Skutterudit: Kimyasal bileşimi ((Co,Ni)As3)’tür. Mineralin parlaklığı metalik parlaklıktadır. Kalay beyazı veya açık çelik grisi renkte olup çizgi rengi grimsi ve siyahtır. Özgül ağırlık 6.1-6.9 gr/cm3 ve sertlik 5.5-6'dır. Kristal yapısı küp ile izometriktir ve pirite benzer oktahedron formları vardır. Arsenik içeriği ısıtıldığında veya ezildiğinde sarımsak kokusu verir. Skutterudit, orta sıcaklıklarda oluşan damarlarda nikelin ve kobaltin ile birlikte bulunur. Kalay beyazı ve gümüş grisi rengiyle tipiktir. Kimyasal test yapmadan arsenopiritten ayırmak mümkün değildir.

Günümüzde gelişen teknoloji şartlarıyla metal sektörünün günlük hayatımızdaki önemi gitgide artmaktadır. Bu önemle beraber bazı metallere duyulan ihtiyaç da daha büyük bir önem taşımaktadır. Bu metallerden biri olan kobalt ise yüksek erime sıcaklığı, yüksek sıcaklıklardaki sağlamlığı ile kesim malzemesi, süper alaşım, yüzey kaplama, yüksek hız çelikleri ve daha birçok malzemenin üretiminde yer almaktadır. Bütün bu bahsi geçen kullanım alanlarının ötesinde kobalt daha yaygın olarak lityum-iyon bataryaların üretiminde oynadığı anahtar rol ile bilinmektedir. Ayrıca kobaltın günümüzdeki ve önümüzde öngörülen teknolojik gelişmeler ışığında gün geçtikte önemi daha da artacak bir maden olduğu öngörülmektedir. Batarya endüstrisindeki yüksek kullanımına ek olarak kobalt yüksek sıcaklığa ve oksitlenmeye karşı yüksek dayanıklılığı sayesinde süper alaşım olarak uçak parçalarında ve jet motorlarının belirli parçalarında kullanılmaktadır. Ayrıca kobalt cam ve metal birleştirilmelerinde, paslanmaz çelik üretiminde, mıknatıslar ve veri saklama cihazlarında, eloktrolizle kaplama işlemlerinde, boya sektründe ve renk verici pigmentlerde, petrol seramik ve cam sanayiinde, insan ve hayvan vücudunda B12 vitamini depolanabilmesi için anahtar bir rol oynamasının yanı sıra kanser ışın tedavilerinde de kullanılmaktadır.

Bilinen kobalt kaynakları ise şu şekilde listelenebilir. Derin deniz nodülleri ve tabanı, Tortul (sedimanter) kaya Cu-Co yatakları, Ni-Co lateritleri, Magmatik Ni-Cu sülfit yatakları, Deniz tabanı masif sülfit yatakları (SMS) ve Diğer karasal yatakları (demir oksit bakır-altın (DOBA) yatakları, metasedimanter Co-Cu-Au yatakları vb.).

Tanımlanan dünya karasal kobalt kaynakları yaklaşık 25 milyon tondur. Bu kaynakların büyük çoğunluğu, Kongo (Kinshasa) ve Zambiya'daki tortularda barındırılan tabakalı bakır yataklarındadır; Avustralya ve yakın ada ülkeleri ve Küba'daki nikel içeren laterit yatakları; Avustralya, Kanada, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki mafik ve ultramafik kayalarda barındırılan magmatik nikel-bakır sülfit yatakları. Atlantik, Hint ve Pasifik Okyanuslarının tabanındaki manganez yumruları ve kabuklarında 120 milyon tondan fazla kobalt kaynağı tespit edilmiştir. En büyük kobalt rezervleri açık deniz ve okyanuslarda bulunmasına karşın günümüz teknoloji ve yasal konuların bu kaynakları ekonomik kılmadığı için mevcut rezervlerin çok büyük kısmı karasaldır.

Kobalt maden kaynaklarına göre dünyada başı çeken ülke dünyadaki 2019 yılında 100.000 tonluk üretim ile dünya üretiminin yarısından daha fazlasını gerçekleştiren Demokratik Kongo Cumhuriyeti’dir. Kongo’yu sırasıyla 6.100 ton Rusya, 5.100 ton Avustralya, 4.600 ton Filipinler, 3.500 ton Küba, 3.300 ton Madagaskar, 3.100 ton Papua Yeni Gine, 3.000 ton Kanada, 2.400 ton Güney Afrika, 2.100 ton Fas, 2.000 ton Çin, 1.600 ton ile Yeni Kaledonya izlemektedir (Şekil 2). Kobalt tüketiminin %80’ini gerçekleştiren Çin dünyadaki en büyük üreticilerden biri durumundadır.

Ülkemizde ise Bitlis (Pancarlı), Gaziantep (Ortaklar), Elazığ (Maden), Bursa (Orhaneli), Gümüşhane (Şiran), Kastamonu (Küre), Manisa (Merkez), Manisa (Turgutlu), Manisa (Gördes), Sivas (Divriği) ve Uşak (Banaz) başta olmak üzere birçok ilimizde kobalt emarelerine rastlanmıştır.
MTA verilerine göre Kastamonu Küre’de kobalt tenörü ortalama değer %0,3 iken Bursa Meryem sırtında bu değerler %0,01 ile %0,02 arasında, Çaldağ’da ise %0,04 ile %0,06 aralığındadır. Son yapılan çalışmalarla belirtilen madenlerde cüruflardan geri kazanımın mümkün olduğu tespit edilmiştir. Küre’de mevcut izabe cüruflarından çeşitli yöntemlerle bakırın %60 ile %75 arasında geri kazanımının mümkün olduğu ortaya konurken bu oranın kobaltta ise %75 olduğu tespit edilmiştir. Bununla beraber Özel Sektör tarafından işletilen maden yatağında liç yöntemiyle 900 ton kobalt metali kazanımı öngörülmektedir.


Kobalt tüketiminde de başı çeken ülkelerden biri olan ve dünyada kobalt rafine tedarikinin %58’ini yapan Çin yüksek batarya üretim teknoloji ve kapasitesi sayesinde sektörde çok önemli bir yere sahiptir. Amerika Birleşik Devletleri'nde tüketilen kobaltın süper alaşımlarda, özellikle uçak gaz türbin motorlarında yaklaşık %46; kesme ve aşınmaya dayanıklı uygulamalar için semente karbürlerde %9; Çeşitli diğer metalik uygulamalarda %14 ve çeşitli kimyasal uygulamalarda %31’dir.

Türkiye’nin kobalt özelinde ihracat ve ithalat rakamları ise oldukça düşük seviyelerdedir.

Son yıllardaki teknolojik gelişmeler, yakın ve uzak gelecekteki gereksinimler de düşünüldüğünde dünyada kobalta duyulan ihtiyacın gün geçtikçe artacağı öngörülmektedir. Bu ihtiyacın büyük bir kısmını Kongo'daki üretim günümüzde karşılıyor olsa da özellikle elektrikli araç teknolojilerine hızlı geçişin doğurduğu batarya üretim artışı ve temiz enerji ihtiyacı yakın geleceğimizde kobalta duyulan gereksinimin artacağını gösteriyor. Bu bağlamda USGS raporlarında yerini stratejik mineral listesinden kritik mineraller arasına kaydıran kobalt için yeni kaynak arayışları hız kazanmaktadır.

Kongo’nun kobalt zenginliği felakete dönüşüyor

Dünya genelinde üretilen toplam 140 bin ton kobaltın yüzde 60’ını tek başına üreten Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) 2018 yılı verilerine göre kobalt üretiminde dünyada ilk sırada.

Dünyanın dört bir yanında insanlar cep telefonlarına, tabletlerine, dizüstü bilgisayarlarına ve diğer taşınabilir elektronik cihazlarına enerji sağlamak için şarj edilebilir pillere giderek daha fazla ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle taşınabilir elektronik cihazlar ve şarj edilebilir piller için büyüyen küresel pazar, lityum-iyon şarj edilebilir pillerin önemli bir bileşeni olan kobalta olan talebi giderek artırıyor. “Co” ile sembolize edilen, 27 atom numaralı kimyasal bir element olan kobaltın son zamanlarda giderek artan önemine paralel olarak teknoloji pazarında ismine sıkça rastlansa da, gündelik hayattaki kullanımı çok daha eski tarihlere uzanır.

Pers ve Mısır imparatorluklarının seramik ve camları renklendirmek için, kendisine has bir maviye sahip olan kobaltı boya malzemesi olarak kullandığı bilinir. Yine aynı şekilde Çin’de Tang (MS 600-900) ve Ming hanedanları da (MS 1350-1650) seramikler için boya malzemesi olarak kullanmışlardır. Bir metal olarak kobaltın keşfi ise 1735 (bazı kaynaklarda 1739) yılında İsveçli kimyager George Brandt tarafından gerçekleştirilmiştir. Keşfedilen bu metale verilen kobalt ismi, Almanca “cin” veya “kötü ruh” anlamına gelen “kobold” kelimesinden türetilmiştir. Kobalta korkutucu bir anlam yüklenmesinin sebebi, cevher işlendiğinde oksitlenen arseniğin ölümcül ve korkutucu dumanlar çıkarmasından korkan madencilerin bu ismi kullanmış olmasıdır.

Kobalt üretiminin büyük bir çoğunluğu KDC’de gerçekleşiyor. KDC’deki kobalt madenciliğinin tarihini, devletin en önemli maden şirketlerinden biri olan Gécamines’in bir başka isimle faaliyet gösterdiği 20. yüzyılın başlarına kadar götürmek mümkün. 

1904 yılında Kanada’da ve 1914 yılında ise Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin (KDC) Katanga eyaletinde büyük maden yataklarının keşfedilmesiyle birlikte kobalt madenciliği önem ve hız kazandı. Dünya genelinde üretilen toplam 140 bin ton kobaltın yüzde 60’ını tek başına üreten KDC 2018 yılı verilerine göre kobalt üretiminde dünyada ilk sırada yer alıyor. KDC bu metalin ihracatında da yüzde 37’lik bir oran ve 1,9 milyar dolarlık ihracat tutarıyla ilk sırada yer alıyor. İthalat listesinin ilk sırasında ise toplam ithalatın yüzde 43’ünü gerçekleştiren Çin yer alıyor; onu yüzde 13’lük payla ABD ve yüzde 11’lik payla Japonya takip ediyor.

Sahip olduğu birçok benzersiz özellikleri nedeniyle kobalt farklı üretim alanlarında büyük bir öneme sahip. Metalin kendine özgü fiziksel-kimyasal özellikleri, diğer maddeler kullanılarak ikame edilemeyen birkaç temel işleve dönüşüyor. Bu özelliklerin en önemlileri aşınmaya ve oksidasyona (elektronların bir atom ya da molekülden ayrılmasını sağlayan kimyasal tepkimeye) dayanıklılık, ferro-manyetik (herhangi bir mıknatısın manyetik alanı içerisindeyken o mıknatısın manyetik alan çizgileri ile aynı yönde mıknatıslanabilmesi) ve elektrik iletir bir yapıya dönüşümdür. Kobaltın şarj edilebilir piller, elektronik cihazlar, katalizörler, alaşımlar ve sağlık hizmetleri açısından önemi, teknoloji geliştirme yatırımlarının vazgeçilmez bir parçası haline gelmesine neden olmuştur. Özellikle akıllı telefon ve dizüstü bilgisayarların pillerinde kullanılmasıyla birlikte, biz farkında olmadan, günlük hayatımızda sürekli kullandığımız ve ihtiyaç duyduğumuz bir meta olmuştur. Ayrıca bazı alaşımlar içerisinde kullanılarak gaz türbinli motorların ve giderek yaygınlaşan elektrikli araçların üretiminde kullanılması da giderek artan önemine işaret etmektedir.

Cebimizdeki telefonun Kongo’da başlayan hikayesi

Yazının başında da ifade edildiği gibi, kobalt üretiminin büyük bir çoğunluğu KDC’de gerçekleşiyor. KDC’deki kobalt madenciliğinin tarihini, devletin en önemli maden şirketlerinden biri olan Gécamines’in bir başka isimle faaliyet gösterdiği 20. yüzyılın başlarına kadar götürmek mümkün. 1906 yılında bir İngiliz-Belçika madencilik şirketi olarak faaliyet gösteren Union Minière du Haut Katanga’nın (UMHK) 1965 yılında iktidara gelmiş olan Mobutu Sese Seko tarafından millileştirilme çabaları, şirket ve hükümet arasında anlaşmazlıklar yaşanmasına neden olmuştu. Hükümetten bağımsız hareket etmeye başlayan UMHK, millileştirilmeye direnmesinin yanı sıra, işlediği madenlerin fiyatlandırmasını ve ihracatını da kendisi kontrol etmeye çalışıyordu. Bunun üzerine Mobutu, şirket tarafından üretilen madenlerin ihracatının durdurulması ve UMHK’nin madencilik faaliyetlerini yönetmek için geçici bir kurul kurulması kararını verdi. 1966 yılında devlet kontrolüne girmesine müteakiben bugünkü ismini (Gécamines) alan şirket, Afrika’nın en büyük madencilik şirketlerinden biri oldu. Fakat 1974’te kobaltın küresel piyasalarda fiyatının düşmesi nedeniyle Gecamines’in faaliyetleri 1980’lerde durma noktasına geldi. Ayrıca 1990’lı yıllarda Kamoto madeninin kapatılması ve Shaba’daki etnik ayaklanmalar gibi birçok sorun nedeniyle üretimde ciddi düşüşler yaşandı. 2003 yılında İkinci Kongo Savaşı’nın son bulmasıyla birlikte, KDC’de benimsenen serbest ekonomi anlayışı ülkedeki madencilik sektöründe de hissedildi. Bu süreçte, özellikle yabancı madencilik şirketleriyle ortaklıklar kurulmaya çalışıldı. İngiliz-İsviçre şirketi Glencore International, Amerikan şirketi Freeport-McMoran ve Londra merkezli Eurasian Natural Resources Corporation gibi şirketlerle anlaşmalar yapıldı ve bu şirketlere önemli imtiyazlar verildi. Küresel piyasada rekabet gücünü arttırmak amacıyla şirket, 2013 yılında ABD’li işadamı ve Amerikan Yahudi Kongresi Başkanı Jack Rosen’i yönetim kuruluna atadı. Son zamanlarda ise Çinli şirketlerin bölgedeki faaliyetleri dikkat çekiyor. Özellikle Zhejiang Huayou Cobalt şirketi, çıkarılan kobaltı bölgede işledikten sonra Çin’e götürerek teknoloji devlerine satıyor.

Son zamanlarda ise KDC, ülkede sayıları gittikçe artan çocuk işçilerle ilgili haberlerle gündeme gelmeye başladı. Bu süreçte, kobalt madenlerindeki çalışma koşullarına ve insan hakları ihlallerine dair birçok haber, analiz ve rapor hazırlandı. Bunlardan biri olan Uluslararası Af Örgütü’nün küresel kobalt ticareti ve KDC’deki insan hakları ihlallerine ilişkin raporu, özellikle kobalt madenlerinde çalıştırılan çocuklara dair önemli veriler ortaya koyuyor. Rapora göre, çocuk işçilere genellikle devlet kontrolü olmayan maden işletmelerinde rastlanıyor. Ülkede bulunan kobalt kaynağının en az yüzde 20’si, “artisanal” olarak ifade edilen küçük ölçekli ve herhangi bir şirkete ait olmayan madencilik faaliyetleriyle çıkarılıyor. Yerel halk tarafından gerçekleştirilen artisanal madencilik, kazalara veya hastalıklara karşı tedbir alınmadan ve herhangi bir mercii tarafından kontrol edilmeden, çok kötü şartlar altında yürütülüyor. Bu üretim süreci, kontrol edilemeyen ve gittikçe büyüyen bir çocuk işçi sorununu da beraberinde getiriyor.

 Kobalt içeren toza sürekli maruz kalmak, “sert metal akciğer hastalığı” olarak adlandırılan ölümcül bir akciğer hastalığına neden olabilmektedir. 

UNICEF’in hazırladığı rapora göre 2014 yılında, yalnızca KDC’nin güneyinde bulunan Katanga bölgesinde, 40 bin kız ve erkek çocuğun çalıştığı tahmin ediliyor. Bu sayı, bölgede çalışan toplam madenci sayısının yaklaşık üçte birine denk düşüyor. Çocukların çalıştırıldığı işler, çoğunlukla endüstriyel atıklardan veya yüzeye çıkarılmış kaya parçalarından kobalt kazımak, bir araya toplanan kobaltı yıkamak ve kuruması için açık alana sermek gibi, maden ocaklarının dışında gerçekleştirilen işler. Fakat artan talebi karşılamak ve daha fazla kazanmak için, çocuklar metrelerce uzunluktaki tünellere de girmek zorunda bırakılıyorlar. Çocukların yüzeyde veya tünellerin içinde gerçekleştirdikleri tüm madencilik faaliyetleri, tıpkı yetişkinler gibi eldiven veya yüz maskesi kullanılmadan yürütülüyor. KDC’de yapılan araştırmalar, her gün kobalt çıkartmak için çalışarak uzun saatler harcayan madencilerin büyük çoğunluğunun eldivenler, iş kıyafetleri veya yüz maskeleri gibi en temel koruyucu ekipmana sahip olmadığını ortaya koyuyor. Olumsuz şartlar altında yaşadıkları fiziksel zorlukların yanı sıra, emekleri sömürülen çocuklar günde bir-iki dolar kazanmak için madenlerde günde 12 saate kadar çalıştırılıyorlar. Okula giden çocuklar hafta sonları veya okul saatlerinden sonra madenlere giderek çalışırken, okula başlamayan veya devam etmeyen çocuklar ise hastalıktan çalışamaz hale gelene kadar tüm günlerini madenlerde geçiriyorlar.

Her ne kadar uluslararası basında ve akademik raporlarda özellikle çocuklara dikkat çekilmiş olsa da, söz konusu metalin muhtevası, önlem alınmadan çalışan tüm işçilerin hayatını tehlikeye atacak nitelikte. Kobalt içeren toza sürekli maruz kalmak, “sert metal akciğer hastalığı” olarak adlandırılan ölümcül bir akciğer hastalığına neden olabilmektedir. Ayrıca kobalt parçacıklarının solunması solunum hassasiyeti, astım, nefes darlığı ve solunum fonksiyonlarının azalması gibi akciğer hastalıklarına neden olabiliyor; deriyle temas etmesi halinde ise ciddi cilt hastalıkları kaçınılmaz hale geliyor.

Sonuç olarak

KDC’de hükümet, artisanal madenciliğin neden olduğu insan hakları ihlallerini çözmek için yetersiz kalmış, gerekli adımları atmamıştır. 9 yıl içinde çocuk işçiliğini ortadan kaldırmak için 2011’de ulusal bir eylem planı hazırlanmasına rağmen, plan henüz resmen kabul edilmemiştir. Hazırlanan eylem planlarına, uluslararası insan hakları kuruluşlarının hazırladıkları raporlara ve taraf olunan sözleşmelere rağmen devlet yetkililerin çocuk işçiliğine engel olmamasının bir sebebi olarak, söz konusu maden işletmelerinin rüşvet vermesini gösteren bazı araştırmalar da bulunmaktadır. Devletin madencilik faaliyetlerindeki denetimsizliği, yabancı devletlerin suiistimaliyle sonuçlanmaktadır. Çinli şirketler bölgedeki endüstriyel madenlerin çoğunu yönetirken, Çinli yatırımcılar çocuk işçilerin çalıştığı maden ocaklarının yakınlarına yerleşerek bireysel olarak kobalt üretimini ve ticaretini kontrol edebilmektedir. Çin’in resmi olmayan maden işletmelerinden kobalt tedarikine devam etmesi, çocuk işçi sorununun artarak devam edeceğini göstermektedir. Son zamanlarda artan tepkiler üzerine, ithal ettikleri malın kalitesine, miktarına ve fiyatına zarar gelmediği sürece nasıl üretildiğiyle ilgilenmeyen Apple, Samsung, Microsoft ve Tesla gibi dünyaca ünlü büyük teknoloji şirketleri, tedarik zincirleriyle ilgili açıklama yapmak zorunda kalmıştır. Bazıları artisanal madencilik şirketlerinden kobalt alımını kestiklerini açıklarken, bazıları da kobaltı az kullandıklarını söyleyerek, kullanıcılarının ve kamuoyunun gönlüne çocuk işçilerle ilgili su serpmeye çalışmayı tercih etmektedirler. Fakat denetimin yetersiz olduğu bir sektörde, karmaşık tedarik zinciri içinde, bunun ne kadar mümkün olduğu tartışmalıdır. Dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu insan hakları ihlalinin, tedbirlerin alınmaması halinde kobaltın artan önemine paralel olarak büyümesi öngörülüyor. Bu uygulamalarının son bulması için, uluslararası kamuoyu baskılarını arttırmalı, enerji güvenliği insan güvenliğinin önüne geçirilmemelidir.

Elektrikli Araçlar İçin Kobalt Şart

BMW üreticisi, 2019 yılında elektrikli otomobillerinin üretimi için artık Kongolu kobalt tedarik etmemeye karar verdi. Tesla, kendi adına, gelecekteki araçlarının kobaltsız çalışacağını onaylıyor, bu metal elektrik pillerinin üretimi için gerekli olmaya devam ettiğinden şüphecilikle karşılanan bir duyuru. Apple'a gelince, şirket, rafinerilerin "kazıcılardan" kaynaklanıp kaynaklanmadığını doğrulamasını sağlayan "bağımsız üçüncü taraf denetimleri" kurduğunu iddia ediyor. Böylece 2019 yılında altı tedarikçiyi tedarik devrelerinden çıkardığını duyurdu.

Bu kriz iletişiminin mantığı, sorumluluğu maden gruplarına ve rafinerilere yüklemeyi amaçlıyor. Kobalt üretiminin %60'ını sağladığı DRC'de oldukça mevcut olan Glencore, madenlerinin çocuk çalıştırmadığına yemin ediyor ve sitelerine yasa dışı yatırım yaparak hayatlarını riske atan "kazıcıları" suçluyor. DRC'deki ilk kobalt rafinerisi olan Çinli grup Huayou, 28 Mayıs'ta zanaatkar madenlerinden alımları durdurduğunu duyurdu. O zamana kadar, "kazıcılar" ürünlerini tüccarlara -çoğunlukla Çinlilere- sattılar. Esas olarak Lualaba eyaletinde kurulu olan bu aracılar, Huayou ve diğer rafinerileri tedarik ediyor.

İsviçreli komisyoncu, "Bu tüccarların rolü çok belirsiz kalıyor, diyor. Nereden gelirse gelsin rafine edilmek üzere kobalt alıyorlar ve satın almak isteyenlere yeniden satıyorlar. Faaliyetlerini tamamen denetleyebilecek hiçbir kuruluş yoktur. Ve Huayou'nun "kazıcılardan" kobalt alımlarını askıya almasının yalnızca geçici olduğunu belirtmek gerekir. Belki de IRA'nın şikayetinin neden olduğu medya ajitasyonunun yatıştığı zaman.

Kongo hükümetine gelince, olayların gidişatını etkileme konusunda çok az yetenekli görünüyor. 24 Kasım 2019'da ülkeyi yoğun sömürüden korumayı amaçladığını göstermek için koltan ve germanyum ile birlikte kobaltın stratejik bir mineral olduğunu ilan etti. Ve bu minerallerin çıkarılması üzerindeki telif oranının %3,5'ten %10'a çıkmasını sağlayan yeni bir madencilik yasası çıkararak madencilik şirketleriyle bir soğukluğa girdi. Ancak maden sahalarındaki çalışma koşulları söz konusu olduğunda, Kinşasa önce Kongoluların çıkarlarını hedef alan bir komploya karşı uyarıda bulundu ve gazeteciler ve dernekler tarafından başlatılan “Touche pas à mon kobalt” kampanyasına destek verdi (11). İfşaların ölçeğiyle karşı karşıya kalan yetkililer, daha sonra DRC'de çocuk işçiliğinin yasak olduğunu hatırlatarak düşük bir profil tuttu. İşçilerin %90'ının vasıfsız olduğu ülkenin hala nüfusa doğrudan fayda sağlayacak gerçek bir endüstriyel kalkınma projesine sahip olmadığını bize unutturmayan çok zayıf bir argüman. Tüm mineral zenginliğine rağmen.

Kaynaklar

  • Afrika Araştırmacıları Derneği'nde (AFAM)  - Afrika özelinde değerli madenler, nükleer kaynaklar, enerji ve uluslararası güvenlik
  • Le monde diplomatique fr  - Mavi Metalin Uyandıran Yüzü
  • Wikipedia
  • MTA - Maden Tetkik Arama sitesi

 

 

World Media Group (WMG) Haber Servisi




ETİKET :   kobalt-endustri

Tümü