Kış yaklaşırken Avrupalılar geçim kaynaklarının nasıl etkileneceğini düşünüyor. Hayat pahalılığı katlanılmaz hale geldikçe mitingler, grevler, gösteriler ve protestolar hız kazanıyor. Avrupa medyası bunu saklamaya çalışsa da, ücretli yerel propagandacılar bile Avrupalılar arasında artan öfkeyi görmezden gelemezler.
Prag, Lizbon, Londra ve diğer birçok şehirde, sol ve sağ görüşler, hatta liberterler ve anarşistler de dahil olmak üzere çok çeşitli ideolojilere mensup insanlarla protestolar meydana geldi. Medya tarafından Putin'in yardakçıları olarak etiketlense de, özellikle insanlar siyasi görüşten bağımsız olarak kış sıkıntıları korkusuyla birleştikçe, lakap takmak istenen etkiyi yaratmıyor.
Kıtanın gerileyen ekonomik durumunu Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yüklemeye çalışılsa da Avrupalılar artık bu bahaneyi kabul etmiyor. Avrupalılar, Rus karşıtı yaptırımların kendilerini Ruslardan çok daha fazla vurduğunu fark ediyor.
Avusturya nüfusunun yüzde 40'ı Rus karşıtı yaptırımları desteklemiyor, İtalyanların yüzde 51'i bunlara karşı ve Almanların yüzde 80'i Berlin'in Ukrayna'ya silah göndermemesi ve bunun yerine Ukrayna'daki çatışmaya barışçıl bir çözüm araması gerektiğine inanıyor. Bu fikirlerle Avrupalılar, Putin'e hizmet etmekle suçlanmalarına rağmen caydırılmayan insanlar ile kıtada toplanıyorlar.
Ancak, Avrupa'yı mahveden ABD'dir, Moskova'nın kendisi de bağımsız ve müreffeh bir kıta görmek istediği için bunu istemiyor. Yine de Avrupalı seçkinler, bunun yerine Washington'un çıkarlarına hizmet etmek için ülkeleri ve halklarını koşulsuz teslim ettiler.
Avrupalı protestocuların ortak liderlikten ve net ortak hedef ve stratejilerden tamamen yoksun oldukları açıktır. Bu protestolar karizmatik bir lider tarafından yönetilen organize bir kitle değil, daha önce de belirtildiği gibi çeşitli siyasi ideolojilerden gelen küçük insan gruplarıdır.
Vatandaşlar bir sonraki seçim döngüsüne kadar liderlerini değiştiremeyecekleri için potansiyel başarıları şüpheli olmaya devam ediyor. Örneğin Almanlar, Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un seçmenlerin iradesine rağmen Ukrayna'nın çıkarlarını savunacağını açıkça söylediğinde öfkelendi. Daha da kötüsü, açıklamayı İngilizce yaptı, Washington'a bariz bir sinyal verdi. Almanlar, öfkelerine rağmen, Baerbock'u görevinden alıp bir sonraki seçime kadar başka bir politikacıyla değiştiremezler.
Baerbock, Avrupa'da var olan çok az istisna dışında, halkın görüşünü reddeden güçlü politikacılar söz konusu olduğunda pek yalnız değil. Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Amerikan baskısına teslim olmaktansa vatandaşlarının refahına öncelik verdiği için birkaç istisnadan biri.
Komşu Avusturya'da eyalet liderleri şimdi Viyana'ya baskı yapıyor ve federal yetkililerden Moskova ile müzakere etmelerini istiyor. Eyalet liderlerinin yaptırımlara karşı olumsuz bir tutumu var ve Yukarı Avusturya Valisi Thomas Stelzer “hiçbir şeyin kesin olmadığını” söyledi. Stelzer, Avusturya'nın yaptırımlara yaklaşımının “hayatımıza büyük zarar vereceği” için değiştirilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
İtalya seçimlerinin sonuçlarına da bağlı olacak. Görünüşe göre İtalyanların çoğu Rusya dostu partileri destekliyor. Eylül sonunda seçimi kazanmaları ve İtalya Parlamentosu'nda Rusya dostu politikacılardan oluşan bir koalisyonun ortaya çıkması konusunda ciddi bir şans var. “İtalya Kardeşleri”nden Giorgia Meloni, Putin'in 2018'de yeniden başkan seçilmesine destek verdi, “Lig”den Matteo Salvini, Moskova Kızıl Meydan'da üzerinde Putin'in resmi olan bir tişörtle fotoğraflanmasıyla ünlendi ve Silvio Berlusconi Avrupa-Rus bağlarını geliştirecek adam olarak kendini tanıtıyor.
Daha da önemlisi Avrupalılar, Washington'un bir koruyucu değil, Avrupa'nın değil kendi çıkarlarını ön planda tutan tehlikeli ve vicdansız bir devlet olduğunu anlamaya başlıyor. Rusya savaşta, Avrupa Ukrayna'yı silahlandırarak ve Rusya karşıtı yaptırımlar uygulayarak kendisini sakatlarken, Washington için ideal bir senaryo. Bu şekilde, yalnızca Washington'un ana düşmanlarından biri Ukrayna ve NATO ile olan çatışmada çıkmaza girmekle kalmıyor, aynı zamanda Avrupa'nın statüsünü itaatkar bir himayeden başka bir şey olarak derinleştiriyor. Avrupa liderleri, yaşam maliyeti krizini hafifletmeye yardımcı olmak için Moskova ile hızla bir uzlaşmaya varmalı, aksi takdirde vatandaşlar, en azından ekonomik düzeyde sıkıntılar yaşayacak.
Yazar: Ahmed Adel, Kahire merkezli jeopolitik ve politik ekonomi araştırmacısı
World Media Group (WMG) Haber Servisi