Tarihsel Sorumluluk (Holokost’un Mirası):
Almanya, Nazi döneminde işlenen Holokost suçlarının tarihi sorumluluğunu taşıyor. Bu nedenle İsrail’in güvenliği, Almanya dış politikasında “Almanya’nın devlet aklının bir parçası” (Staatsräson) olarak tanımlanıyor. Eski Başbakan Angela Merkel, 2008’de Knesset’te yaptığı konuşmada bunu açıkça dile getirmişti: “İsrail’in güvenliği Almanya için pazarlık konusu olmayan bir Staatsräson’dur.”
Diplomatik ve Stratejik Yakınlık:
Almanya, İsrail’i 1965’te diplomatik olarak tanıdı ve o günden beri ilişkiler derinleşti. Almanya, İsrail’in Avrupa’daki en yakın müttefiklerinden biri olarak öne çıkıyor. İsrail’in Ortadoğu’da Batı’ya en yakın ülke olması da Berlin açısından stratejik değer taşıyor.
Askerî ve Savunma İşbirliği:
Almanya, İsrail’in savunma sanayiine kritik destek sağlıyor (örneğin Dolphin sınıfı denizaltılar Almanya tarafından İsrail’e hibe veya düşük maliyetle verildi). İki ülke arasında ortak tatbikatlar ve istihbarat işbirlikleri yapılıyor.
İç Politika ve Kamuoyu:
Almanya’daki Yahudi topluluğunun güvenliği, devlet politikalarının merkezinde. Antisemitizme karşı mücadele, Almanya’nın hem iç hem dış politikasının temel ilkelerinden biri. Ayrıca Almanya’da güçlü bir İsrail yanlısı lobi de mevcut. 7 Ekim 2023 Hamas saldırısı sonrası Almanya, İsrail’in “kendini savunma hakkını” en güçlü şekilde destekleyen ülkelerden biri oldu. Ancak savaşın ilerleyen dönemlerinde, özellikle Gazze’deki sivil kayıplar arttıkça, Almanya içinde de eleştiriler yükseldi. Berlin ise resmi düzeyde yine de “İsrail’in güvenliği kırmızı çizgimiz” vurgusunu korudu. Almanya’nın İsrail’e desteği ahlaki-tarihsel sorumluluk, jeostratejik çıkarlar, AB siyaseti ve iç politikadaki antisemitizmle mücadele temellerine dayanıyor.
Almanya’nın İsrail’e verdiği güçlü desteğin karşılığında İsrail’den bazı beklentileri var. Bunlar çoğu zaman açıkça söylenmese de, hem diplomatik belgelerde hem de Almanya’daki tartışmalarda sıkça dile getiriliyor:
Barış Süreci ve İki Devletli Çözüm
Almanya, her zaman iki devletli çözümü (İsrail + bağımsız Filistin) desteklediğini vurgular. İsrail’in yerleşim politikalarının (Batı Şeria’da yeni Yahudi yerleşimleri) barış sürecini baltaladığını düşünüyor. Berlin, İsrail’den Filistin yönetimiyle masaya dönmesini ve barış sürecini ciddiye almasını bekliyor. Almanya, İsrail’in güvenlik hakkını desteklese de, uluslararası insancıl hukuk çerçevesinde hareket etmesini ister. Gazze’deki operasyonlarda sivil kayıpların yüksek olması, Berlin’i zor durumda bırakıyor çünkü hem İsrail’i savunmak hem de “insan hakları devleti” imajını korumak istiyor. İsrail’in Lübnan, İran, Suriye gibi aktörlerle geriliminin tırmanmaması Almanya için kritik. Çünkü Ortadoğu’daki büyük savaşlar, hem Avrupa güvenliği hem de göç dalgaları açısından Almanya’yı doğrudan etkiliyor. Almanya, AB içinde İsrail’e en fazla destek veren ülke. Bunun karşılığında İsrail’in de Avrupa’yı tamamen “yanlı” görmemesi isteniyor. Almanya, İsrail’in sadece ABD’ye yaslanmaması, Avrupa’yı da stratejik ortak görmesi için çaba gösteriyor. Almanya, Yahudi toplumu güvenliği konusunda İsrail’le sürekli temas hâlinde. İsrail’in diaspora Yahudileriyle ilgili tutumunun
Şimdi gelelim asıl kritik soruya: Almanya’nın İsrail desteği koşulsuz mu, yoksa sınırları var mı?
Almanya, İsrail’in güvenliğini resmî olarak devlet aklının (Staatsräson) parçası ilan etti. Bu, “pazarlık konusu değil” anlamına geliyor. Yani Almanya’nın dış politikada İsrail’in varoluş güvenliğini tartışmaya açması mümkün değil. Bu açıdan bakınca, destek koşulsuz gibi görünüyor. Ama iş pratiğe gelince bazı kırmızı çizgiler var: Almanya, İsrail’in varlığını koşulsuz savunuyor ama savaş yöntemlerini her zaman savunamıyor. Örneğin Gazze’deki sivil ölümler artınca, Berlin’deki siyasetçiler de “İsrail uluslararası hukuka saygı göstermeli” demek zorunda kalıyor. Çünkü aksi durumda Almanya’nın “insan hakları devleti” imajı zedeleniyor. Almanya İsrail’in en büyük destekçisi ama Fransa, İspanya, İrlanda gibi ülkeler çok daha eleştirel. Almanya, İsrail’e verdiği desteği sınırsız sürdürürse AB içindeki uyumu bozabilir. Bu yüzden zaman zaman İsrail’e “uyarı” mesajları veriyor. Almanya’da büyük bir Müslüman nüfus var (özellikle Türk ve Arap kökenli). İsrail’e “tam koşulsuz destek” söylemi, bu kitlede ciddi tepkilere yol açıyor. Hükümet, İsrail desteğini savunurken aynı anda “Filistinlilerin acılarını da anlıyoruz” demek zorunda kalıyor.
Almanya, İsrail’in varlığını ve güvenliğini pazarlık konusu yapmıyor. Yani İsrail’in varlığını tehdit eden aktörlere (İran’ın nükleer programı, Hamas’ın varoluşsal saldırıları gibi) karşı kesinlikle İsrail’in yanında duruyor. Almanya’nın İsrail’e desteği “varoluşsal güvenlik” açısından koşulsuz.
Ama İsrail’in günlük politikaları (örneğin Gazze operasyonları, Batı Şeria yerleşimleri) konusunda koşullu ve eleştirel destek söz konusu. Yani Berlin’in kırmızı çizgisi şu: İsrail’in varlığını savunmak koşulsuz, İsrail’in her politikasını savunmak, koşullu…
World Media Group (WMG) Haber Servisi