Tasarımcı Emre Erdemoğlu: "Beni Bağrına Bas" dedi.

Tasarımcı Emre Erdemoğlu ile Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul’da sergilenen ‘Beni Bağrına Bas’ kolleksiyonu üzerine sohbet ettik.

12:15:44 | 2020-10-20

"Beni Bağrına Bas" koleksiyonu birbirimizi bağrımıza basmanın, cömertliğin, bitip tükenmez bir sabrın, önyargısız olmanın, birbirimizin hatalarını, budalalıklarını ve çirkinliklerini kabul etmenin ve en zor anlarda bile birbirimize daha sıkı sarılmanın hala mümkün olduğu bir dünya öneriyor. 

Yarattığınız tasarımın özellikleri neler?

Sürdürülebilir kumaşlar olması. Tencel, organik pamuk ve geri dönüşümlü polyester gibi doğa dostu kumaşları kullanarak doğayı, geleceği kendi yöntemlerimle korumaya çalıştım.

Kumaşlarımın sürdürülebilir polyester iplikleri plastik şişelerden üretilmektedir. 

Geri dönüştürülmüş polyester ipliklerimiz ile, müşterilerin ve tüketicilerin sürekli büyüyen okyanus plastiği problemini çözmede rol oynamaktadır.

Kumaş üretimimde okyanusa girme riski yüksek olan şişelerden elde edilen birinci sınıf pes iplik kullanılmaktadır.. “Milyarlarca plastik şişeyi geri dönüştürülmüş iplikleri kullanarak uzun zamandır hava, toprak ve doğal kaynaklarımızı korumayı önemsiyoruz.

• 2020 yılının erkeğini nasıl tarif edersiniz? Bu bağlamda tasarımlarınızı şekillendiren öncelikleriniz/ilhamınız neler oldu?

Emre Erdemoğlu 2020-2021 Sonbahar-Kış koleksiyonunda "Beni Bağrına Bas" temasıyla birbirimizi bağrımıza basmanın, cömertliğin, bitip tükenmez bir sabrın, önyargısız olmanın, birbirimizin hatalarını, budalalıklarını ve çirkinliklerini kabul etmenin ve en zor anlarda bile birbirimize daha sıkı sarılmanın hala mümkün olduğu bir dünya öneriyor. İnsan ilişkilerinin günümüzde geldiği son noktayı protestan bir anlatımla ifade etmeye çalıştım koleksiyonumda. Duygunun, hissiyatın azaldığı bir dünyayı kabul etmeyip birbirimize daha sıkı sarılmamız gerektiğini farklı bir dille anlattım koleksiyonda.

• Emre Erdemoğlu Sonbahar/Kış koleksiyon detaylarını sizden dinleyebilir miyiz? 

Koleksiyonun bütününde Birbirine sarılmış insan figürlerini dokuma ve baskı teknikleriyle ilmek ilmek işledik.Tüm detaylarda Sarılan ,sıkı sıkı sarılan figürleri grafiksel bir dille yorumlayıp, üç boyutlu insan figürleri tasarlayıp koleksiyona enjekte ettim.

70'ler stili yıkamasız, likrasız gramajlı jeanleri bu sezon ilk kez koleksiyonumda göreceksiniz. O size çok tanıdık gelen slim fit Emre Erdemoğlu kalıpları yerini deforme olmuş formlara bıraktı bu sezon. Çok geniş omuzlarla izleyenleri şaşırtacağız....

• Özellikle erkek modasını tercih etmenizin nedenlerini ve erkek giyim tasarlamanın artılarını/eksilerini öğrenebilir miyim?

Üniversitede öğrenci olduğum yıllarda markalaşma sürecim başladı ve bu süreçte kadın giyimin ,erkek giyime oranla dünyada bambaşka bir yere geldiğini, yelpazesinin çok daha geniş olduğunu gördüm. Kendim için de alışverişe çıktığımda erkek modasının çok kısır, ve alanının dar olduğunu deneyimledim. Bu da erkek modasına başlamam da önemli bir sebep oldu aslında.

Erkek giyim çok farklı kadın giyimden. Daha eğlenceli. Erkekler inandıkları kişilere teslim olurlar. Kadınlar başkaları için giyindiği için hata yapma oranları daha yüksektir. Stilde belli bir yolda gidemezler. Hep değişkendir, çünkü etrafında çok fazla rakibi vardır. Erkek gerçekten ihtiyaç duyar, satın alır. Bunu yaparken de teslim olur.

Denim ve deri tasarımlar çalışmak konusunda ustasınız. Bu iki dokuyu üzerinde iyi taşımak isteyenlere nasıl ipuçları verirdiniz?

Çok teşekkür ederim. Deri benim bu işe  başladığım ilk günden beri kullanmaktan çok keyif aldığım özel bir materyal. Zamansız bir ürün. Jean de öyle asla modası geçmeyen, kaldıkça güzelleşen muhteşem ikili olarak görüyorum. Bence herkesin gardrobunda bu zamansız, kurtarıcı iki ürünün olması gerekiyor. Açıkçası benim bile hayatımı kolaylaştırıyor. Yıkamalı, kalıbı iyi bir jean pantolon, iyi dikilmiş bir deri ceketiniz varsa gardrobunuzda, günü kurtarırsınız!

Koleksiyonularınızı nasıl hazırlıyorsunuz? ilham aldığınız şeyler nedir?

Öncelik her zaman hedef kitledir benim için; oluşturduğum hikayedeki karakterlerle hedef kitlem arasında bir bağ oluştururum. Bu dengeyi kurmayı başardıktan sonra, “Concept Board”umu hazırlarım. Hazırladığım sezonun temasını belirlemeden önce, anahtar kelimelerimi oluştururum.  Bunların anlamlarını, tarihsel boyutundan günümüzdeki yerine kadar araştırmalar yaparım. Anahtar kelimemin sanata, spora, yaşama etkisini araştırırım.  Hikayemin içerisine girecek ana ve ara renkleri belirlerim.  Konseptimle ilgili yeterince araştırma yaptıktan sonra ortaya çıkan kimlik yüzümde tebessüm oluşturup beni heyecanlandırıyorsa bu doğru yolda olduğumu gösteriyor zaten…  İşte bu yüzden bütün koleksiyonlarımın dili oluyor… Söyleyecek birşeyleri, anlatacakları oluyor…  Hikaye tadında oluyor…

Erkek modasında tabuları deviren bir tasarımcısınız... Erkek giyimindeki en kısıtlayıcı tabular neler size göre? Koleksiyonlarınız ile erkelere ne gibi yeni giyim alışkanlıkları öneriyorsunuz?  

80'lerde hakim olan cinsiyet rollerine karşı çıkma ve bir anlamda bu cinsiyet rollerini "bükme" anlayışını bu aralar çok düşünüyorum, çünkü o zamanlar yenilikçi ve cesur olan bu fikirler, 2000'li yılların Y Kuşağı için artık aşılmış bir konu. Y Kuşağı artık her iki cinsin de istediği gibi davranabileceğini, tek bir uygun "kadın" ve "erkek" görüntüsünün olmadığını düşünüyor. Artık insanlar sokaklarda cinsiyet ayrımı gözetmeksizin uzun bir kazak, dar bir tayt veya bol desenli bir gömlek giyebiliyorlar.   

Cinsel kimliğin kıyafetler aracılığıyla belirlenmesine karşı çıkışı, 21. yüzyılda artık su götürmez bir şekilde haklı bulunuyor. Benim de koleksiyonlarımda bu kavramı yakalamanız mümkün.

Emre Erdemoğlu stilini tarif etmenizi istesek... Tasarımlarınızı oluştururken zihninizin köşesinde nasıl bir erkek profili canlanıyor?

Yenilikçi, dinamik ,elegance...Bu üçünü taşıyor olmanız gerekiyor her şeyden önce. Yeniliğe acık olan , sitiliyle ilham veren , giydiği ürünün ruhuyla kendi ruhunu öpüştürebilen erkeklerin gardrobuna hitap ediyorum. Mevcut gardroba sahip, hikayesi olan karakterleri seviyorum. Daha kolay anlaşıyorum onlarla.

Sürdürülebilir bir tasarımı hayata geçirmenin zorlukları neler?

Hiçbir zorluğu yok, aksine son derece keyifli. Yeni koleksiyonum "Onu Alma Beni Al"ı oluştururken çok özel sürdürülebilir kumaşlar elde ettim. Koleksiyonu hazırlarken birincil hedefim buydu. 

WOOLSTRETCH Teknolojisi ile özel dokuma kumaşlar yaptırdım. %100 yün kumaşa; yünün doğasındaki yaylanma yeteneğinden esinlenerek, yün içeriğini eksiltmeden ve elastan kullanmaksızın WSF teknolojisi ile doğal esneklik ve dayanıklılık kazandırdım.

İnsan hayatı içinde hem konforlu , hem de duyarlı tasarımlar yapmış oldum.

İlk dijital MBFWI’den beklentileriniz neler, sizce hangi açılardan konvansiyonel bir moda haftasına üstünlükleri olacak?

Hepimiz için farklı bir deneyim oldu. Ben ilk kez hiç stres olmadan defilemi yaptım. Bence organizasyon şahaneydi.  Tüm desteğiyle yanımızda olan İTKİB ,MBFWİ ekibi, MTD, TTG ,süreci iyi yönetmemiz için organizasyonu oldukça keyifli hale getirdiler. Aynı gün içerisinde yurt içi ve yurt dışı satış platformlarında kullanmak üzere çekimlerimizi de gerçekleştirdik. Dünyanın önde gelen dijital showroomu ile anlaşmalar da sağlandı. Aslında diğer zamanlardan farklı olarak Yeni çağa ayak uydurduk diyebiliriz. Dijital çağı en etkili bir şekilde kullanmaya çalışıyoruz bu süreçte.

Çevre dostu bir tasarım yaratırken moda trendlere bağlı kalmak zor oluyor mu?

Hiçbir zorluğu yok, çıkan koleksiyonda gördüğünüz üzere kumaş kalitesi ,konforu ,ışığı rengi tam istediğimiz kıvamda. Hikayesiyle, duygusuyla ve yenilikçi yaklaşımıyla, protestan yönüyle tam istediğim gibi bir koleksiyon oldu.

Sürdürülebilir moda tam olarak ne demek?

Ben sürdürülebilir modayı geleceğe yatırım olarak tanımlıyorum. Doğaya verilen zarar en aza indirgenmeye başlandı. Modanın yeşile, vitrinlerin ise tabiata dönmesinin vakti geldi de geçiyor.

Bir sonraki Sonbahar/Kış sezonunu nasıl hayal ettiniz?

Sıcak ve soğuk renklerin bir arada sunulduğu iki kutuplu koleksiyonu daha da çarpıcı ve eğlenceli hale getiriyor. Ana renkte gök mavi ve pişmiş portakal önemli rol oynuyor. Lila, Limon Sarısı ve sonbahar yeşili yardımcı karakter gibi tam ara tonlara enjekte edildi. Ama asıl star karakterimiz şımarık beyaz! Bu koleksiyonun saflığı ondan sorulur...

Dönem olarak 70'ler üzerinde çalıştığım için bol aksesuarlı bir koleksiyon göreceksiniz.Uzun deri eldivenler, geometrik formda trikolar, çantalı kemerler, yerle bir atkılar defilenin süprizleri arasında yer alıyor...

Pandemi dönemindeki içe kapanmamızın izlerini, gelecek tasarımlarınızda ve koleksiyonlarınızda görecek miyiz? Bu dönem sizi nasıl değiştirdi?

Dez avantajı avantaja çevirmek diye bir şey varmış! Zor zamanlardan geçtiğimiz şu günlerde teslim olmak yerine, üretmeye devam ediyorum. Evimdeyim. Köklerime indim. Uzun zaman sonra ilk kez kendimle baş başa kaldım. Düşünecek, üretecek , askıya aldığım her işimi iyileştirecek bir zamanlamadayım. Şimdi zaman kriz yönetme zamanı. Oturup hiçbir işe yaramama zamanı değil. Daha çok üretme, daha çok kenetlenme, çoğalma zamanı. 

Yepyeni bir koleksiyon hazırladım. İnanılmaz keyif alarak yapıyorum işimi çok yakın dostlarım bilir. Koleksiyon bitmek üzereyken ve herşeyin planlaması yapılmışken askıya almak zorunda kaldım işlerimi. “Koleksiyon iyileştirme” diye bir şey vardır. Her sene koleksiyonum bittiğinde bu “iyileştirme” sürecini bulamıyordum. İlk kez bu süreci yaşıyorum. Koleksiyonda eksik bulduğum parçaları tamamlıyor, yeniden eskizler çiziyorum. Fazla bulduğum parçaları şimdilik askıya alıyorum. Yeni fikirler , yeni dokular , renk bloklamaları ve stylingi de yeniden revize ediyorum. Ve çıkan sonuçtan oldukça mutluyum! 

Son zamanlarda gördüğünüz en güzel şey neydi? (ilham veren bir sahne, resim, herhangi bir şey olabilir).

Bir filmden çok etkilendim. Maudie'nin hikayesini çok sevdim.Gerçek hayattan uyarlanmış,İrlanda yapımı film evrende hayal gücünden daha yüksek birşeyin olmadığını kanıtlar nitelikte.  Sally Hawkins ve Ethan Hawke 'nin yüksek oyunculuğu da filmin içinde kaybolmanıza neden oluyor.

Müzikle ilginiz hangi düzeyde? Şu sıralar neler dinliyorsunuz? (albüm, şarkı veya müzisyen adı?)

Sanırım müzik olmadan çalışamam, yaşayamam, üretemem. İşte, evde her yerde kulağımda olmalı. Beni inanılmaz besliyor. Evimde sürekli plak dinliyorum. Ses kalitesi, duygusu daha yüksek benim için. Son günlerde Billie Holiday, Lena Horne, Nına Sımone, Percy Sledge, Ben E. Kıng, James Brown, Barbara George gibi isimlerin plaklarını aldım. Zamanda yolculuk yapıyorum. Özellikle Percy Sledge'nin "When A Man  Loves A Women"a bayılıyorum.

Bu yaşadıklarımız gelecek planlarınızı nasıl değiştirdi? Şimdi sırada ne var?

Kendi markamla ilgili yepyeni bir sürece giriyorum, aslında tasarımcılar için sağlıklı bir süreç başlıyor. Yenilenen dünyada el işçiliğin, sanatın, zanaatın kıymetinin artacağını düşünüyorum. Özel dikimin, kaliteli kumaşın ve ürünün daha katma değer kazanacağını bir döneme giriyoruz. Yenilenme ve yapılanma sürecindeyiz. Biraz da yeni dünya anlayışı öğretecek bize neler yapmamız gerektiğini bu süreçte.

World Media Group (WMG) Haber Servisi

World Media Group (WMG) Haber Servisi




ETİKET :   emre-erdemoglu-roportaj

Tümü