Sumud Filosu’nda Yaşananların Hukukî Boyutu

İsrail'in Gazze Şeridi'ne uyguladığı ablukayı kırmayı amaçlayan ve 47 milletten yaklaşık 500 gönüllü ile aktivisti taşıyan Küresel Sumud Filosu, İsrail ordusu tarafından durduruldu, yolcular tutuklandı ve ardından Negev Çölü'ndeki Katziyot Hapishanesi'ne nakledildi. Geçmişte Nijerya'da kaçırılan gemicileri korsanların elinden kurtaran ve deniz hukuku alanında uzman Avukat Selçuk Esenyel, Sumud Filosu’nda yaşananların hukukî boyutunu değerlendirip, yapılması gerekenleri açıkladı. Esenyel’e göre mevcut hukuki durum ve tespit edilen ihlaller ışığında, gözaltında tutulan tüm kişiler, derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmalı.

17:32:36 | 2025-10-17

 

 

 

Gazze ablukasını kırmak ve insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan Sumud Filosu’na yapılan İsrail müdahalesini yorumlayan Esenyel & Partners Avukatlık ve Danışmanlık Kurucu Ortağı Selçuk Esenyel, “Sivil bir insani yardım girişiminin şiddetle bastırılması ve insan hakları savunucularının alıkonulması, uluslararası hukukun temel normlarını hiçe sayan keyfi bir güç kullanımı olup, kabul edilemez niteliktedir” dedi.

“Freedom Flotilla Coalition” (FFC) öncülüğünde ve 500’den fazla uluslararası aktivistin bulunduğu 44 gemi ile Gazze’ye doğru yola çıkan filoya, İsrail güvenlik güçleri tarafından müdahaleler gerçekleştirildi. Söz konusu bölgenin, İsrail'in karasularının (12 deniz mili) ve bitişik bölgesinin (24 deniz mili) dışında, muhtemelen münhasır ekonomik bölge veya açık denizler sınırları içerisinde bulunduğunun altını çizen Selçuk Esenyel, “Uluslararası hukuk çerçevesinde müdahalenin hukuki değerlendirmesi yapıldığında, öncelikle Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin (UNCLOS) ilgili hükümlerinin uygulanması gerekiyor. Müdahale, İsrail'in karasularının hayli ötesinde, münhasır ekonomik bölge veya açık denizler sınırları içerisinde gerçekleştirilmiş durumda. UNCLOS'un 87’nci ve 89’uncu maddeleri gereğince açık denizlerde seyrüsefer serbestisi esaslı bir hak olup, hiçbir devlet açık denizler üzerinde egemenlik iddiasında bulunamaz. Barışçıl amaç ilkesinin geçerli olduğu bu deniz alanlarında, sivil ve insani karakterdeki bir misyona yönelik müdahale ancak son derece istisnai hallerde ve katı şartların varlığı halinde meşru kabul edilebilir” dedi.

 

 

“İsrail Makamlarının Müdahaleye Dayanak Gösterdiği Deniz Ablukasının Meşruiyeti Şüpheli”

İsrail makamlarının müdahaleye dayanak gösterdiği deniz ablukasının meşruiyetinin San Remo Deniz Savaşı Hukuku El Kitabı'nda yer alan esaslar çerçevesinde ciddi şüphe altında olduğunu kaydeden Esenyel sözlerine şöyle devam etti: “Bir ablukanın hukuken geçerli sayılabilmesi için ilanının ve bildiriminin usulüne uygun yapılması, etkin biçimde uygulanması, ayrım gözetmemesi ve orantılı olması gerekiyor, özellikle San Remo El Kitabı gereğince sivil nüfusun hayatta kalması için vazgeçilmez mallara erişimi engelleyecek şekilde tatbik edilemeyeceği ve insani yardımın makul geçişine izin verilmesi gerektiği açıkça belirtiliyor. Mevcut insani durum ve yardımın fiilen engellenmesi iddiaları, bu kriterlerin karşılanmadığına işaret ediyor. Uluslararası insancıl hukuk normları, devletlerin sivil nüfusun hayatta kalması için vazgeçilmez nitelikteki tarafsız ve insani yardımın serbest geçişine izin vermekle yükümlü olduklarını kesin biçimde ortaya koyuyor. Cenevre Sözleşmelerinin ve I. Ek Protokol'ün ilgili maddeleri ve teamül hukukunun kuralları, bu yükümlülüğün mutlak mahiyetini vurguluyor. Öte yandan askeri zaruret gerekçesi, sivil nüfusun temel yaşam ihtiyaçlarına ilişkin bu yükümlülükleri bertaraf edecek nitelikte değildir.”

Sivilleri Aç Bırakma Yöntemi Savaş Suçu!

Küresel Sumud Filosu'nun taşıdığı insani yardım malzemelerinin engellenmesinin bu temel yükümlülüklerin ihlali anlamına geldiğinin ve Gazze'deki sivil nüfusun yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanmasını imkansız kıldığının altını çizen Esenyel’e göre Roma Statüsü uyarınca sivilleri aç bırakma yöntemi uluslararası nitelikli silahlı çatışmalarda savaş suçu olarak tanımlanıyor ve 2019’da Taraf Devletler Meclisi tarafından kabul edilen değişiklikle bu suç, uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalar için de kapsama alınmış durumda. İnsani yardımın sistematik biçimde engellenmesi ise bu kapsamda değerlendirilmesi gereken bir fiil olup bireysel cezai sorumluluk doğuruyor.

Tüm bunlar göz önüne alındığında gözaltına alınan 450'den fazla kişinin toplu biçimde İsrail limanlarına götürülmesinin ve gözaltında tutulmasının, insani muamele standartları, konsolosluk erişimi hakkı ve savunma hakları bakımından bir insan hakları sorunu halini aldığını belirten Esenyel, “Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi gereğince, gözaltına alınan yabancı uyruklu kişilerin konsolosluk makamlarına derhal bildirilmesi ve konsolosluk erişiminin kesintisiz olarak sağlanması zorunludur. Gözaltı koşullarına ve kötü muamele iddialarına ilişkin bağımsız ve etkili bir soruşturma yapılması mecburidir” diye konuştu.

“İnsan Hakları Savunucuları Derhal ve Koşulsuz Olarak Serbest Bırakılmalı”

Mevcut hukuki durum ve tespit edilen ihlaller ışığında, gözaltında tutulan tüm kişilerin, özellikle aralarında Türk milletvekillerinin de bulunduğu insan hakları savunucularının, derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılması zorunlu olduğunu ifade eden Selçuk Esenyel, bu noktadan sonra yapılması gerekenleri ise şöyle sıralıyor:

  • Gözaltındaki kişilere acilen konsolosluk erişimi, tıbbi bakım ve avukat erişimi sağlanmalı, gözaltı koşullarının bağımsız mekanizmalar tarafından denetlenmesi ivedilikle gerçekleştirilmelidir.

 

  • San Remo ilkeleri ve Cenevre hukuku uyarınca, tarafsız ve denetimli bir deniz koridorunun oluşturulması seçenekleri derhal masaya konulmalı, üçüncü ülke veya uluslararası kuruluş gözetiminde, limanda nötr denetim ve doğrudan Gazze teslimine imkân sağlayan mekanizmalar tesis edilmelidir.
  • İsrail makamları, ablukaya ilişkin bildirim metnini, koordinatları, başlangıç tarihini, muafiyet rejimini ve yardımın geçiş usullerini kamuya açık ve denetlenebilir şekilde yayınlamalı, insani yardımın kara ve deniz yoluyla fiili erişimini somut sayısal verilerle göstermelidir.
  • Aç bırakma ve insani yardımın engellenmesi iddiaları bakımından Roma Statüsü ve teamül hukuku ışığında delil muhafazası yapılmalı, devlet başvuruları ve evrensel yargı yetkisi dahil olmak üzere tüm yargısal başvuru seçenekleri değerlendirilmelidir.

 

 

 

World Media Group (WMG) Haber Servisi




ETİKET :   sumud-hukuk

Tümü
G-E326TP51F5