Yapılan bilimsel araştırmalar; gürültünün insanın sadece beyin fonksiyonlarını değil tüm bedensel sistemlerini etkilediğini ortaya koyuyor. Uzun süre gürültüye maruz kalmak; dikkat bozuklukları, duyma kayıpları, kulak çınlamaları, baş ağrısı, kan basıncında yükselme, sinirlilik, yorgunluk, uyku bozuklukları, hipertansiyon, çalışma veriminde düşüş, stres gibi hastalıkları da beraberinde getiriyor. Schiphol Havalimanı’nın kalkış ve iniş güzergâhlarında bulunan insanlar üzerinde yapılan bir araştırma, 10 yıl içinde kalp rahatsızlıklarının iki katına çıktığını, uyku hapı kullanımının ise yüzde 20 ile yüzde 50 arasında arttığını gösteriyor. Kanada, Toronto’da uzun süreli ikamet edenlerle ilgili yapılan 15 yıllık iki ayrı çalışma ise karayolu trafik gürültüsüne maruz kalmanın akut miyokardiyal enfarktüs ve konjestif kalp yetmezliği riskini arttırdığını, diyabet vakalarında yüzde 8, hipertansiyon vakalarında ise yüzde 2 artışa neden olduğunu ortaya koyuyor.
Herkesin gürültüden şikayet ettiği ancak gürültüyü önlemek için aynı yoğunlukta çabalamadığını belirten İZODER Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Eruslu ‘Uluslararası Gürültü Farkındalık Günü’ dolayısıyla yaptığı açıklamada şunları söyledi; “İleri bir toplum olabilmenin en önemli koşullarından biri de sağlıklı bir toplum olabilmektir. Sağlıklı bir toplum için de gürültünün zararlı etkilerinden korunmak gerekiyor. Yapılan araştırmalar sürekli maruz kalınan 55 dB civarındaki gürültünün, sinirlilik, saldırganlık ve uyku düzensizlikleri yarattığını gösteriyor. Sürekli yüksek gürültü ile karşı karşıya kalan beyin, adrenalin salgılayarak savaş konumuna geçiyor. Salgılanan yüksek adrenalin sonucunda da psikolojik rahatsızlar ve hipertansiyon gibi fiziksel rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor. Gürültü, dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon bozukluğuna yol açtığı için hem çalışanların hem de öğrencilerin verimini de düşürüyor. Münih Havalimanı çevresinde oturanlar üzerinde yapılan araştırma; uçak gürültüsünün, çocukların uzun dönemli hatırlama ve kavrama yeteneklerini azalttığı sonucunu ortaya koymuştur. Tüm bu bilgiler gürültü ile mücadele konusunda toplumun bilinçlenmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Binalarımızda uygulayacağımız ses yalıtımı ile gürültünün olumsuz etkilerinden kurtulmak mümkün. İZODER olarak ses yalıtımının önemini anlatmak noktasında var gücümüzle çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”
Sağlıklı bir yaşam için ses yalıtımı ile gürültü kirliliğini engellemenin tercih değil bir zorunluluk haline geldiğini belirten İZODER Başkanı Emrullah Eruslu, “1 Haziran 2018’de yürürlüğe giren Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelikle, ses yalıtımının yeni binalarda uygulanması zorunlu hale getirildi. Bu düzenlemeye göre şehir hayatının en büyük sorunlarından biri olan gürültü kirliliğine karşı binalarda kullanılan yalıtım sistemlerinin teknik kuralları belirlendi. Yönetmelik; yapı içinde oluşan TV, müzik, konuşma gibi komşulardan gelen gürültülerin yanı sıra, darbe sesleri, mekanik sistem ve servis ekipmanlarının gürültülerinin kontrol altına alınmasına yönelik önlemleri içeriyor. Yönetmelik, konutların yanı sıra okul, hastane gibi halkın yoğun olarak bulunduğu binaları da kapsıyor. Nobel ödüllü Profesör Robert Koch’ın dediği gibi “Gün gelecek, insanlar, kolera, veba gibi hastalıklara karşı açtıkları savaşı, gürültüye de açacaktır.” İZODER olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sağlıklı bir toplum için gürültü ile savaşmaya ve toplum genelinde ses yalıtımı bilinci oluşturma çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.
World Media Group (WMG) Haber Servisi