“Alternatiflerin Tokenizasyonu” raporu, blok zinciri teknolojisinin alternatif yatırım fonlarını dijitalleştirerek finans sektöründe şeffaflığı, verimliliği ve erişimi nasıl artırdığını ortaya koyuyor.
“Fon Tokenleri” ve “Alternatif Varlık Tokenleri” olmak üzere iki modelin tanımlandığı raporda, Lüksemburg gibi ülkelerin bu dönüşümde öncü konumda bulunduğuna dikkat çekiliyor.
KPMG ve Alternatif Yatırım Yönetimi Derneği (AIMA) iş birliğiyle yayımlanan Alternatiflerin Tokenizasyonu raporunda, alternatif yatırım fonlarının tokenizasyonunun finans dünyasında başlattığı köklü dönüşüm mercek altına alınıyor. Rapor, blok zincir teknolojisinin alternatif varlıkların dijital temsiline olanak tanıyarak, finansal sistemde verimlilik, şeffaflık ve erişilebilirlik açısından devrim yarattığını vurguluyor. Tokenleştirme sayesinde alternatif yatırımlara erişim demokratikleşiyor ve böylece daha fazla yatırımcının hedge fonlar ve özel piyasa varlıklarından oluşan çeşitlendirilmiş portföylere erişimi mümkün oluyor.
Ancak rapora göre tokenleştirmenin yaygınlaşması bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. Hukuki ve düzenleyici çerçeveler hâlâ gelişmekte olup, yatırımcıların korunması ve siber güvenlik gibi alanlarda çeşitli sorunların çözülmesi gerekiyor. Bunun yanı sıra piyasa oyuncuları blok zincir altyapısını mevcut finansal sistemlerle entegre etmenin karmaşıklığıyla da başa çıkmak zorunda kalıyor.
Rapor hakkında değerlendirmede bulunan KPMG Türkiye Fintech ve Dijital Finans Lideri, Şirket Ortağı Sinem Cantürk, “Finansal ekosistem giderek dijitalleşirken, tokenizasyonun sermayeye erişim, yatırım ve yönetim biçimlerini yeniden tanımlamada öncü bir rol üstlenmesi bekleniyor. Bu raporumuz, alternatif yatırımların tokenize edilmesinin mevcut durumunu ve gelecekteki potansiyelini ortaya koyuyor. Özellikle yatırım fonlarının tokenize edilmesi yoluyla blok zincir teknolojisinin uygulanmasına değiniliyor. Raporumuzda teknolojik ve düzenleyici şarlar ve piyasa katılımcılarını bekleyen yeni gelişmeler de inceleniyor.” dedi.
Yeni nesil yatırım modelleri
Raporda, biri Fon Tokenleri (Fund Tokens) ve diğeri Alternatif Varlık Tokenleri (Alternative Asset Tokens) olmak üzere iki temel tokenizasyon modeline dikkat çekiliyor.
Fon tokenleri, fon paylarının dijital zincir üzerinde temsil edilmesini sağlarken, alternatif varlık tokenleri, doğrudan varlıkların dijitalleştirilmesini mümkün kılıyor.
Yeni bir yatırım modeli olarak tokenler, geleneksel sahiplik belgelerine kıyasla bölünebilirlik, programlanabilirlik, birleştirilebilirlik ve değiştirilemezlik gibi özellikleri nedeniyle, yatırım yöneticileri, yatırımcılar ve fon hizmet sağlayıcıları için çeşitli avantajlar sağlayabiliyor.
Şeffaflık ve likidite
Rapor, blok zincirin sağladığı değiştirilemez kayıt yapısının yatırımcı güvenini artırdığını ve fiyat keşfini kolaylaştırdığını da belirtiyor. Böylece, yatırımcılar portföy performanslarını gerçek zamanlı olarak izleyebiliyor. Geleneksel yöntemlerde, alternatif fonlar portföy varlıkları ve net varlık değeri (NAV) gibi bilgileri sadece mevcut yatırımcıları ve uygun görülen potansiyel yatırımcılarla özel olarak paylaşıyor. Ayrıca, raporlamalar genellikle sadece çeyrek ya da yıl sonu finansal tablolar tamamlandıktan sonra yapılıyor. Buna karşın blok zinciri teknolojisi, aracıların ya da ihraççıların raporlamasına gerek kalmadan, varlık sahipliği ve işlem geçmişinin paylaşılan ve değiştirilemez bir kaydını gerçek zamanlı olarak sunuyor. Zincir üzerindeki verilerin erişilebilir olması, piyasalarda fiyat oluşumunu kolaylaştırıyor ve katılımcılar arasındaki bilgi eşitsizliğini azaltıyor.
Likidite açısından tokenizasyonun sunduğu avantajlar da raporda dikkat çekilen diğer bir konu. Likidite, hem çıkış yapmak isteyen yatırım yöneticileri, hem de elindeki varlıkları ya da fon paylarını satmak isteyen yatırımcılar için uzun süredir önemli bir sorun. Bu durum, özellikle likit olmayan varlıklardan oluşan portföylerde daha da belirgin. Ancak, tokenlerin sahip olduğu bazı özelliklerin, ileride bu varlık sınıfının likiditesini artırmaya yardımcı olabileceği değerlendiriliyor. Bunlar arasında bölünebilir mülkiyet, 7/24 erişim ve düşük işlem maliyetleri gibi yatırımcıların portföylerini daha etkin şekilde yönetmesini sağlayacak özellikler yer alıyor.
Regülasyon ve hukuki çerçeve
Küresel düzenleyicilerin tokenizasyon konusundaki ilgisinin hızla arttığını da ortaya koyan rapora göre dünyanın önde gelen düzenleyici kurumları, finansal inovasyonu destekleyen ortak girişimlerde bir araya geliyorlar. Bu kurumlar artık tokenleştirmenin getireceği faydaları kabul ediyorlar, fakat aynı zamanda da bu yeniliklerin güçlü bir yasal ve uyum çerçevesi içinde uygulanmasının zorunlu olduğunu vurguluyorlar.
Varlık yönetiminin geleceği
Raporun “Varlık Yönetiminin Geleceği” bölümünde ise tokenizasyonun yatırım fonlarında tıpkı geçmişte ETF'lerin yaptığı gibi yapısal bir dönüşüm başlattığı belirtiliyor. Tokenize fonlar, yalnızca fon paylarını dijitalleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda varlıkların ihraç edilme, saklanma ve işlem görme biçimini de yeniden tanımlıyor. Yasal çerçevelerini dijital fon yapılarıyla uyumlu hale getiren ülkelerin, yeni nesil fon ihraçlarının merkezi olmak konusunda öne çıkacağı tahmininde bulunuluyor.
Lüksemburg, bu konuda açık bir örnek sunuyor. Dünyanın ikinci en büyük fon merkezi olan Lüksemburg, blok zinciri tabanlı yenilikleri desteklemek için yasal altyapısını güncelledi. Bu adımlar Lüksemburg'un tokenleştirilmiş varlık yönetiminde küresel bir merkez olma hedefine de güç katıyor.
World Media Group (WMG) Haber Servisi