"Halkın sağlığı ve doğa için sürdürülebilir jeotermal"

Kısaca JES olarak adlandırılan jeotermal enerji santrallerinin yoğun olarak bulunduğu Aydın, Denizli ve Manisa’da yöre halkı yıllardır itirazlarını ve şikâyetlerini dile getirmektedir. Bu şikâyetler incelendiğinde; santrallerin yerleşim yerlerine çok yakın yapılması, boru ve iletim hatlarının neredeyse evlerin bahçelerinden geçmesi, atık akışkanların mevzuata aykırı olarak derelere bırakılması ya da yüzeye çok yakın formasyonlara reenjekte edilmesi sonucu yeraltı sularının kirletilmesi, yoğuşmayan gazların atmosfere salınarak kötü kokuya yol açması, incir ve zeytin gibi tarımsal ürünlerde verim ve kalite düşüşleri yaşanması, ayrıca kanser vakalarının arttığına dair endişelerin ortaya çıkması dikkat çekmektedir.

23:07:24 | 2025-08-21

Oysa bu sorunların neredeyse tamamı teknik olarak önlenebilir durumdadır. Ancak mevzuattaki eksiklikler, devletin denetim görevini yerine getirmemesi ya da yetersiz kalması ve JES işleten şirketlerin sorumsuz davranışları nedeniyle sorunlar giderek büyümüş ve bugünlere gelinmiştir.

Son dönemde, bu kez JES işletmecisi şirketlerin de şikâyet etmeye başladıkları görülmektedir. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması (YEKDEM) kapsamında sağlanan 10 yıllık sürenin dolmasıyla, destekten yararlanamayan JES'ler zarar ettiklerini ileri sürmekte ve devletten yeni teşvikler talep etmektedir. Bu kapsamda 8 cent (USD) taban fiyat uygulanmasını istemektedirler. Oysa bu talepler, şirketlerin kâr odaklı yaklaşımlarını açıkça göstermektedir. 10 yıl boyunca jeotermal sahaları yoğun ve kontrolsüz biçimde işleten, 10,5–13 cent (USD) fiyat aralığında devlete enerji satan bu şirketler, şimdi piyasa fiyatı 6–7 cent (USD) seviyesinde olduğu için "zarar ediyoruz" söylemiyle destek arayışına girmiştir.

Sorunun kökünde yanlış ruhsatlandırma sistemi de bulunmaktadır. Havza bazında ruhsatlandırma yerine koordinat bazlı ruhsatlandırma yapılmış; böylece aynı rezervuar üzerinde birçok firmaya ruhsat ve JES izni verilmiştir. YEKDEM'in etkisiyle firmalar kısa vadeli kâr için tesislerini aşırı üretime zorlamış, rezervuar yönetimini tamamen göz ardı etmişlerdir. Atık akışkanların rezervuara değil daha sığ formasyonlara verilmesi hem yeraltı sularını kirletmiş hem de rezervuarın beslenmesini engellemiştir. Bunun sonucunda başlangıçta 40 bar basınçla üretim yapılabilen sahalar, zamanla basınç kaybına uğramış ve ancak kuyu içi pompalar ile üretim yapılabilir hale gelmiştir.

Kısacası; JES şirketleri yalnızca kendi kârlarını düşünmüş, çevreyi, yöre halkını ve jeotermal kaynağın sürdürülebilirliğini gözetmemiştir. Bugün yaşanan sorunlar, bu yanlış politikaların doğal sonucudur; fakat bedelini doğa ve halk ödemektedir.

Jeotermal Kanunu hazırlanırken dile getirdiğimiz itirazların dikkate alınmaması, süreç içinde olumsuzlukların tek tek karşımıza çıkmasına yol açmıştır. Yetersiz mevzuat, denetim eksikliği ve şirketlerin kâr hırsı nedeniyle jeotermal sahalarımız daha yirmi yıl dolmadan ciddi ölçüde zarar görmüştür. Artık ülkenin bir "JES çöplüğüne" dönüşmemesi için acil önlemler alınması kaçınılmazdır:

Alınması Gereken Önlemler

  1. Jeotermal mevzuatı geliştirilerek özellikle kuyu kontrolü ve rezervuarın korunmasına yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.
  2. Etkin bir kamusal denetim mekanizması oluşturularak keyfi ve sorumsuz uygulamaların önüne geçilmelidir.
  3. Jeotermal sahalarda hava, toprak ve yerüstü/yeraltı sularından düzenli numuneler alınmalı; işletme süresince kirlilik sürekli kontrol edilmelidir.
  4. İşletmedeki JES'ler için acilen rezervuar yönetimi sistemine geçilmeli; gözlem modeli oluşturularak veriler ETKB ile paylaşılmalı ve sürdürülebilir üretim için gerekli tedbirler alınmalıdır.
  5. Reenjeksiyon işlemleri bilimsel ve teknik kriterlere uygun yapılmalı; kuyular periyodik olarak denetlenmeli ve kuyu bütünlüğü korunmalıdır. Böylece hem yeraltı sularının kirlenmesi hem de rezervuar basınç kayıpları önlenebilir.
  6. JES kurulurken veya kapasite artırımı yapılırken kaynak verileri ETKB'ye sunulmalı, yalnızca bakanlığın uygun görüşü doğrultusunda işlem yapılmalıdır.
  7. Jeotermal enerji, toplum ve yöre halkının yararına kullanılmalı; özellikle ısı madenciliği (ısıtma/soğutma, seracılık, su ürünleri yetiştiriciliği vb.) uygulamaları desteklenmelidir.

Sonuç

Türkiye, yüksek jeotermal enerji potansiyeline sahip bir ülkedir. Doğru yaklaşımlar benimsendiğinde bu kaynak, sürdürülebilir bir enerji aracı olarak ülkeye büyük katkılar sağlayabilir. Ancak bunun için rezervuarların korunması; çevresel, sosyal ve ekonomik adaletin gözetilmesi gerekir. Bilimsel verilere dayalı politikalar, güçlü denetim mekanizmaları, teknolojik önlemler ve toplumun katılımı ile jeotermalden maksimum fayda sağlanabilir; kaynakların tükenmesi ve toplumsal gerilimlerin artması önlenebilir.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
21 Ağustos 2025

World Media Group (WMG) Haber Servisi




ETİKET :   tmmob-jeotermal

Tümü
G-E326TP51F5