Oysa bu sorunların neredeyse tamamı teknik olarak önlenebilir durumdadır. Ancak mevzuattaki eksiklikler, devletin denetim görevini yerine getirmemesi ya da yetersiz kalması ve JES işleten şirketlerin sorumsuz davranışları nedeniyle sorunlar giderek büyümüş ve bugünlere gelinmiştir.
Son dönemde, bu kez JES işletmecisi şirketlerin de şikâyet etmeye başladıkları görülmektedir. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması (YEKDEM) kapsamında sağlanan 10 yıllık sürenin dolmasıyla, destekten yararlanamayan JES'ler zarar ettiklerini ileri sürmekte ve devletten yeni teşvikler talep etmektedir. Bu kapsamda 8 cent (USD) taban fiyat uygulanmasını istemektedirler. Oysa bu talepler, şirketlerin kâr odaklı yaklaşımlarını açıkça göstermektedir. 10 yıl boyunca jeotermal sahaları yoğun ve kontrolsüz biçimde işleten, 10,5–13 cent (USD) fiyat aralığında devlete enerji satan bu şirketler, şimdi piyasa fiyatı 6–7 cent (USD) seviyesinde olduğu için "zarar ediyoruz" söylemiyle destek arayışına girmiştir.
Sorunun kökünde yanlış ruhsatlandırma sistemi de bulunmaktadır. Havza bazında ruhsatlandırma yerine koordinat bazlı ruhsatlandırma yapılmış; böylece aynı rezervuar üzerinde birçok firmaya ruhsat ve JES izni verilmiştir. YEKDEM'in etkisiyle firmalar kısa vadeli kâr için tesislerini aşırı üretime zorlamış, rezervuar yönetimini tamamen göz ardı etmişlerdir. Atık akışkanların rezervuara değil daha sığ formasyonlara verilmesi hem yeraltı sularını kirletmiş hem de rezervuarın beslenmesini engellemiştir. Bunun sonucunda başlangıçta 40 bar basınçla üretim yapılabilen sahalar, zamanla basınç kaybına uğramış ve ancak kuyu içi pompalar ile üretim yapılabilir hale gelmiştir.
Kısacası; JES şirketleri yalnızca kendi kârlarını düşünmüş, çevreyi, yöre halkını ve jeotermal kaynağın sürdürülebilirliğini gözetmemiştir. Bugün yaşanan sorunlar, bu yanlış politikaların doğal sonucudur; fakat bedelini doğa ve halk ödemektedir.
Jeotermal Kanunu hazırlanırken dile getirdiğimiz itirazların dikkate alınmaması, süreç içinde olumsuzlukların tek tek karşımıza çıkmasına yol açmıştır. Yetersiz mevzuat, denetim eksikliği ve şirketlerin kâr hırsı nedeniyle jeotermal sahalarımız daha yirmi yıl dolmadan ciddi ölçüde zarar görmüştür. Artık ülkenin bir "JES çöplüğüne" dönüşmemesi için acil önlemler alınması kaçınılmazdır:
Alınması Gereken Önlemler
Sonuç
Türkiye, yüksek jeotermal enerji potansiyeline sahip bir ülkedir. Doğru yaklaşımlar benimsendiğinde bu kaynak, sürdürülebilir bir enerji aracı olarak ülkeye büyük katkılar sağlayabilir. Ancak bunun için rezervuarların korunması; çevresel, sosyal ve ekonomik adaletin gözetilmesi gerekir. Bilimsel verilere dayalı politikalar, güçlü denetim mekanizmaları, teknolojik önlemler ve toplumun katılımı ile jeotermalden maksimum fayda sağlanabilir; kaynakların tükenmesi ve toplumsal gerilimlerin artması önlenebilir.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
21 Ağustos 2025
World Media Group (WMG) Haber Servisi