Başka Bir Kent Mümkün

Dünya genelinde kentlerin ve kent yönetimlerinin, bugüne kadar hiç olmadığı ölçüde öne çıktığı bir dönem yaşanıyor. Dünyadaki iktisadi denge, batıdan doğuya, kuzeyden güneye doğru kayarken, küresel gayrisafi hasılanın çok önemli bir bölümü kentlerde üretilmeye başlandı ve iktisadi rekabet, artık ülkeler arasında olmanın yanı sıra kentler arasında da yaşanmaktadır. Milyarlarca insanın daha kaliteli kentsel hizmet talebinden, kent yoksullarının yeni bir toplumsal sınıf olarak ortaya çıkmasına kadar; kentlere hâlâ sürmekte olan yoğun göçlerden, yerelde yeni demokrasi formları arayışına kadar çok çeşitli nedenlerle dünyada büyük bir dönüşüm şekilleniyor.

18:09:46 | 2024-08-25

200 YILLIK İNİŞLİ ÇIKIŞLI BİR TARİH

Ülkemizde yerel yönetimlerin tarihi 19’uncu yüzyıla uzanıyor. 1830’lu yıllardan itibaren gündeme gelen yerel meclisleri, muhtarlıkları ve belediye örgütlerini göz önüne aldığımızda, 200 yıla yaklaşan bir yerel yönetimler tarihi ve geleneği bulunuyor.
1970’li yıllardaki toplumcu belediyecilik deneyiminin ve 1980 sonrası yerel yönetimlerden yana gelişen dünya konjonktürünün de etkisiyle Türkiye’de de metropol alanlar için yeni bir yönetim sistemine geçildi, belediyelerin yetkileri, sorumlulukları ve gelirleri artırıldı. Ancak, her ne kadar 2000’li yıllarda Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin ve ülke içindeki demokratikleşme taleplerinin sonucu olarak yerel yönetimler için birtakım yeni yasal düzenlemeler yapılsa da beklenen gelişmeler sağlanamadı. Özellikle de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş ile birlikte Türkiye yeniden merkezileşmeye yöneldi ve yerel yönetimler üzerinde daha ağır bir "vesayet" işletilmeye başlandı.

VESAYET VE YETKİ KARMAŞASININ GÖLGESİNDE

Bugün gelinen noktada neredeyse adalet, milli savunma ve dışişleri bakanlıkları dışındaki tüm bakanlıklar yerel yönetimlerin yetki alanlarına keyfi bir biçimde müdahalede bulunmakta, belediyelerin plana aykırı bulduğu için yapı izni vermediği projelere izin vermekteler. Bu süreçte merkezi yönetim ve yerel yönetimler, kamu hizmetlerinin üretimi açısından birbirlerini tamamlamak yerine, örneğin kentsel ulaşım alanında olduğu gibi, adeta birbirlerine rakip olma konumuna geldiler. Örneğin İstanbulda temel ulaşım aksları olan E-5, TEM ve boğaz köprüleri farklı kamu yönetimlerinin yönetimindedir. İstanbulun bir başka önemli aksı olan Kuzey Marmara Otoyolu ise bir özel sektör kuruluşu tarafından yönetiliyor. Girişinde "U" yazan metro istasyonları merkezi yönetime, "M" yazan metro istasyonları İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı. Son yıllarda rekabet, kentsel dönüşüm projelerinde de yaşanmaya başladı. Bunlar ve bunlara benzer başka örnekler kamu yararı ilkesini de, kamu kaynaklarının etkin kullanımını ve işlevselliğini olumsuz etkiliyor.

Tüm bu sorunların yanı sıra, kendi anayasamıza ve Yerel Yönetimler Özerklik Şartı gibi uluslararası belgelere aykırı şekilde yargı kararı beklenmeksizin kayyum uygulamalarına gidilerek vatandaşların iradesi yok sayılıyor. Ayrıca, yerel yönetimlerin gelirleri, yetki ve sorumluluklarındaki genişlemeye paralel bir şekilde artmıyor; ekonomik kriz, pandemi ve devamında yaşadığımız deprem felaketi yerel yönetimleri mali açıdan çok zor duruma düşürüyor.

KATILIMCILIK VE SAYDAMLIĞIN ÇOK UZAĞINDAYIZ

Öte yandan yerel yönetimlerin kendi yapılarında ve işleyişlerinde de ciddi sorunlar yaşanıyor. Yerel yönetimlerin katılımcı, saydam, izlenebilir, denetlenebilir ve hesap sorulabilir bir yönetim anlayışının oldukça gerisinde olduğu bir gerçek. Temsili demokrasinin ötesine geçebilecek mahalle meclisleri, yerel inisiyatifler, kooperatifler, katılımcı bütçe ve dijital demokrasi gibi uygulamalar ise henüz ya başlangıç düzeyinde ya da son derece yetersiz. Yerel düzeyde giderek karmaşıklaşan kentsel sorunlar karşısında ihtiyacı daha fazla hissedilen teknokratik ve bürokratik kadrolar yerine liyakatten uzak ve siyasi kaygılarla oluşturulan bir personel rejimi tercih ediliyor. Etkin ve demokratik bir işleyişten son derece uzak olan yerel yönetimler, kent hakkı ekseninde ekonomik ve kimlik eksenli eşitsizlikleri göz önünde bulundurarak; kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler gibi farkı toplumsal kesimlerin ihtiyaçlarını merkeze alarak, toplumsal cinsiyet ve ekolojik dengelere duyarlı davranarak sürdürülebilir politikalar geliştirilemiyor.

YEREL YÖNETİM REFORMUNA KATKI SUNMAK

Yerel yönetimlerde artık geciktirilemez, ertelenemez bir reform yapılması gerekiyor.
Bizler, tüm bu saptamalar doğrultusunda, sivil bir örgütlenmeyle, reform çalışmalarının yeni bir aşamaya taşınmasını gerekli görüyoruz. Bu amaçla da Yerel Reform Girişimi adını taşıyan bir dernek kurmuş bulunuyoruz. Çalışmalarımızı üç alanda yoğunlaştırma kararındayız: merkezi yönetim-yerel yönetimler ilişkileri, yerel yönetimlerin iç yapılanması ve yerel yönetimler-kent halkı ilişkileri.

Kuruluşumuzu yurttaşlarımızın bilgisine sunuyoruz ve ilgi duyan tüm kişileri ve kuruluşları çalışmalarımıza katkıda bulunmaya çağırıyoruz. 

YEREL REFORM GİRİŞİMİ DERNEĞİ adına
MURAT KARAYALÇIN
Yönetim Kurulu Başkanı

World Media Group (WMG) Haber Servisi




ETİKET :   murat-karayalcin

Tümü