21. yüzyılda yeryüzü, insan-doğa geriliminin kentlerde en çarpıcı biçimiyle görünür olduğu, çoklu krizlerin yaşamlarımızı biçimlendiren süreklilikler haline geldiği bir çağın sahnesine dönüşmüş durumda. Antroposen, insan merkezli üretim ve tüketim biçimlerinin toplumda açtığı geri dönüşü imkansız yaraları artık inkâr edilemeyecek ölçüde görünür kılıyor. Ekolojik yıkım, iklim krizi ve afetler yalnızca doğal çevreyi değil; aynı zamanda toplumsal eşitsizlikleri, mekânsal adaleti ve kentsel dayanıklılığı da derinden etkiliyor. Türkiye gibi çoklu afet riskine açık coğrafyalarda bu krizlerin en çarpıcı ve yıkıcı tezahürlerinden birini ise depremler oluşturuyor. Afetlerin kentlerde yoğunlaşan biçimde gerçekleşmesi, insan-doğa ilişkisini yalnızca bir ekolojik mesele olarak değil, aynı zamanda mekânsal pratikler, toplumsal eşitsizlikler ve kentsel müdahale rejimleri üzerinden yeniden düşünmeyi gerektiren ontolojik bir sorun alanı haline getiriyor.
6 Şubat 2023 tarihinde ülke genelinde geniş bir coğrafyada etkisini gösteren depremler; yaşadığımız çevrenin fiziksel, sosyal ve ekonomik açıdan ne denli kırılgan olduğunu açık biçimde gözler önüne serdi. Bu felaket, yalnızca mevcut yapı stokunun zafiyetini değil, aynı zamanda kentlerin yönetilme biçiminin, kamusal altyapılarının ve toplumsal dayanışma ağlarının önemini de ortaya koydu. Böylesi bir tabloda, afet sonrası yeniden yapılanma süreçlerinin yalnızca mühendislik temelli yapı inşa çözümleriyle değil; ekolojik ilkelere dayalı, yenilikçi ve bütüncül yaklaşımlarla ele alınması yaşamsal önem taşıyor. Mesele, hızla bir “yeni normal” inşa etmek değil; uzun erimli, adil ve ekolojik bir “sürdürülebilir normal”in koşullarını oluşturabilmek olarak netleşiyor. Gerçeklikle yüzleşmenin, bu yüzleşmeden kolektif ve dayanıklı kentler üretmenin yolu, işte bu sürdürülebilir normalin inşasına yönelik ortak bir çabadan geçiyor.
6 Şubat depremlerinin üzerinden iki, 17 Ağustos depremlerinin üzerinden ise 26 yıl geçmişken; İstanbul'da geçtiğimiz ay yaşanan şiddetli sarsıntı, yaklaşmakta olan büyük depremin gölgesinde yaşadığımız gerçeğini bir kez daha hatırlattı. İstanbul'un afetlere hazırlık süreci, “yapılacaklar listesi”nin önemini daha da arttırmış durumda. Bu nedenle, afet anında ve sonrasında kullanılabilecek; önceki işlevleri pratik ihtiyaçlara göre dönüştürülebilecek ya da yeni işlevlerle desteklenebilecek müşterek mekânlar kritik önem taşıyor. Bu kapsamda, mevcut sağlıklı kapalı-açık yapılarla –parklar da dâhil olmak üzere– simbiyotik ilişkiler kurabilen ya da bu yapılarla birlikte tasarlanabilecek yeni müşterek mekânların araştırılması gereklilik hâline geliyor. Afet öncesi, sırası ve sonrasına dair kentsel hazırlığın ayrılmaz bir parçası olarak, farklı ölçeklerde ve işlevlerde kurgulanabilecek bu mekânların, değişen ihtiyaçlara adapte olabilen, çok işlevli ve katılımcılık esaslı bir tasarım anlayışıyla ele alınması gerekiyor. Bu tür müştereklerin, sadece toplanma alanı değil, aynı zamanda toplumsal belleğin, kolektif örgütlenmenin ve ortak yaşam pratiklerinin yeniden üretileceği arayüzler olarak düşünülmeli.
Bu çerçevede, 2023 yılında İstanbul'a, 2024 yılında Hatay'a odaklanan, “Sürdürülebilir Normale Doğru” başlıklı AURA & İPA Yaz Akademisi, bu yıl yeniden İstanbul'a dönerek afete dayanıklı müşterek mekânlar üzerine disiplinlerarası bir düşünme ve üretme ortamı sunmayı amaçlıyor. Türkiye'nin farklı şehirlerinden mimarlık, şehir ve bölge planlama, iç mimarlık ve peyzaj mimarlığı öğrencilerinin katılımıyla yürütülecek kolektif süreç, AURA-İPA Yaz Akademisi'yle geliştirilecek tartışma ve öneriler aracılığıyla, afet sonrasında kent yaşamını daha “adil, dayanıklı ve müşterek” biçimde dönüştürmeye yönelik yeni imkanları araştırmayı ve bir başlangıç zemini sunmayı hedefliyor.
Program Takvimi:
Stüdyo Yürütücüleri:
Kimler Katılabilir?
21 Temmuz-3 Ağustos 2025 tarihleri arasında İstanbul'da İPA Kampüs'te düzenlenecek olan program, Türkiye'deki tüm üniversitelerin Mimarlık, Şehir ve Bölge Planlama, İç Mimarlık ve Peyzaj Mimarlığı bölümlerinde 2. 3. ve 4. sınıfı tamamlamış lisans öğrencilerinin başvurularını bekliyor.
İstanbul Florya'da yer alan İPA Kampüs'te gerçekleşecek Yaz Akademisi:
Katılımcılar, iki haftalık çalışma sonrasında atölye üretimlerini sergiye dönüştürecek.
Başvuru için Gerekli Belgeler:
Programa katılım tamamen ücretsiz.
Başvurular için son gün 22 Haziran 2025.
World Media Group (WMG) Haber Servisi