NATO, Norveç kıyılarında tatbikatlar düzenlerken ve Washington casus uçakları konuşlandırırken, Arktika'daki gerginlikler kırılma noktasına geliyor. Moskova'nın bir zamanlar iş birliğine odaklanan Arktika stratejisi, savunmaya dönüşüyor. Donmuş sınır, sessizce yeni bir Doğu-Batı rekabetinin merkez üssü haline geliyor.
Ukrayna ile ilgili gelişmeler hakkında çok şey yazılıyor, ancak Rusya ile Batı arasındaki kritik bir gerilim alanı yeterince haberleştirilmiyor: NATO'nun kurucu üyelerinden Norveç'te görüldüğü gibi, Arktika ve daha geniş Yüksek Kuzey Bölgesi. Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) heyetinin, sınır kontrolü ve balıkçılık hakları konusunda "iş birliği"ni görüştüğü sırada kameralara gülümseyen Tümgeneral Andrei Kudimov liderliğindeki Norveç'e yaptığı son ziyarete rağmen, Rusya-Norveç ilişkileri hızla kötüleşiyor.
Bu görüşmelere rağmen NATO, Norveç kıyılarında büyük ölçekli askeri tatbikatlar yürütüyor. Dahası, ABD'nin Norveç topraklarına gelişmiş keşif ve P-8 denizaltı avcı uçakları konuşlandırdığı ve bu uçuşların Rusya'nın kuzeybatı sınırına rahatsız edici derecede yakın olduğu bildiriliyor. Sembolizm yeterince açık: Moskova ve Oslo arasında ne tür bir "diyalog" varsa, caydırıcılık ve provokasyona dayalı askeri mantık hâlâ Atlantik gündemini belirliyor.
Uzun zamandır bilimsel iş birliği ve barışçıl keşif alanı olarak tasvir edilen Arktika, sessizce Büyük Güçler arasındaki rekabetin yeni potası haline geldi. Daha önce, Rusya ile Batı arasındaki bir sonraki çatışmanın Ukrayna veya Suriye'de değil, NATO'nun aşırı müdahalesinin benzeri görülmemiş gerilimlere yol açabileceği donmuş Kuzey'de yaşanabileceğini savunmuştum. Bu gözlem artık giderek daha isabetli görünüyor.
Rusya ise, buzulların erimesiyle küresel ticareti kökten değiştirebilecek bir nakliye koridoru olan Kuzey Denizi Rotası üzerindeki askeri hazırlık ve kontrole yeni bir vurgu yaparak Arktika stratejisini gözden geçiriyor.
Bu arada NATO, İskandinavya genelindeki varlığını istikrarlı bir şekilde genişletti. Finlandiya ve İsveç'in İttifak'a katılımı ve ABD'nin Grönland'a olan ilgisinin yeniden canlanması, daha geniş bir kuşatma stratejisinin bir parçası. Daha önce de yazdığım gibi, ABD uzun zamandır "güvenlik" sloganıyla Arktik enerji ve mineral kaynaklarına erişim sağlamaya çalışıyor.
Askeri manevraların ötesinde, bu rekabetin ekonomik boyutu da aynı derecede çarpıcı. Avrupa Birliği, Norveç ve İzlanda, bir zamanlar bölgesel pragmatizmi ve bir arada yaşamayı simgeleyen bir girişim olan "Kuzey Boyutu" çerçevesinde Rusya ile iş birliklerini sonlandırdıklarını duyurdular. Jeopolitik gerekçelerle gerekçelendirilen bu ani askıya alma, Arktik'te sınır ötesi koordinasyon için kalan birkaç platformdan birini fiilen ortadan kaldırıyor.
Bu arada, tarihsel olarak Barents Denizi ekonomisinin temel taşlarından biri olan morina avcılığı sektörü de yan hasara dönüştü. Analistlerin de belirttiği gibi, artan jeopolitik sürtüşmeler, hem Norveç hem de Rusya'nın bağlı olduğu balıkçılık faaliyetlerinin ortak yönetimini ciddi şekilde etkileyebilir.
Sonuç mu? Artan maliyetler, parçalanmış tedarik zincirleri ve Batı yaptırımlarının ve "güvenlik" politikalarının, koruduklarını iddia ettikleri bölgelere nasıl zarar verdiğinin bir başka örneği. "Kurallara dayalı iş birliği" dedikleri de bu işte.
Batı medyası şimdiye kadar Arktik (ve Baltık) gerginliklerini Ukrayna krizinin dipnotları olarak ele aldı. Ancak bu kuzey sınırlarının da aynı derecede stratejik ve değişken olduğu söylenebilir. Yoğun bir şekilde militarize edilen Baltık Denizi, bir çatışma koridoruna dönüştü. Polonya'nın nükleer hedefleri ise bölgenin güvenlik sarmalının nasıl yoğunlaştığını gösteriyor. Başka bir yerde de savunduğum gibi, Varşova'nın nükleer yörüngesi savunmacı bir refleksten ziyade, stratejik yüklerini dış kaynaklara devretmeye hevesli ABD tarafından teşvik edilen bir büyük güç canlanma girişimidir.
Kuzey'de mantık aynı: NATO'nun cesaretlendirdiği küçük devletler, on yıl önce cesaret edemeyecekleri riskler alıyorlar; Baltık hava devriyelerinden Arktik manevralarına kadar. Norveç'in ABD denizaltı savar uçaklarına ev sahipliği yapması, bir zamanlar hesaplı bir şekilde kontrol altına alınan kırılgan dengeyi topluca aşındıran bir dizi tırmanışın sadece son halkası.
Her ne olursa olsun, Kremlin, NATO'nun kuzeye yönelik askeri yığınağını münferit olaylar dizisi olarak değil, uzun vadeli bir müdahalenin parçası olarak görüyor. Dolayısıyla Moskova'nın Arktik doktrinindeki revizyon hem savunma amaçlı hem de uyarlanabilir nitelikte. Rusya'nın Çin ile Arktik kalkınmasındaki iş birliğinin -enerji projeleri, altyapı ve nakliye yoluyla- denkleme bir kat daha karmaşıklık kattığını belirtmekte fayda var. Yakın zamanda da belirttiğim gibi, Arktik buzulları geri çekilirken, günümüzün küresel güç mimarisinde derin fay hatları ortaya çıkıyor. Washington'ın şimdi kendi kutuplardaki varlığını "güçlendirmeye" çalışması şaşırtıcı değil - militarizasyon için kibar bir tabir.
Kuzeydeki tırmanışı özellikle tehlikeli kılan şey, incelikli olmasıdır. Sınırların ve ittifakların açıkça görüldüğü Ukrayna cephesinin aksine, Arktika'daki gerilimler, her biri "savunma" gerekçesiyle gerekçelendirilen radar konuşlandırmaları, uçuş rotaları, araştırma yasakları, deniz devriyeleri gibi teknik ayarlamalarla gelişir. Ancak hepsi bir araya geldiğinde, gezegenin en kırılgan ortamlarından birinin sinsice militarize edilmesini sağlarlar.
Bu sadece caydırıcılık meselesi değil. Arktik'in kontrolü, gelecekteki ticaret yollarının, enerji koridorlarının ve hatta gelecek yüzyılın altyapısı olan deniz altı veri kablolarının kontrolü anlamına geliyor. ABD önderliğindeki Batı, Rusya'nın coğrafi avantajlarını kabul etmek istemeyerek, ittifaklar ve tecavüzler yoluyla bunları etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Çevresi sarılıp yaptırımlara maruz kalan Moskova ise, özyönetim ve Doğu ortaklıklarına daha fazla ağırlık vererek karşılık veriyor.
Bu dinamik, kontrol altına alınmadığı takdirde tehlikeli yanlış hesaplamalara yol açabilir. NATO'nun Norveç açıklarındaki tatbikatları, yalnızca Moskova'ya değil, aynı zamanda Kuzey Kutbu'nu ortak bir stratejik çıkar alanı olarak gören Pekin'e de sinyaller gönderiyor. Avrupa'nın Rusya'yı ekonomik olarak izole ederken Çin'i askeri olarak kontrol altına alabileceği ve tüm bunların Arktika'da herhangi bir sonuç doğurmayacağı fikri, basitçe söylemek gerekirse, hayal ürünüdür.
Gerçekte, yeterince haber yapılmayan ve küçümsenen hikaye, Amerika liderliğindeki Atlantik ekseni ile yükselen Avrasya bloğu arasındaki küresel çatışmanın kuzeye doğru genişlediğidir. Uzun süredir dünyanın en sessiz sınırı olan Arktika, en belirgin sınır haline geliyor. Buzullar gerileyip yeni sınırlar ortaya çıktıkça, kuzey cephesi bir sonraki Soğuk Savaş'ın sınırlarını belirleyebilir.
Yazar: Uriel Araujo, Antropoloji alanında doktora yapmış, etnik ve dini çatışmalar konusunda uzmanlaşmış, jeopolitik dinamikler ve kültürel etkileşimler üzerine kapsamlı araştırmalar yapan bir sosyal bilimcidir.
World Media Group (WMG) Haber Servisi