Yargı Tarihinin Utanç Verici İddianamesi

CHP Lideri Özgür Özel: “Türk Yargı Tarihinin En Utanç Verici İddianamelerinden Biri Perişan Oldu, Paçavra Oldu”

CHP Lideri Özgür Özel Gündeme dair görüşlerini paylaştı. Özel şunları dile getirdi. 

“ORTADA CUMHURBAŞKANI’NA HAKARET YOK”

“Dedim ki ‘Üçünde de 12 Eylül’de de arkadaşların hepsi serbest kalacaklar.’ Niye? Üçündekinde 2911’e, Gösteri ve Toplantı, Yürüyüş Kanunu’na muhalefetten, bugün de Cumhurbaşkanı’na hakaretten davaları görülüyor. Ayrıca Cumhurbaşkanı’na hakareti de ‘Zıpla zıpla, zıplamayan Tayyip’tir’ sözünden çıkarıyorlar. Başka bir hakaret yok. Yani kimsenin Cumhurbaşkanı’na küfrettiği yok. Canlı yayın görüntülerine bakıyor. ‘Zıpla zıpla, zıplamayan Tayyip’tir’ diye zıplayanları alıyor, Cumhurbaşkanı’na hakaretten tutuyor. Kaç gün aldılar? 100’üncü gün tutuklanmışlardı; 19 Mart’ın, 100 kara günün akşamı. Bugün 176’ncı gün. 76 gün yattılar. Bir gün yatarı yok. 2911’den suçu ilk kez işliyor zaten. Yatarı olmadığı gibi zaten hükmün açıklanması geri bırakılacak ya da diğerinden bir gün yatmayacak. Ne oldu? 75 gün yattılar. Ne yapıyor? Gencecik, pırıl pırıl üniversite öğrencilerine, kadınlı - erkekli, ‘Siz protesto hakkınızı kullanırsanız, siz mitinglere giderseniz 75 günü, yazın en güzel 75 gününü; anasının, babasının, kardeşinin yanında geçireceği; memleketinde geçireceği en güzel 75 günü; belki çalışarak geçireceği en güzel 75 günü cezaevinde geçirirsiniz.’ Diğer gençlere gözdağı. ‘Bir daha çağırıldığınız yere gitmeyin.’ Ailelere gözdağı. ‘Evlatlarınızı eylemlere, mitinglere salmayın. Biz zulmedeceğiz, onlar susacak.’ Vallahi ne içeride ilk baştaki 301 gencimizi de partimiz defalarca ziyaret etti. Ben de bütün bayram onları ziyaret ettim. Bu arkadaşların hepsini ziyaret etmiştim. Hiçbiri ne bir adım geri atıyor, ne ailelerinde bir şey var. AK Partili baba telefonda diyor ki ‘Bu vakitten sonra biz de sizdeniz.’ Bu kadar zulüm sadece AK Partili anneyi, babayı CHP’li yapıyor ya da muhalif bir seçmen haline getiriyor; AK Parti’ye tepkili. Bu yaptıkları 75 günlük zulüm, büyük bir haksızlık. Bu öğrencilerin bir kısmı salındığı halde sonra tekrar alıp tutuklama yapıyorlar.”

“KÖTÜCÜL AKIL, GENÇLERE 75 GÜN HAPİS YATIRDI”

“Tamamının bir sorumlusu var. Kendini Türkiye Başsavcısı sanan, majestelerinden sorumlu başsavcı olan, Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarı sürsün diye zulümle, kanunları eğip bükerek, yetkili mahkeme Ankara’dayken İstanbul’da mahkeme açtıran, şikayetçilerle diyalog kuran, özel avukatlar bulan, şu mahkemeyi düşürüp de dokuz kere verilmeyen kararı 10’uncu mahkemede verdiren başsavcıdan başkası değil bunu yapan. Onun talimatıyla haksız yere, kıdemsiz hakimlere, savcılara, gencecik çocuklara bir gün yatmayacakları halde 75 gün hapis yatırtan bu kötücül akla… ‘Kötü yüreğe’ demeyeyim, kötü kalbe, kötü zihne ve kara düzenin en baş aktörüne sadece şunu söylüyorum. İnşallah senin sevdiklerin değil ama sen bu yaptığın zulmün hesabını bir gün verirsin. İnşallah yaptıklarının hesabını verirsin. İnsanda şu kadarcık utanma olsa bugün o serbest kalan gençlerin ailelerinden utanır, ninelerinden utanır, küçücük kardeşlerinden utanır. 2911’den 75 gün tutukluluk… Yazıklar olsun. Çok memnunuz ki hepsi serbest kaldılar. Ümit ediyoruz ki bundan sonra da Türkiye’de böyle savcıların, böyle başsavcıların değil, gerçekten hukuk insanlarının verdiği kararlarla adalet tesis edilmeye çalışılır.”

“YARGI TARİHİNİN EN UTANÇ VERİCİ İDDİANAMELERİNDEN”

“İkinci mevzu, bir başka utanç. Yine aynı ekip. AK Parti’nin kara düzeninin atanmış yargı aparatının yaptığı diploma davası. 35 yıl önce ilanla başvurmuş. Kendinden iki yıl önce başlamış Kıbrıs’taki üniversitelere davet yapıyor İstanbul Üniversitesi, ‘Gelin, bu evrakları verin’ diye. Kendinden öncekilerden kendi evindeki arkadaşı bugün salondaydı, sesleniyor. ‘Benden bir yıl önce o başvurdu, gitti’ diyor. ‘Ben de 25-26 kişiyle başvurdum, kabul edildi’ diyor. Ama ne kendinden önce gidenlerin diploması iptal, ne kendisinden sonra gidenlerin iptal. Ne kendiyle birlikte olanlardan yargılanan var. Ekrem Başkan bugün tek başına yargılanıyor. Avukatlar açıkça soruyorlar; ‘Bu tarif ettiğiniz suçu kamu görevlileri, sivil insanlarla birlikte işlediyse… Siz diyorsunuz ki; Ekrem İmamoğlu bu diploma sahteciliği suçuna iştirak etmiştir. Madem müştereken işlendi. Kanun çok açık yazıyor, diyorlar. Hepsi birlikte aynı davada yargılanır. Nerede diğerleri?’ Cevap yok. Savcılık makamında… Tabii iddianameyi yazan savcı o değil. Savcılık makamını temsil eden savcı ne desin bunlara? Türk yargı tarihinin en utanç verici iddianamelerinden biri perişan oldu, paçavra oldu yine.”

“HERKESİN ‘YOK ARTIK’ DEDİĞİ BİR NOKTADAYIZ”

“Öyle bir hale geldiler ki dinleyen herkesin ‘Yok artık, bu kadar olmaz’ dediği, iddiaların ipe sapa gelmediği, saçma sapan olduğu ve 17 yaşındaki gencecik bir çocuğu yaptığı yatay geçişten meşru gören ama bu yatay geçişin devletin ilanıyla, davetiyle, onayıyla olduğu, en ufak bir kusurunun olmadığı bir meselede bu sefer burada cezalandırılmasını istiyorlar. Dokuz yıla kadar. Öbür taraftan da diplomayı iptal ettiler. Ama şöyle bir şeyi görmek lazım. Herkes bugün ikna, salondaki herkes gördü. Yapılmaya çalışılan iş şu, Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı olacak, zaten oraya demiş ki ‘Bu diplomayı YSK’ya veriyor.’ Belediye başkanı olmak için Ekrem İmamoğlu’nun lise diploması da ortaokul diploması da iş görür. Diploma YSK’ya sadece cumhurbaşkanı adaylığı için veriliyor. Bugüne kadar vermedik, önümüzdeki seçimde vereceğiz inşallah. Bütün korkusu bu. ‘Bu diploma YSK’ya verilir’ diye yazı yazmış üniversiteye, ‘Acil iptal et.’ Veren fakülte, ‘İptal etmem’ demiş, dekanını değiştirmişler, yenisi de ‘Çoğunluğu sağlayamayız’ demiş, alakasız bir üniversite yönetim kurulundan iptal etmişler.”

“EKREM BAŞKAN YARGILANMADI, YARGILADI”

“Dava devam ediyor, yargılama sürüyor. Biz bir televizyon yayından dolayı bu saatte ayrıldık, oldukça uzak bir yerde bir canlı yayın var. Onun için gitmek durumundayım. Bugün Ekrem Başkan yargılanmadı, Ekrem Başkan yargıladı. Saçma sapan iddiaları yargıladı. Sırf cumhurbaşkanı adayı olmaması için yapılan saçmalığı yargıladı. Bununla birlikte bu yatay geçişi o sene yapanların diplomalarını iptal ettiler. İçlerinde Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanı vardı. Sorbonne’den yüksek lisanslı. Ama bir sene öncesini, iki sene öncesini sonrasını aynı işlem olduğu halde iptal edemediler. Çünkü hedef belli; Ekrem İmamoğlu. Bir tek Ekrem İmamoğlu yargılanıyor oysa aynı suçu işlediğini iddia ettikleri 26 kişi var. Yani kanunlar geneldir, kişiye özel olmaz. Bir suç suçsa herkese ait bir suçtur. Ama burada bir tane, o da Recep Tayyip Erdoğan’ı yenme suçu. Dört kez yapılan suçun bir kez daha işleneceğinden emin oldukları için bu zulmü yaşatıyorlar, bunları yapıyorlar. Biz bunun karşısında durmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz. Ama bugün herhalde ‘Kimin yerinde olmak istemezdin’ deseniz, 176 gündür yatıyor, daha da ne kadar zulüm edilecek belli değil ama ‘Ekrem Bey’in yerinde olmak istemezdim’ demem. Bugün o talimatla yazılmış iddianameyi o salonda temsil etmek, icap edildiğinde savunmak zorunda olan savcının yerinde olmak istemezdim. Yazdıranlar, onların yerinde zaten olmayız biz, onlar kötü ruhlar. Onlar, bu dünyada da onun hesabını verecekler inşallah. Öbür dünyada da bu kadar büyük kul hakkı yemenin hem de bir başka kul bunun hakkını yesin diye bu kulun hakkını yemenin hesabını öbür dünyada nasıl verecekler, bu kötülüğe alet olanlar? Nasıl can verecekler, kabirde ne azap çekecekler, öbür dünyada sorgu meleklerine daha sorarken nasıl, ne diyecekler? Bunun karşısında nasıl kendilerini savunacaklar? Herhalde ‘Biz yapmadık, çok korkuyorduk, o yaptırdı’ diyecekler. Ondan da sizden de hakkımızı helal etmeyeceğiz. O kadar söylüyorum. Bunu size yaptıran tek adamdan da o tek adamın Türkiye’de bulup da görevlendirdiği o tek kişiden, o kötü kalpli kişiden de mutlaka hesap soracağız ve hakkımızı helal etmeyeceğiz. Bu kadar kötülük olmaz.”

“KÖTÜLÜĞÜN NE KADAR BÜYÜK VE ORGANİZE OLDUĞUNUN GÖSTERGESİ”

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Genel Başkan Özel, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin son açıklamaları hakkındaki soruya şu yanıtı verdi:

“Bizim sürekli söylediğimiz zaten sürekli ‘kent uzlaşısı’ dediğiniz ya da terör denilen o gün Cumhur İttifakının, Millet İttifakını suçlamak için ve daha sonrasında da cezalandırmak için yapmış olduğu bir tercihten, Cumhur İttifakı ‘Bu devlet politikası’ diyerek vazgeçti. Yanlıştan dönüldü. O gün o yanlışı savunanlar da onlardı, bugün bunun yanlış olduğunu söyleyenler de onlar. Ama ben yanlıştan dönüldükten sonra doğru bulduğumu söylemek durumundayım. Başka ne yapayım? Dönüp de bir doğru yapıldıktan sonra eski yanlışları, eski sözleri hatırlatmak bizim işimiz değil. Bizi bilen bilir. Ben kavgayı kavga için değil, kavgayı direnmek için kavgayı hakkımı savunmak için haksızlığa uğrayan arkadaşlarımın hakkını savunmak için yaparım. Eğer bir haksızlık yoksa kavga yapmam veya biri, bir yanlıştan döndüyse dönüp de onunla uğraşmam. O bize yakışmaz. O açıdan söylediği doğru, ümit ediyorum, biz de aynı şeyi söylüyoruz, bu doğruyu savunanların sayısı çok arttı, bu yanlışlardan dönülür diye ümit ediyorum. Tabii bir de şöyle illüzyonlar olmaması lazım. Şuna da dikkat edelim. Şimdi Ahmet Özer’in bu işten tutuksuz yargı tutukluluğu kalktı, bunu bildikleri için önceden alakasız bir yerden diğer davaya dahil edip oradan da tutuklama getirdiler. Şimdi burada örneğin Resul Emrah Şahan bugün açıklama yapıldı, bugün hemen Resul Emrah Şahan’ın, bunu bir bilgi olarak söylüyorum size, öbür dosyadan sorguya almışlar, belki öbür dosyadan tutuklama yapacaklar. Yani hem Devlet Bey’in gönlünü yapacaklar, ‘Efendim bakın biz Ahmet Özer’in, Resul Emrah Şahan’ın işte yani bu kent uzlaşısı dosyalarından olanlarını çözdük, tutuksuz yargılıyor’ veya ‘Bu davayı düşürdük’ husumet büyük ya öbür davadan tutukladık. Bugüne kadar öbür davadan tek soru sorulmamış. Devlet Bey Sabah Gazetesine açıklamayı yapıyor ve o davadan tutuklu arkadaşımızı öbür davadan sorguya alıyorlar. Kötülüğün ne kadar büyük ve ne kadar organize ve ne kadar çiğ ve ne kadar kaba saba olduğunun en belirgin göstergesi.”

“BİRİLERİ DEMOKRASİYE KÖRDÜĞÜM ATMAYA ÇALIŞIYOR”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, ‘15 Eylül’de kurultay davası olacak, ne söyleyeceksiniz?’ sorusuna şu yanıtı verdi:

“Bu konuda söylenebilecek her şey söylendi. Partiyi yıpratmak için partiyi tartıştırmak için yapılan bir kötülüktür. Her kötülük gibi bu kötülüğün de son bulacağını umuyoruz. YSK’nın kararları hem İstanbul için hem Ankara için ve Anayasa Mahkemesi kararı ve sürecin bir bütün olarak hukukçular tarafından değerlendirilmesinde bu birileri demokrasiye kördüğüm atmaya çalışıyor, o kördüğümün nasıl çözüleceği belli oldu. Ama 15’inde bir düğüm daha atılır mı? Onun olmayacağını ümit ediyorum. Ben, yakından tanıyanlar bilir, iflah olmaz bir iyimserimdir. Yani asla ve asla bir şeyin kötüsünü düşünüp de onun benim motivasyonumu bozmasına engel olmam. İyisini düşünürüm. Kötüsü gelince onla baş ederim. O yüzden bugünden ne enerjimi düşürür ne moralimi bozarım, ne kötüyü bekler, kötüyü çağırırım. En iyisini düşünürüm, kötüsüne dünden hazırım. Geldiğinde mücadelemi veririm.”

CHP Lideri Özel: İstanbul İl Başkanlığı Niye Erişime Kapalı, Bildirdiğimiz Gibi Çalışma Ofisimiz İse Sizin Ne İşiniz Var?

“BİNAYI AKILLARINCA ELE GEÇİRDİLER, TAPU GENEL MERKEZİN”

“Bu binanın statüsüyle ilgili maalesef Türkiye demokrasi tarihinin, Türkiye bürokrasi tarihinin en trajikomik, en pespaye, en gerçekten açıklanamaz tutumu sürüyor. O da şudur: Siyasi partilerin il başkanlıkları, hele hele iktidara yürüyen bir siyasi partiyseniz, partinizin üyesinden çok partinizin üyesi olmayanların erişimine açık olması gerekir. Yeni üye kaydedeceksiniz, çünkü umut sizdedir. Partimizi defalarca reddedilmiş bir tedbir kararını dokuz mahkemeden kovulup,10’uncu mahkemede bir AK Parti geçmişli hakime aldırtanlar, buraya bir kayyım atadılar. O kayyım toplumdan büyük bir tepki aldı. Partiden büyük bir tepki aldı. Başta ‘Polisle girmem’ dediği yere polisin biber gazıyla, copuyla, itmesiyle, kakmasıyla bu partide ve bahçede biriken binlerce kişiyi, buraya gelmek isteyen 10 binlerce kişiyi engelleyerek, bu binayı akıllarınca ele geçirdiler. Siyasi partilerde tapu genel merkezin. Dava açacaksanız da genel merkeze açıyorsunuz. Çünkü tüzel kişilik orada, çok açık yazıyor kanunda. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezine kayıtlı bu yeri, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan İstanbul Çalışma Ofisi olarak belirlerdik. Adres değişikliğini bildirdik. Bir dakikalık bir iştir. İl Başkanlığımızı da Bahçelievler’de bir boş kat olarak belirledik. İsteyen, ‘Yer gösterin’ diyen gitsin orada çalışsın diye.”

“İÇİŞLERİ BAKANI’SIN; MALIMIZIN, CANIMIZIN, AİLEMİZİN GÜVENCESİSİN”

“Ama İçişleri Bakanlığı valiliğe verdiği talimatla buranın yeni adresini girdirmiyor. Vali Bey İçişleri Bakanına soruyor, talimat bekliyor. İçişleri Bakanlığındaki bütün bürokrasi, İçişleri Bakanlığında bakan dışındaki herkes utanç içinde. Çünkü adres değiştirdim mi, adres değiştirilir. O benim bileceğim iş. Ali Yerlikaya’ya şunu soruyoruz: Bu bina İstanbul İl Başkanlığıysa ki hala öyle tutuyor. Buraya niye vatandaş gelip üye olamıyor? Niye üye gelip aidatını ödemek gibi bir görevini yerine getiremiyor? Niye gelip burada siyasi faaliyetlere katılamıyor? Bir kez daha soruyorum. Bu bina İstanbul İl Başkanlığıysa niye erişime kapalı, İl Başkanlığı değilse bizim bildirdiğimiz gibi bizim çalışma ofisimizse, burada sizin ne işiniz var? Polisin ne işi var? Kayyımın verdiği 30 meczubun ne işi var? Bu vakitten sonra Ali Yerlikaya’nın benim gönlümde ve gözümde; partide milleti dolandırıp da partiden atılan, kadına tacizde partiden atılan, her türlü rezil işler olduğu için yıllar önce partiden attığımız, şimdi AK Parti aparatı olarak kullandığı meczuplar kadar değeri yok gözümde. Çünkü hukuk devletinde ya bir utanmak olur, utanmak olur. Utanma duygusu diye bir şey. Sen bizim malımızın, canımızın, ailelerimizin güvencesi sensin, İçişleri Bakanısın. Polis sana bağlı, Jandarma sana bağlı, Sahil Güvenlik sana bağlı. Görevin hepimizin malını korumak, canını korumak. Biz malımızı senden koruyamıyoruz.”

“BEN GELİNCE PALDIR KÜLDÜR KAÇIYORLAR”

“Buranın bu durumu Türkiye bürokrasi tarihinin utancıdır. Siyaset tarihinin utancı Erdoğan’a ait. Ama oraya bir atanmış koydular. Bakan eskiden Meclis’ten seçiliyordu, milletin işine bakıyordu. Bu Erdoğan'ın gözünün içine bakıyor. Bu akıl almaz utanç verici tutumu milletimize şikayet ediyoruz. Ben gelince paldır küldür kaçıyorlar buradan. Biz gidince kıyıdan kıyıdan geri geliyorlar. Kimi kime şikayet edeceksin? Binama, siyasi parti binasına polis mi girer arkadaşlar ya? Polis mi girer? Binaya polis sokuyor, ben gelince kaçıyorlar. Burası bizim ofisimiz, doğru adreslemeyi yapsalar, herkes başımızın üstünde. Ama işgal altında görüyorsunuz, her yer bariyer bariyer, bir vatandaş gelemiyor. Yani siyasi parti olarak AK Parti İstanbul’da bizle baş edemiyor, bizi kuşatmış. Sizin il binanız burası, kimse gelemez. Siyasetimizi böyle engelliyor. Böyle bir CHP’den yarışmaktan korkma hali var. Bütün AK Partililere, bütün AK Parti’ye oy verenlere şikayet ediyorum. Binamızı çalmışlar, abluka altına almışlar, kimseyi sokmuyorlar. ‘Gel yarışalım’ diyorlar. O yarışı yine de kazanacağız.”

“AKILLARINCA BAYRAMPAŞA BELEDİYESİ’NE ÇÖKECEKLER”

“Bugün sabah Bayrampaşa Belediye Başkanımıza, Sayın Hasan Mutlu’ya 48 kişiyle birlikte operasyon yapıldı. Önce 5, sonra ‘5 yetmeyebilir’ demişler, sekiz belediye meclis üyemiz gözaltına alındı. Bayrampaşa’da bizim 20 belediye meclis üyemiz var. AK Parti’nin 15, iki de bağımsız. 22’den 15 çıkarınca yedi ya, sekiz belediye meclis üyesi gözaltına alıyorlar. Ya bağımsızlar gider bunlara oy verirse diye. Bayrampaşa Belediyesine çökecekler akıllarınca. Bayrampaşa Belediyesinde gözaltına alınan belediye meclis üyemizin sayısı, AK Parti’ye lazım 7’nin bir fazlası. Aynı Manavgat'taki oyunu çevirmeye çalışıyorlar. Meselenin özü bir kamu alanına, kaçak bir bina yapılır. İşin içinde bir CHP’li de vardır. Belediye Başkanına gelir. Der ki ‘Bu binaya dokunmayalım.’ Bir tarafı AK Partili bir tarafı CHP’li kaçak bir bina, kamu arazisine. Belediye Başkanı iyi bir eğitimci, dürüst bir insan, buna göz yumamayacağını, asla sessiz kalamayacağını söyler. O kişilerin başlattığı saldırı, iftiralar, güya bütün belediye meclis üyelerimiz üzerine laflar söylüyor bir meczup. ‘Kaçak binayı yıktık’ diye o binayı yapanlara değil; onları itirafçı yapıp, iftiracı yapıp bize saldırmaya çalışıyorlar ama beş artı iki, yedi. Bir fazlası; sekiz belediye meclis üyesi alarak. Akıllarınca Bayrampaşa Belediyesine çökecekler. Sen seçimde kaybettiğin Bayrampaşa’yı böyle mi alacaksın? Buna mı rıza gösterecek insanlar?”

“BAKIN NERELERE DÜŞTÜLER”

“AK Partili siyasetçilere soruyorum, buralara mı düştünüz? Bakın nerelere düştüler. Biraz önce Erdoğan partisine Beykoz Belediye Başkanvekilini katıyor. Beykoz Belediye Başkanı içeri düştü. Mahkemede serbest kaldı. O serbest kaldığı gün kimileri ‘AK Parti’ye geçecekmiş’ dediler. AK Parti’ye geçme karşılığı serbest bırakılmış. Ona son tehdit, son uyarı yapılmış. Kimileri ‘Böyle bir şey yok. Başka bir şey olur. Belediye başkanını iade etmeyecekler. Vekille yönettirecekler’ derken, bir gün içinde serbest bırakan hakimin başına ne geleceğini yakında görürüz. Aldılar Alaattin Köseler’i, seçilmiş CHP’li belediye başkanını içeri koydular. Belediye Başkanvekiline de ‘AK Parti’ye geç, içeride kalsın, belediye başkanlığına devam et’ dediler. Şimdi ona rozet takıp ‘Beykoz’u aldık’ diyor. Bu mu Beykoz’u almak? Beykozluya sorduk. Beykoz’u CHP’ye verdi. Bu oyunlarla, Manavgat’ta yaptığı gibi. Lazım olan dört tutukluyor. Dört istifa ediyor, dört daha tutukluyor. Sırf belediyeyi alabilmek için. Buradan bütün AK Partililere soruyorum. İçinize siniyor mu? ‘Kazanabildik’ diyor musunuz? ‘Beykoz hakkımızdı’ diyor musunuz? ‘Bayrampaşa hakkımızdır’ mı diyorsunuz? Ben bu Deli Dumrul anlayışına, bu barbarca, siyaset değil de Vikingler gibi… Gidip yağmalıyor aklı sıra. Bu barbarca siyasete karşı bu milletin prim vermeyeceğini Sayın Erdoğan görsün, bilsin. O utanç görüntüleri nereye kadar düşmüş? Belediye başkanvekili. Peki yargı ne yapacak arkadaşlar. Geçen de saldı itirazla hem de o mahkemeye değil yan mahkemedeki hakimleriyle, kendi hakimleriyle içeri attılar. Şimdi bir daha yargılama sürecek. Beykoz Belediye Başkanının, tutuksuz yargılanmasına karar verildiği anda AK Parti belediye mi kaybedecek? Tayyip Bey rozet takıyor, nasıl kaybettirecek hakim? Kaybettiren hakimin izini kaybettirecekler Anadolu’nun öbür ucuna. Bu mu tarafsız yargılama, bu mu hukuk devleti? Resmen başkanvekilini partilerine katmak suretiyle Alaattin Köseler’in akıllarınca üstüne beton döküyorlar Silivri’de. Hakimler nasıl serbest karar verecek? Vicdanı olan bir kişi buna bir şey söyleyebiliyor mu?”

“SES KAYDINDAKİ ADAM AK PARTİ’YE KATILIYOR”

“Şimdi lütfen burasına özellikle dikkat kesilelim. Bugün diyor ki ‘Dürüst siyaset’ diyor, ‘CHP işte gördünüz, şikayetçi CHP’li, şikayet eden ve edilen CHP’li’ diyor. ‘Ses kayıtları var’ diyor. ‘Benimle ne ilgisi var?’ diyor. Bir tane ses kaydı var arkadaşlar, daha öncekinin montaj olduğu ve hükümsüz olduğu karara bağlandı biliyorsunuz, yeni bir ses kaydı var. Ses kaydında birine diyorlar ki, ‘Sana para verelim, oyu bize ver.’ O bir kişinin ses kaydı ve bir kişinin de bu kaydı vermesiyle ortaya çıkan bir durum. Bomba. Ses kaydındaki kişi bugün Beykoz Belediye Başkan Vekili ile birlikte istifa eden belediye meclis üyesi. AK Partiye gidiyorlar. Ses kaydındaki diğer kişi şimdi tutuklu olan, Ekrem Başkana, Cumhuriyet Halk Partisine dünya kadar laf söyleyen bir başka kişi, itirafçı olan, içeride olan. Dünya kadar laf söyleyen birisi. Bu yöneticilere kayyım atamak için kullandıkları ses kaydındaki adam AK Parti’ye katılıyor. CHP’den istifa eden belediye meclis üyelerinden biri. Ses kaydında, ne Özgür Çelik var, ne başka birisi. Bir de küçük bir detay vereyim. ‘Oyunu bize ver diyen’ kişi de Özgür Çelik’in değil, karşı listede aday zaten. Karşı listede aday. Benim karşı listeyi şimdi tutup da bilmem neyle suçlayacak halim yok. Adam kendisi zaten 196 tane delege yazıyor. Yönetim, mönetim 600 kişinin oy kullandığı yerde 550, 560 kişi aday zaten. Ama ‘Bize oy ver’ diyen, karşı listede, oyunu istedikleri de bugün AK Parti’ye katılıyor.”

“BİZ 600’ÜMÜZ DE BERABERİZ”

“Diyor ki Erdoğan, ‘Şikayet eden CHP’li, edilen CHP’li…’ Yok kardeşim. Bu binanın kimin tarafından yönetileceğine karar veren 600 delege, 50 de doğal delege, 650. 330’a 305 karar verdi ‘Özgür Çelik’ diye. Şimdi ‘Diğer tarafta’ dediğiniz delegenin tamamı imza verdi noterden ki ‘Seçim yenilensin, kayyım gitsin, Özgür Çelik’in arkasındayız’ diye. Bu bir siyasi tercih değil parti içi. Partiye sahip çıkıyor millet. Biz biriz ve beraberiz. 600’ümüz de beraberiz. Üç meczup iki de partiden atılmış adamın ifadesiyle AK Parti’ye devşirdiğiniz adamın ses kaydıyla partiye çökmeye çalışıyorsunuz. O yüzden kimi partiye alıyorsun, ne yapıyorsun, oralarda ne oluyor, bilip bilmeden bir sürü yalan üzerinden konuşuyorlar. Normalde bu gazetelerin, AK Parti’ye yakın gazetelerin, merkez medyanın, bu kadar kabak gibi ortada olan bir mesele bunları yazdığında insan içine çıkamayacak hale gelecek olan Erdoğan var. Ben 178 gündür insan içindeyim, meydandayım, gözünüzün önündeyim, gözünüzün içine bakıyorum. Ama sen yedi farkla geride olduğu Bayrampaşa’da sekiz belediye meclis üyesini alıp, Bayrampaşa Belediyesine çökmeye çalışıyorsun. Transfer ettiğin belediye meclis üyeleri, ses kaydıyla sizin kullandığınız aparat.”

“CHP’NİN BOŞ KASASINDAN TUTUKLAMA YAPTINIZ”

“Bir nokta daha, tam İstanbul’da tam yerinde. Bugün sabah Gaziosmanpaşa'da kasasından para çalınan birisi istifa etti. Gaziosmanpaşa’da iki kasa var arkadaşlar, birisi bizim belediyenin kasası, hani içinden bir tek mühür çıktı da ‘Yanlışlıkla’ deyip Anadolu Ajansı’nın servis ettiği stok videoları TRT yayınladı. Gaziosmanpaşa’ya operasyon, dolarlar, Eurolar çıkıyordu bol bol. O kasadan mühür çıktı. TRT bile suçunu kabul etti. ‘Stok videoydu, yanlış videoydu’ dedi. Gaziosmanpaşa AK Parti İlçe Başkanı’nın kasasından 13 milyon lira değerindeki yabancı para ve ziynet çalınınca mahkemeye gidiyor. Polise gidiyor. Çalanın oğlu olduğu ortaya çıkıyor. Paranın kaynağını izah edemediği için istifasını istemişler. Bu sabah Bayrampaşa’da CHP’nin boş kasasından gözaltı yaptınız, tutuklama yaptınız. AK Parti’nin dolu kasası yüzünden ilçe başkanınız istifa etti. Normalde o kasa ortaya çıkmaz. Evin oğlu, eve girmiş ve kasayı çalmış. Bunlar polise gitmiş, ‘Paramız çalındı’ diye. Polis oğlanı yakaladı. Paranın kaynağı gayrı meşru çıktı. Bugün İstifa ettirdiler AK Parti’den. Gaziosmanpaşa’da Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Hakan Bahçetepe’nin, Belediye Başkanın boş kasası. Ama yalan görüntüleri TRT’nin, diğer tarafta AK Parti’nin 13,5 milyonluk ilçe başkanı kasası. Oğlu soymasa haberimiz olmayacak.”

“SİZİ REZİL ETMEDEN BU MÜCADELEYİ BIRAKIRSAK BİZE YAZIKLAR OLSUN”

“Hal böyle İstanbul’da. İstanbul siyaseti farklı, zor, hakikaten zor. Ama size teslim olursak, sizi rezil etmeden bu İstanbul’daki mücadeleyi bırakırsak bize yazıklar olsun. Beykoz’da ses kaydı AK Partili, Bayrampaşa’da yedi geride, sekiz kişi işin içindeki AK Partili. Gaziosmanpaşa’da AK Partilinin kasası dolu çıktı. Bina bizim. İçişleri Bakanı çöktü. İşlem yapmayarak siyaset yapıyor aklı sıra. Bu millet sizi de görüyor, bizi de görüyor. Affedersiniz, ‘Milletin gördüğü nedir’ derseniz bariyere de bakınca, Beykoz’a da, Bayrampaşa’ya da bütün İstanbul’a da. Bizim alnımız açık, başımız dik. Elimiz temiz, paçamız temiz. Sizin paçanızdan ne akıyor bir bakın be bir bakın. AK Parti’nin paçasından ne akıyor. Utanılacak haldesiniz. Utanılacak. Bu millet görüyor. ‘AK Partiye oy verdim’ demeye utanır hale geldi. Utanır. Ne yaparsanız yapın, buradayız. Mücadelenin içindeyiz. Partimizin başımdayız. Milletten aldığımız bayrağı yere bırakmayız. Milletten bayrağı alamayıp çelme çakanlara, kumpas kuranlara millet cevabını en kısa sürede verecek inşallah.”

“İKTİDARA YÜRÜYECEĞİZ”

Açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özel, pazartesi günü görülecek duruşma hakkındaki soruya şu yanıtı verdi:

“Planlamamız şu şekilde arkadaşlar; Gizleyecek, saklayacak bir şeyimiz yok. Ne yapacağımız belli. Program kurultayı bitti. Program kurultayında ortaya çıkan dört sütundaki 16 ana başlık çalışılacak. İşsizlik nasıl giderilecek, yoksulluk nasıl giderilecek. Her bir vatandaşa verilecek olan maaş, belli bir seviyeye herkesin gelirini çıkarmak için vatandaşlık temel geliri nasıl sağlanacak, tarımda hangi destekler verilecek? Dış politikadaki vizyonumuz, yerli savunma sanayi projeleri, 16 başlıktaki çalışmaları masaya yatıracağız, iktidara yürüyeceğiz. Bir yandan 182 bin sandık görevlisi, sandığın programıyla, kendi sandık çevresindeki haneleri ziyaret ediyor. Onlardan hem imzaları alıyor. 23 milyon imzaya ulaşıldı. İmza kampanyası sürecek. Diğer taraftan da hep birlikte erken seçimi getirmek için mücadeleye devam edeceğiz. Arkadaşlarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Pazartesi günü MYK’nın ana konusu artık olgunlaşmış, somutlaşmış parti programının politika belgelerine çevrilmesi ve sahada vatandaşa anlatılması olacak. İktidar yürüyüşü böyle devam ediyor. Zaten Ankara’daki muhabir arkadaşlar da bunu yakından takip ediyorlar, takip edecekler. Pazartesiye dair planımız budur.