Ümit Özdağ, Silivri'den Basın Açıklaması Yaptı

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Ülkemiz çok ağır bir siyaset, ekonomi, güvenlik ve hukuk krizi yaşamakta ve kriz giderek derinleşmektedir. Cumhur İttifakı’nın krizi aşmak için değil ancak yönetmek için bulduğu çözüm, Türkiye’nin siyasal sisteminin Beyaz Rusyalaştırılmasıdır. Bunun anlamı otoriter başkanlık rejiminin totaliter bir renge dönüşmesidir. Bu amaçla, Cumhur İttifakı Anayasa Mahkemesi kararlarını ve Anayasa’nın iç hukukun parçası kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamayarak Anayasayı fiilen askıya almıştır.

Cumhur İttifakı seçilmiş özel savcılıklar ve mahkemeler aracılığı ile muhaliflerin yasal ve anayasal haklarını ihlal etmekte ve mevcut hukuki mevzuatı iktidar yanlılarına farklı, muhalefet mensuplarına farklı uygulamaktadır. Muhalefete uygulanan düşman ceza hukuku ile siyaset, muhalif siyasi partiler, basın şekillendirilmektedir. Böyle bir ortamda “Bağımsız Yargı”dan bahsetmek hatta bağımsız yargı talep etmek, “adaletin tecelli edeceğine” güveniyorum demek anlamsızdır.

Durumu doğru tespit etmek, doğru bir siyasi-hukuki mücadele vermenin de temelini oluşturmaktadır.

Türkiye’nin içine sürüklendiği ve DDK, TMSF ve Siber Güvenlik Yasaları ile daha da ağırlaşan, can ve mal güvenliğinin ortadan kalkmasına uzanacak bir yolu açabilecek derin kriz ortamı, özel sektörün en önemli kuruluşu olan TÜSİAD’ın da olan biteni uzun süre sessiz ve etkisiz izledikten sonra özü itibari ile yumuşak bir açıklama eleştirmesine neden olmuştur. Ancak Cumhur İttifakı’nın bu yumuşak eleştiriye gösterdiği tepki arzu ettikleri modelin Beyaz Rusya olduğunu bir kez daha açık şekilde göstermiştir.

Cumhur İttifakı’nın yönlendirmesi ile TÜSİAD’ın açıklaması üzerine “yargı organlarını etkilemek” iddiası ile TÜSİAD’a soruşturma açılması trajikomiktir.

Anayasa Mahkemesi bireysel hakların ihlaline dair karar aldığı zaman Anayasa Mahkemesi’ne ve mahkeme üyelerine siyasi eleştiri sınırlarını çok aşan tepkiler veren, hatta mahkemenin kapatılmasını öneren açıklamalar yargıyı baskı altına almak, adil yargılanmayı etkilemek olmuyor da TÜSİAD’ın açıklamaları mı adil yargılamayı etkileme girişimi oluyor?

Yaşanan, muhalefete yönelik düşman ceza hukuku uygulamasının bir parçasıdır. İktidar bloğu kayıtsız şartsız itaat etmeyen herkesi artık düşman olarak görmektedir.

***

Türk hukuk tarihine kara bir leke olarak geçecek bir hukuk faciasıyla karşı karşıyayız!

Genel Başkanımız Sayın Prof. Dr. Ümit Özdağ 20 Ocak 2025 günü haksız ve hukuksuz yere yetkisiz İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gözaltına alınmış, ardından mesnetsiz ve hukuken yok hükmündeki bir delile dayanılarak 21 Ocak 2025 günü tutukluluğuna karar verilmiştir.

Genel Başkanımızın tutukluluğunun bir ayı bulacak olması nedeniyle, CMK’nın 108’inci maddesi gereği yapılması gereken ‘Tutukluluk İncelemesi’nde ‘tutukluğun devamı’ ya da ‘salıverilmesi’ yönünde karar vermesi beklenen Soruşturma Savcısının kararını ne zaman vereceğini öğrenmek ve devamında kararı değerlendirecek olan Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’nin sorgusuna katılarak savunma yapabilmek maksadıyla 17 Ocak 2025 günü Soruşturma Savcısı kalemi ile görüşülmüştür.

Görüşmede Genel Başkanımızın bir kısım müdafilerinin Ankara’dan İstanbul’a gelerek Sulh Ceza Hakimliği sorgusuna katılmak istendiği bildirilmiş, bu nedenle ‘Tutukluluk İncelemesi’nin ne zaman yapılacağı sorulmuştur. Kalemin Soruşturma Savcısı ile yaptığı görüşme sonrası, ‘Tutukluluk İncelemesi’nin 19 Şubat 2025 Çarşamba günü yapılacağı bildirilmiştir. Aynı gün soruşturma dosyasını fiziken inceleyen Genel Başkanımızın İstanbul’daki müdafisine de karar değişikliğine dair herhangi bir bilgi verilmemiştir.

‘Tutukluluk İncelemesi’nin 19 Şubat 2025 günü yapılacağının müdafilere bildirilmesine ve bir kısım müdafinin Ankara’dan gelerek incelemeye katılacaklarını ifade etmesine rağmen, haber verilmeden, adeta kaçırılırcasına, ‘Tutukluluk İncelemesi’ bildirilen tarihten bir gün önce yani 18 Şubat 2025 günü yapılmış İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği tarafından, müdafisiz şekilde SEGBİS sistemi ile ifadesi alınan Genel Başkanımızın TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINA karar verilmiştir.

Genel Başkanımızın tutukluluk süreci boyunca yaşananlar, yalnızca bir usulsüzlük değil, doğrudan yargının siyasallaştırıldığının ve hukukun ayaklar altına alındığının kanıtıdır. Adalet mekanizmasının temel ilkelerinden biri olan savunma hakkı, açıkça gasp edilmiş ve yargı süreci, siyasi baskının bir aracı haline getirilmiştir.

Ancak bu hukuksuzluk sadece bir yargı hatası olarak görülemez. Yaşananlar, açık ve net bir şekilde Genel Başkanımıza yönelik sistematik bir sindirme operasyonunun parçasıdır.

Yarın Genel Başkanımızın duruşması öncesi Silivri’de gerçekleştirilecek büyük halk buluşmamızdan duyulan korkunun bir yansıması olarak, Sayın Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın mahkemeye çıkışı gizli tutulmuş ve sürecin kamuoyuna yansıması engellenmeye çalışılmıştır. Türk milletinin adalet talebinden korkanlar, yargıyı bir silah olarak kullanarak bu süreci bir kez daha manipüle etme yoluna gitmiştir!

Ancak bilinmelidir ki bu baskılar, bu hukuksuz kararlar, bu çürümüş sistem, ne Genel Başkanımızı ne de Zafer Partisi’ni yolundan döndürebilir! Sayın Prof. Dr. Ümit Özdağ, Türk milletinin adalet ve hürriyet mücadelesinin en ön safında yer almaktadır ve bu kirli tezgâhlara boyun eğmeyecek kadar güçlü, milletine ve davasına bağlı bir liderdir!

Bu hukuksuzluğu planlayanlar, yargıyı araçsallaştırarak sindirme çabasına girenler, Türk milletinin iradesinden ve adalet talebinden kaçamayacaktır! Bugün adaleti ayaklar altına alanlar, yarın hukukun karşısında hesap verecektir! Türk milleti, hayatı pahasına Türk milletinin haklarını savunan Genel Başkanımız Sayın Prof. Dr. Ümit Özdağ’a yapılan bu hukuksuzluğu unutmayacak ve haklı davasına sahip çıkacaktır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.