Madımak Katliamı Leman Provakasyonu
2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin radikal İslamcı bir grup tarafından yakılması ve çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak ölümü ile sonuçlanan olaylardır.
Katliam sırasında dışarıda toplanan saldırganlardan iki kişi ölmüştür. Büyük bir kısım, güvenlik görevlilerinin ellerinden geleni yapmadıkları görüşünü savunmaktadır. Katliamdan ağır yaralı olarak sağ çıkan Aziz Nesin, olaylardan sonra yaptığı basın açıklamasında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i ve Tansu Çiller/Erdal İnönü DYP-SHP koalisyon hükûmetini sert şekilde eleştirmiş, "Bir devlet var, diyordum ben. Bir devlet var, inanılacak devlet var. İyi-kötü, yanlış yapıyor-doğru yapıyor ama devlet var. Elbette bunu önleyecekler. Bu kadar ödün verilemez, diye düşünüyordum. Yanılmışım" demiştir.
Katliam Nasıl Oldu?
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilmiş olan Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında pek çok sanatçı ve fikir insanı, dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin'in özel davetlisi olarak Sivas'a geldi. Kültür Merkezi içinde karşıt grupla çıkan taşlı-sopalı çatışma, fazla büyümeden, polis tarafından zor kullanılarak önlendi.
Aziz Nesin'in, "Bin yıllık Kur’an'a neden inanayım? Bu yüzden Müslüman değilim" sözünün gazetelerde yankılanması olayı iyice körükledi ve gerilimi tırmandırdı. Binlerce kişiden oluşan karşıt grup, Kültür Merkezinden ayrılıp yeniden Hükûmet Meydanı'na geldi. Hükûmet Konağını taşlamaya ve slogan atmaya başlayan saldırganlar, ardından Madımak Oteli civarına ulaşarak slogan atmaya devam etti. "Şeytan Aziz!", "Sivas, Aziz'e mezar olacak!" gibi sözlerden sonra sloganlar devlete ve rejime yöneldi, "Kahrolsun laiklik!", "Müslüman Türkiye!", "Yaşasın Şeriat!" sloganları atıldı.
Grup, önce Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı. Oteldekiler ise kurtarılmayı bekliyorlardı. Saldırganların Madımak Oteli'ni henüz yakmadıkları saatlerde Aziz Nesin, Ankara'daki Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'yü arayıp "Bizi kurtarın" dedi. İnönü buna, "Hiç merak etmeyin. Gerekli tedbiri aldık" cevabını verdi. Fakat daha sonra tutuşturulan perdeler ve otelin alt katında bulunan eşyalarla birlikte Madımak Oteli yakıldı. Saldırganlardan bazılarının, "Allah'ım bu senin ateşin! İçeriye gönder!", "Cehennem ateşi işte!", "Şeytan Aziz!" dedikleri duyuldu. Uzun süren bekleyiş sonunda oteldekiler kurtarılamadı. Otele sığınmış olan kişilerden aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen,[8] Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin'in de bulunduğu 35 kişi yanarak veya dumandan boğularak öldü. Aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu 51 kişi de olaylardan kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtuldu. İtfaiye merdiveniyle kurtarılmaya çalışılan Aziz Nesin, merdivendeki görevli tarafından darp edilip merdivenden itfaiye aracı etrafında toplanan saldırgan kalabalığa doğru itildi. Başından yaralanan Aziz Nesin'i linç girişiminden araya giren polisler kurtardı. Yaralılar, polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesine götürüldü.
Olaylar sonucunda 33 konuk, 2 otel görevlisi ve 2 saldırgan öldü. Akşam saatlerinde valilikçe ilan edilen 2 günlük sokağa çıkma yasağı ile birlikte güvenlik güçleri şehirde tam bir hâkimiyet sağlayabildi.
Tam 33 Yıl Sonra Aynı Günler …
Leman Dergisine Gerici Saldırı
Leman'da İslam peygamberi Muhammed'in tasvir edildiğine yönelik iddialar sonrası açılan soruşturmayla, yapılan gözaltılarla, gerici saldırılarla hukuk ayaklar altına alındı. Oysa AYM geçen sene verdiği kararla Muhammed'in resmedilmesini ifade özgürlüğü saymıştı.
Mizah dergisi Leman'ın 26 Haziran'da yayımlanan son sayısında, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarını konu alan bir karikatüre yer verildi. Leman'da İslam peygamberi Muhammed'in tasvir edildiğine yönelik iddialar sonrası açılan soruşturmayla, yapılan gözaltılarla, gerici saldırılarla hukuk ayaklar altına alındı. Oysa AYM geçen sene verdiği kararla Muhammed'in resmedilmesini ifade özgürlüğü saymıştı.
Mizah dergisi Leman'ın 26 Haziran'da yayımlanan son sayısında, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarını konu alan bir karikatüre yer verildi. Kimi çevreler karikatürde İslam peygamberi Muhammed'in tasvir edildiği öne sürdü. Bunun üzerine hem gerici güruh hem de iktidar, hukuku ayaklar altına alan saldırılar başlattı.
Soruşturma ve sonrasında yaşanan gözaltılar
Hükümet mensubu siyasetçiler aleni şekilde Leman'ı hedef gösterdi, dergi çalışanlarını "alçaklık" ve "hadsizlikle" suçladı. Kısa bir süre sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı dergi hakkında "dini değerleri alenen aşağılama" suçlamasıyla soruşturma başlattı. Soruşturma kararının ardından da gözaltı haberleri gelmeye başladı.
İşte bu noktada sahneye İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya çıktı. Yerlikaya, soruşturma kapsamında gözaltına alınan toplam 4 kişi için de ayrı ayrı paylaşım yaptı, hepsine hakaretler savurdu. Göreve geldiğinden beri kişisel sosyal medya hesabı üzerinden operasyonlara ait görüntüleri paylaşmayı pek seven Yerlikaya, gözaltı esnasında çekilmiş videoları paylaşmayı ihmal etmedi. "Şüpheliler" yüzüstü yere yatırıldı, gözaltı işlemini uygulayan polislerin dizleriyle ezildi, ters kelepçelendi, çıplak ayak sokakta yürütüldü ve kelepçeli kolları bükülüp, kafaları eğilerek ekip aracına götürüldü. Oysa gözaltılara gerekçe gösterilen soruşturmanın kendisi yok hükmündeydi. Neden mi? Bunun için geçmiş yıllarda Paris'te meydana gelmiş ve Türkiye'de de davalara konu olmuş örnek bir olaya bakmamız gerekiyor.
AYM geçen sene karar vermişti: İfade özgürlüğü
Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo'ya, İslam peygamberi Muhammed’e hakaret ettikleri iddiası üzerine kurulu bir propaganda kampanyasının ardından 7 Ocak 2015’te saldırı düzenlenmiş ve derginin Paris’teki ofisine giden cihatçı militanlar 12 kişiyi öldürmüş, 11 kişiyi de yaralamıştı. Katliamın ardından dergi “Her şey affedildi” başlığıyla çıkmış ve kapakta gözü yaşlı şekilde resmedilen Muhammed'in "Ben Charlie’yim” yazılı bir döviz tutan karikatürüne yer verilmişti.Bahse konu sayı Türkçeleştirilmiş, çok sayıda dijital ve basılı mecrada da yayımlanmıştı. Yayınların hedef gösterilmesi ise erişim engeline neden olmuştu. Erişim engeli kararı Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşınmış ve mahkeme tam 9 yıl sonra, yani geçen sene sonuçlanmıştı. Anayasa Mahkemesi, Muhammed'in resmedildiği karikatüre erişim engeli kararı verilmesini ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna hükmetmişti.Peki buradan hareketle dün geceye yaşananlara dönecek olursak, elimizdeki veriler neler?
Anayasa Mahkemesi, geçen sene verdiği kararla Muhammed'in resmedilmesinin ifade özgürlüğü olduğunu ilan etti.
Leman'da yayımlanan karikatürde Muhammed'in resmedildiği iddia edildi. Ancak Leman tarafından yapılan açıklamada bu iddia net bir şekilde yalanlandı.
Aleni bir biçimde Muhammed'i resmetmek AYM tarafından suç sayılmamasına karşın, gerçekliği olmayan iddia üzerinden Leman hakkında soruşturma başlatıldı ve 4 kişi gözaltına alındı.
'Leman dergisine karşı yapılanları hukuk normları ile yorumlamak mümkün değil'
Eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da soL'un bu duruma dair sorusunu yanıtladı:"Hatırlarsak gerici bir katliam ve bu katliama karşı bütün Avrupa ülkelerinin bir dayanışması oldu. Hatta dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun da Fransa'ya gidip o dayanışma yürüyüşüne katıldığını hatırlıyoruz. Akabinde Charlie Hebdo dergisinden bir seçki yayınlandığını ve Cumhuriyet gazetesinin dağıtımının engellenmesi girişimlerini hatırlıyoruz. Bugün Leman dergisine yapılan işlemleri Charlie Hebdo olayından çok da farklı düşünmemek gerekiyor. Hicve, ifade ve basın özgürlüğüne ilişkin olarak evrensel normlar göz önüne alındığında Leman dergisine karşı yapılanları hukuk normları ile yorumlamak mümkün değil."
Yerlikaya sessizdi: Çünkü Beyoğlu'nda kimse gözaltına alınmadı
Öte yandan dün hukukun ayaklar altında alındığı bir diğer olayın başrolünde gericiler ve onlara müdahale etmeyen emniyet güçleri vardı.Leman'ın Muhammed'i karikatürleştirdiğine yönelik iddia sonrası çeşitli sosyal medya paylaşımlarında Charlie Hebdo saldırısı ve Madımak Katliamı'na atıfla ölüm tehditlerinde bulunuldu. Bunun üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından "terör örgütü" listesine alınan İslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi'yle (İBDA-C) bağlantılı olduğu bilinen İBDA - C terör örgütünün yan kuruluşu Büyük Doğu Akıncıları Derneği de sosyal medya üzerinden Leman dergisi önüne çağrı yaptı. Leman'ın ofisi önüne toplanan gerici güruh, "Kahrolsun laiklik, yaşasın şeriat" ve "Kemalist köpekler hesap verecek" gibi sloganlar attı. Saldırganlar derginin ofisine saldırdı, sokaktaki kafe ve barlarda bulunan yurttaşlara ise saldırı girişiminde bulundu. "Ya onlar gidecek ya biz; ya onlar ölecek ya biz öleceğiz" tehditleri savrulurken, eylemlerde gösterdikleri şiddetle ve işkence haberleriyle gündeme polis ise saatlerce herhangi bir müdahalede bulunmadı. Eylemin yaklaşık üçüncü saatinde dağılmaları için kitleye ricada bulunan polis ve gerici güruh arasında zaman zaman ufak arbedeler yaşandı. Kitlenin polis barikatlarına çeşitli yabancı cisimler fırlattığı anlar kameralara yansıdı.Leman çalışanlarına yönelik gözaltıları sosyal medya şovuna dönüştüren Yerlikaya, Beyoğlu'nda saatlerce süren saldırılara dair tek bir paylaşımda bulunmadı. Çünkü Beyoğlu'nda kimse gözaltına alınmadı...
'Leman'a değil, Leman'a karşı bu eylemleri gerçekleştirenlere soruşturma yapılması gerekiyor'
Ömer Faruk Eminağaoğlu ise bahse konu gerici eylemlerin, hukuk dışı olduğunu ve tahrik ortamı yaratılarak saldırganlık gösterine dönüştüğünü ifade etti.Kamu görevlilerin ortaya çıkan hukuk dışı eylemi bastırma konusundaki pasif tutumuna işaret eden Eminağaoğlu, bu gibi eylemlerin kamu düzenini bozma konusunda giderek daha da pervasızlaşabileceğini ve sınır tanımadan devam edebileceğini söyledi. Eminağaoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:"Leman olayı bir fırsat olarak görüldü. Her an Türkiye'nin ve halkın nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya kalabileceğini gözler önüne serdi. Gericiliğin ne düzeye ulaştığını, her an patlamak üzere fırsat kolladığını herkes görmüş oldu."Leman dergisine yönelik eylemleri ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmenin mümkün olmadığını, eleştiri hakkının ötesine geçilerek laikliğe saldırıldığını vurgulayan Eminağaoğlu, "Bu durum tam aksine ifade özgürlüğünün sınırlarının aşılması, kamu düzeninin bozulması, açık ve yakın tehlike halinin ortaya çıkmasıydı" dedi ve devam etti:"Bu nedenle Leman dergisine değil, Leman dergisine yönelik bu eylemleri gerçekleştirenler hakkında etkili bir soruşturma yapılması gerekiyor kaçınılmaz bir biçimde."Charlie Hebdo'nun Türkçeleştirilmesinin ardından yaşananlara karşı, 2015 yılında ifade ve basın özgürlüğüne destek amacıyla dönemin Yargıçlar Sendikası Başkanı olarak Cumhuriyet gazetesini ziyaret ettiğini anımsatan Eminağaoğlu, sözlerini şöyle noktaladı: "Ziyaret sonrası bana da disiplin soruşturması açılmış ve kınama cezası verilmişti. Türkiye'de iki mevcut tabloyu göstermesi için: O gün kınama cezası, bugün taşlı sopalı saldırılar. Her geçen gün tehlikenin ne kadar büyüdüğü, kamu makamlarının duyarsızlığından ziyade bu gibi eylemlere ortam yaratıldığını gösteriyor."