‘İETT Akademi Mezuniyet Töreni’nde konuştu.

TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu: ‘İETT Akademi Mezuniyet Töreni’nde konuştu.

 ‘Özel halk otobüslerinin gelirlerindeki dengeyi kurmak, haksızlığı ortadan kaldırmak adına Ekrem İmamoğlu dönemi büyük bir risk almıştır’ diyen İmamoğlu, ‘Bizi gece-gündüz dövdükleri renkleri de birleştirdik. Dedik ki; ‘İETT çatısı altında saygın bir hizmeti hep birlikte verelim.’ Önceden öyle değildi. Kolayca deniyordu; ‘O halk otobüsü!’ ‘Ben esnafıma güveniyorum. Esnafımla bu işi çözeriz’ dedik. Ha bazı ufak, tefek ihanetler yaşamadık değil ya da kötülükler görmedik değil. Otobüs yanarken video çekilmelerine tespit etmedik değil. Ama bunları da aşacağız, bu kötülükleri de aşacağız” ifadelerini kullandı.

Her gün İETT’yi aşağılayan ve Ekrem İmamoğlu'nu dövmek için yerle bir edenlerin aslında kendi özlerine hakaret ettiğini vurgulayan İmamoğlu, ‘Bu ülkenin Cumhurbaşkanı da bir gün İETT'nin çalışanıydı örneğin? Yani kendi durumunu aşağılıyor. Yazıktır, günahtır. İETT, bizim dönemimizde, geçmiş dönemden arıza bakımından da kaza bakımından da birçok bakımdan da daha başarılıdır, onu söyleyeyim. Bir algı yaratılıyor mu; yaratılıyor. Yani her gün gazetelere, her gün televizyonlara haberler veriliyor mu; veriliyor. Ama esas yazık ettikleri, kurumunun adı, İETT’nin adı. Ayıptır. Yapmayın. İETT benim değil ki; sizin, hepimizin, milletin. Yazıktır. Bir insan, kendine ait olan bir kurumu aşağılamaz” şeklinde konuştu.

Siyaset ve koltuğun her olmadığının altını çizen İmamoğlu, “Birileri, koltuk kendini ait zannediyor. Güzel bir bayrağın altındayız hep beraber. Değerli bir cumhuriyetin, değerli bir devletin evlatlarıyız. Kim, ne kötülük yaparsa yapsın, biz iyilik yapmaya devam edeceğiz kardeşim. Bize kötülük yapana bile kötülük yapmayacağız. Günü geldiğinde, hukukun ve adaletin önünde hesap vermesini sağlayacağız, o kadar. Kimseye kötülük yapmayacağız. Kimsenin ayağına çelme takmayacağız. İyi yapılan işleri alkışlayacağız” dedi.

ŞİŞLİ / İSTANBUL

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) bağlı kuruluşu İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri’nin kurum içi sürekli eğitim projesi “İETT Akademi”yi başarıyla tamamlayan 2 bin 400 şoför mezun oldu. İETT Akademi Mezuniyet Töreni, Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katılımıyla, Harbiye’deki Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleştirildi. Ulaşım sektöründe hizmet veren özel halk otobüsleri derneklerinin temsilcilerinin de katıldığı törende, İmamoğlu ve İETT Genel Müdürü İrfan Demet birer konuşma yaptı. İETT’nin, İstanbul’un geçmiş hafızasında tarih yazan bir kurum olduğunun altını çizen İmamoğlu, “Bugün de baktığımızda çok önemli bir yeri var. Şoförlerimizin de bir nevi İBB’mizin yüzü konumunda olduğunu biliyorum ve görüyorum” dedi.

“2018 YILINDA 9 SAAT OLAN KİŞİ BAŞI EĞİTİM SAATİMİZ 47 SAATE ÇIKTI”

Son iki yılda İETT Akademi'de eğitimlerini başarıyla tamamlayarak mezun olan şoför sayısının 2 bin 400 olduğunu aktaran İmamoğlu, “Bu, kıymetli bir sayı. Bu yol arkadaşlarımızın, bu eğitimi aldıktan sonra yaşamlarında elbette sağlıkla, kazasız, belasız ve aileleriyle mutlu bir şekilde meslek yaşamlarını sürdürmelerini diliyorum. 2024 yılında, özellikle arkadaşlarımın özel çabalarıyla, eğitim salonlarının daha çağa uygun hale getirilmesi sağlandı. 2018 yılında 9 saat olan kişi başı eğitim saatimizi, beş kat artırdılar arkadaşlarımız ve 47 saate çıktı. Amacımız, İETT ile güvenli ve konforlu ve de aynı zamanda huzurlu yolculuk yapabilmeleri hemşehrilerimizin. 2022-24 yılında yine İSFALT ve İETT'ye katılan eğitim programını başarıyla tamamlamış ve sonrasında İETT hattında 350 gün ve üzeri çalışmış 24 şoförümüze bugün plaketlerini takdim edeceğiz. İETT Akademi bünyesinde görevli olan 2 bin 400 yeni şoförümüzden sorumlu 14 eğitmenimize de teşekkürlerimizi ileteceğiz buradan” bilgilerini paylaştı.

“SİZDEN EN BÜYÜK DİLEĞİMİZ…”

İETT, İSKİ ve İstanbul İtfaiyesi gibi kurumların kadim kültürlerine vurgu yapan İmamoğlu, çalışma arkadaşlarına, “O bakımdan siz de aslında bu tarihi değerlerimizin birer aktörüsünüz. Bu yönüyle sorumluluk taşıdığınızı bilmenizi isterim. Sizden en büyük dileğimiz, burada aldığınız eğitimi en güçlü şekliyle meslek yaşamınıza yansıtmanız. İETT'de şoför koltuğunda oturan bir hanımefendiyi ve bir beyefendiyi gördüğümde, inanın sanki orada ben varım ve benim duygularımı hissettiren bir dostum, bir yol arkadaşım var. Aynı şey, metro durağında gördüğüm güvenlikte çalışan bir kardeşim için geçerli. Genel Sekreterimizden Genel Müdürümüze, bütün yöneticilerimizde aynı şeyi hissediyorum. Çünkü bu öyle bir şey ki, neredeyse 90 binin üzerinde çalışanımızın, işini yaptığı esnada bir vatandaşa hitabı, bir vatandaşla diyaloğu ya da ona verdiği hizmetin kalitesi… Ben bir insana nasıl davranıyorsam, öyle davranılmasını isterim. Ya da bana nasıl davranılmasını istiyorsam, ben de bütün vatandaşlarımıza bu kurum bünyesinde herkesin aynı şekilde davranmasını isterim” sözleriyle seslendi.

“BEN EMANETÇİYİM, SİZLER KALICISINIZ”

Kamu yöneticisi olmanın fedakarlık isteyen, kutsal bir görev olduğunun altını çizen İmamoğlu, özetle şunları söyledi:

“İnsanı, insan olduğu için seveceğiz. İnsanı; vatandaşımız, yurttaşımız, hemşehrimiz olduğu için seveceğiz ve saygı duyacağız. Çocuklarını, gençlerini, kadınlarını, herkesi, yaşlımızı en üst seviyede karşılamanın, ona dirayetli, disiplinli ama aynı zamanda severek, gülümseyerek çalışmak ve hizmet vermenin mutlaka yöntemlerini bulacağız. Bu aynı zamanda, inanınız, mutlu ve huzurlu bir şehir yaratır. Ve böyle bir şehirde, inanınız, her birinizin ailesi, yuvası da güçlüdür ve teminat altında olur. Yani aslında yaptığınız işin, yuvanıza yansıyan tarafı vardır. Bu bakımdan ben, kendi görevimi de bu kadar kutsal bir yere koyuyorum. Sonuçta ben de emanetçiyim. Sizin gibi değil. Belki sizler daha uzun zamanlarda, daha kalıcı bir şekilde hizmet edeceksiniz. Bizim siyasi görevimizin zamanı bellidir. Emanetçiyiz. Günü geldiğinde gideceğiz. Bir başkası göreve gelecek.”

“HAYATIN GÜZEL TARAFI DA ODUR…”

“Ve gerçekten hayatın güzel tarafı da odur; görev değişimi, yenilenme, demokrasinin, cumhuriyetin bize vermiş olduğu bu güzel nimetin belki de en güzel tarafı bu. Yoksa koltuğa saplanıp kalmak sanki mülk sahibiymiş gibi davranmak, bir süre sonra şımarıklığı, bir süre sonra kibri, ukalalığı getirir. Allah korusun. Dolayısıyla bizim bu felsefemizin, kurumumuzun her hattına, her sathına yansımasını çok istiyorum. Şehrimizin, bu koca şehrin sizler sayesinde güvende olduğunu hissettiği, huzurlu olduğunu hissettiği, bir kişinin kendini yalnız hissettiğinde, yalnız kaldığını düşündüğünde ona sahip çıkan bir çalışanın olduğunu bildiği bir ortamda, inanın ülkenin de güzel ülkemizin de güvenine, huzuruna katkı sunmuş olursunuz. Bu, bu kadar mühim yani. Ya bu kadar mı? Evet bu kadar mühim. İstanbulluya hizmet, bu kadar kutsal ve değerli. Bu bakımdan bugün burada özellikle olmak istedim.”

“TAŞIMACILIK, GÜNÜN KOŞULLARINDA ÇOK ZORLAŞTI”

“Taşımacılık, günün koşullarında çok zorlaştı. Ülkemizde iki ayrı uç var. Bir tanesi, çok pahalı ve çok yüksek bir maliyet dönemini yaşıyoruz. Bu, hiçbir döneminde Türkiye'nin, bu kadar uçta değildi. Bunu evlerinizden de yaşamınızdan da biliyorsunuz. Yani ekonomik olarak hiç bu kadar maliyetleri yüksek bir dönemi yaşamadık. Ama ülkemizin bir o kadar da geliri düşmüş durumda. Bu ne yazık ki böyle. Üzülerek söylüyoruz. Yoksulluk birini mutlu eder mi? Ne demek? Benim milletimin zenginliği beni mutlu eder, yoksulluğu eder mi? Şimdi bu bize ne yaratıyor, özellikle taşımacılıkta. Burada özel sektörün de kıymet yöneticileri var. Bakın; 2019 yılından önce, ulaşıma 100 lira harcıyorsak, biletlerden bunun 65-70 lirası geliyordu, 30-35 lirasını kurum tamamlıyoruz. Şu anda biz, ulaşımda biletlerden 30 lirasını alıyoruz, 70 lirasını karşılıyoruz. Açık devasa oldu, büyüdü. Niye? Çünkü artan maliyetler kadar biletlere zam yapamadık. İnsanımız fukara. Bugüne gelene kadar geçen her dönemde fukaralaşarak geldi. Biletlere o kadar zam yapamadık. Ama maliyetler, uçtu gitti. Ve biz, harcamanın, maliyetin 100 liranın 70 yetmiş lirasını, kasamıza gelen gelirlerden oraya aktarmak zorunda kalıyoruz. Dolayısıyla, çok zor bir dönemde süreç yönetiyoruz.”

“EKREM İMAMOĞLU DÖNEMİ BÜYÜK BİR RİSK ALMIŞTIR”

“Bazen arkadaşlarım üzülüyorlar, tekerleklerini çevirmekte zorlanıyorlar. Onun farkındayım. Ama burada bütçemizin kaynaklarında ne var ise… Sonuçta ben, bilançoda ne dönüyor, kasada ne var, ne veriliyor, ne verilmiyor; hepsini görüyorum. Dolayısıyla, hiçbir özel sektör kurumu burada ihmal edilmiyor. Tabii zorluklarımız var, aksamalarımız oluyor, gecikmelerimiz oluyor. Ki ben görevi devraldığımda, birkaç ay gecikmeyle geriden geldikleri bir dönemi devraldığımı da biliyorum, bugünkü kadar yük olmamasına rağmen. Bugün yükümüz çok ağır. Bizim de gelirlerimizde azalma söz konusu ve giderlerimiz artmış durumda. Tabii bir yandan özel halk otobüslerinin özellikle gelirlerindeki dengeyi kurmak, haksızlığı ortadan kaldırmak adına da Ekrem İmamoğlu dönemi büyük bir risk almıştır. Kilometre bazlı, hakkını teslim eden bir sistemi ortaya koymuştur. Yani bir tarafta az kazanan hat, bir tarafta çok kazanan hat; ‘az kazananın canı çıksın, çok kazananın parası bol olsun’u ortadan kaldırdık.”

“BİZİ GECE-GÜNDÜZ DÖVDÜKLERİ RENKLERİ BİRLEŞTİRDİK”

“Artı; bizi gece-gündüz dövdükleri renkleri de birleştirdik. Dedik ki; ‘İETT çatısı altında saygın bir hizmeti hep birlikte verelim.’ Önceden öyle değildi. Kolayca deniyordu; ‘O halk otobüsü!’ Kardeşim, denetimini biz yapıyoruz, bilmem nesini biz yapıyoruz.’ Bir de ben esnafıma güveniyorum. Esnafımla bu işi çözeriz’ dedik. Ha bazı ufak, tefek ihanetler yaşamadık değil ya da kötülükler görmedik değil. Otobüs yanarken video çekilmelerine tespit etmedik değil. Ama bunları da aşacağız, bu kötülükleri de aşacağız. Her gün, her gün, İETT'yi aşağılayan, İETT'yi yerle bir etmeye çalışan, yani İstanbul'u kaybettim diye, Ekrem İmamoğlu'nu dövmek için yerle bir eden, aslında kendi özüne hakaret ediyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı da bir gün İETT'nin çalışanıydı örneğin? Yani kendi durumunu aşağılıyor. Dolayısıyla yazıktır, günahtır. İETT, bizim dönemimizde, geçmiş dönemden arıza bakımından da kaza bakımından da birçok bakımdan da daha başarılıdır, onu söyleyeyim.”

“BİR İNSAN, KENDİNE AİT OLAN BİR KURUMU AŞAĞILAMAZ”

“Bir algı yaratılıyor mu; yaratılıyor. Yani her gün gazetelere, her gün televizyonlara haberler veriliyor mu; veriliyor. Ama esas yazık ettikleri, kurumunun adı, İETT’nin adı. Ayıptır. Yapmayın yani. İETT benim değil ki; sizin, hepimizin, milletin yani. Yazıktır. Bir insan, kendine ait olan bir kurumu aşağılamaz. Hatamızı yüzümüze vurun. Bunda bir sorun yok. Ama oturalım, istatistiklere bakalım. Eksiğimiz var mı? Var. Daha iyisini yapmak zorunda mıyız? Zorundayız. Bunları yakalamalı mıyız? Yakalamalıyız. Ama siyaset her şey değil yani. Koltuk her şey değil. Birileri, koltuk kendini ait zannediyor. Bir kere hepimiz faniyiz. Yani öbür gelip geçiyor. Bir gün ömür bitiyor. Çok sevdiğim bir doktor, sağlığımıza emanet ettiğimiz bir doktor dostumuz, yani zımba gibi olduğunu düşünen bir doktor dostumuz, evvelsi gün yürüyüşe çıktı, kalp krizinden öldü. Dün defnettik. Gitti. Dolayısıyla hayat fani. Bunu da unutuyoruz bazen. Yani birine saldırarak, ederek… Ve bunu yaparak, ülkemizin huzurunu kaçırıyoruz. Dünyaya da kötülük yapıyoruz. Bizim ülkemiz, önemli bir yerde. Bizim ülkemizin huzuru, bizim ülkemizin iyiliği, gücü, kuvveti, dayanışması, insanı birbirinden ayırt etmemesi, dünyaya bile iyi gelir.”

“BİZE KÖTÜLÜK YAPANA BİLE KÖTÜLÜK YAPMAYACAĞIZ”

“O bakımdan önemli bir şehirdesiniz. Önemli bir yurtta, vatandasınız, ülkedesiniz. Güzel bir bayrağın altındayız hep beraber. Değerli bir cumhuriyetin, değerli bir devletin evlatlarıyız. Kim, ne kötülük yaparsa yapsın, biz iyilik yapmaya devam edeceğiz kardeşim. Bize kötülük yapana bile kötülük yapmayacağız. Günü geldiğinde, hukukun ve adaletin önünde hesap vermesini sağlayacağız, o kadar. Kimseye kötülük yapmayacağız. Kimsenin ayağına çelme takmayacağız. İyi yapılan işleri alkışlayacağız. O bakımdan bugün çok iyi bir iş yapılmıştır. İETT, kendi çalışanlarını güçlü hale getirmiştir, mukavemetli hale getirmiştir, bilgili hale getirmiştir, dayanıklı hale getirmiştir. Dolayısıyla sizler de bu inançlı ruhunuzla, o güçlü deneyiminizle ve eğitiminizle vatandaşınıza hizmet vereceksiniz. Ne mutlu bize. İyi ki varsınız. İyi ki hanımefendi şoförlerimiz var. Onlara teşekkür ediyoruz. Başarılar diliyoruz. Sayıları artsın.”

“EFENDİM, KADINLAR O MESLEĞİ YAPAMAZMIŞ! VALLAHİ YAPAR”

“Efendim o mesleği yapamazmış, bu mesleği yapamazmış! Vallahi yapar. Yapar, her şeyi yapar. Ben şahidim. Doğduğum andan 17 yaşına kadar, gecemi gündüzümü birlikte geçirdiğim anacığımdan şahidim. Köyde yapmadığı iş yoktu. Şoförlük yapamayacak! Niye? Her mesleği yapar. Bu ülkeyi de yönetir, İstanbul'u da yönetir, ilçeleri de yönetir, kaptanlık da yapar, bilim de apar, sanat da yapar; her şeyi yapabilir. O bakımdan, bu eşitliğe dair de İETT'de atılan bu güçlü adımı devam ettireceğiz. Bu mesleğe gönül vermiş, bu işi seven hanımefendilerin de bu kurumun başının üstünde yeri vardır. Sayısının artmasını diliyoruz. İnşallah daha güçlü ve daha iyi hizmet eden İETT günlerinde milletimizi buluşturmak dileğiyle, bu eğitime katkı sunan herkese teşekkür ediyorum. Siz değerli kaptan katılımcılarımıza teşekkür ediyoruz. Hepinize kazasız, belasız hayırlı yolculuklar diliyorum.”

DEMET: “TOPLAM 795 YENİ ARAÇ KAZANDIRDIK”

İETT Genel Müdürü Demet de konuşmasında, özetle şu bilgileri paylaştı:

“İETT, bir günde; 6.786 aracı ve 11 bin kişilik şoför kadrosuyla, 832 farklı hatta, 64 bin sefer gerçekleştirmekte. 1 milyon 400 bin kilometre mesafe kat ederek, yaklaşık 5 milyon yolculuk gerçekleştirmektedir. İETT’nin, sadece 1 günde yaptığı mesafe, Edirne – Kars arası mesafenin tam 835 katı, dünyanın en geniş çevresi Ekvatorun ise 35 katıdır. 1 günde gerçekleştirilen yolculuk sayısı ise, dünyadaki birçok ülkenin nüfusundan fazladır. Böylesine önemli bir kentte, hayatın akışı için böylesine kıymetli bir görev yürüten İETT’nin hizmet kalitesinin her geçen gün daha da iyi noktaya gelmesi için, İBB Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun liderliğinde çalışmalarımıza hızla devam ediyoruz. Filomuzu güçlendirmek ve şehrimize çok daha güçlü, konforlu, çevreci ve yeni nesil teknolojilerle donatılmış araçlarla hizmet verebilmek için, 252 adet yüksek yolcu kapasiteli metrobüs ve 150 otobüsümüz başta olmak üzere, toplam 795 yeni aracımızı kazandırdık.”

“İETT ŞOFÖRLÜĞÜNDE TAŞERON UYGULAMASINA SON VERDİK”

“İETT şoförlüğünde taşeron uygulamasına son verdik ve daha önce taşeronda çalışan 2.654 şoförümüzün, İETT ve İBB ailesine katılmasını ve eşit imkanlarla çalışmasını sağladık. Şoförlerimizin eğitimlerini tam 5 kat artırdık ve 47’şer saat ek eğitim almalarını temin ettik. Bu eğitimler kapsamında şoförlerimizin, yolcularıyla ve çevresiyle etkili iletişim kurabilen; güvenli ve ileri sürüş donanımlarına sahip; stresle başa çıkabilen; yeni nesil araç donanımlarına ve teknolojisine hakim; İstanbul gibi büyük bir metropolde her türlü acil ve sıra dışı olaya karşı hazır, bilinçli ve ne yapması gerektiğini bilen; alanının en profesyonel şoförleri olmaları için, akademi çalışmaları gerçekleştiriyoruz ve meyvelerini de alıyoruz.”

“2019 YILINDAN ÖNCE HİÇ KADIN ŞOFÖRÜMÜZ YOKKEN, BUGÜN 163 KADIN KAPTANIMIZ VAR”

“2019 yılından önce İETT’de hiç kadın şoförümüz yokken, Başkan’ımızın kadınlara fırsat eşitliği vizyonu ile İETT’de ulaşıma adeta kadın eli değdi. Bugün 163 kadın kaptanımız, İstanbul’da, İETT araçları ile hizmet veriyor. İstanbullulardan çok güzel geri dönüşler alıyorlar. Ayrıca;

2019 yılından bugüne kurumumuzda kadın çalışan oranımızı yüzde 213, kadın yönetici sayımızı da tam yüzde 236 oranında artırmış durumdayız. Ve gelinen noktada, artık erkek kaptanlarımıza eğitim veren 3 kadın eğitmenimiz de bulunuyor. İETT’de ilklere imza atmaya bu dönemde de devam ediyoruz. İETT Akademi’deki uygulamalı tüm bu eğitimlerimizi, sadece İETT kadrosunda bulunan kaptanlarımız için değil, İETT denetiminde hizmet veren tüm özel halk otobüsleri şoförleri için de vermeye başladık.”

Konuşmaların ardından, son 1 yıl içerisinde şikayet almamış ve kaza yapmamış şoförlere plaketleri, İmamoğlu ve Demet tarafından verildi.

TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İstanbul İl Başkanlığı’nca düzenlenen, ‘1. Yılımızda Parti Programı Konulu İl Danışma Kurulu Toplantısı’nda konuştu.

“Türkiye'nin birinci partisi olmamızın, yerel yönetimlerdeki ezici üstünlüğümüzün ve başarılarımızın kıskançlığıyla, koltukların onlara ait olduğunu düşündükleri hisleriyle, bedelini bize ödetmeye çalışıyorlar” diyen İmamoğlu, “CHP iktidarını engellemek için ellerinden geleni ardına bırakmıyorlar. Partimiz aleyhine, sosyal medya üzerinden yürütülen fitne kampanyalarına karşı, dikkatli ve uyanık olmalıyız. Bu dedikoduların kaynağının parti dışı çevreler olduğu apaçık ortadadır. Ama dedikodu ateşine odun taşımamak, hepimizin görevidir” şeklinde konuştu.

Demokratik bir parti olarak CHP’nin kurultaylara karşı olmadığının altını çizen İmamoğlu, “Daha 8 ay önce yapılan seçimlerden Türkiye'nin birinci partisi olarak çıkmış, daha 3 ay önce seçimli de olabilecek türde bir tüzük kurultayını olgunlukla bitirmiş ve tamamlamış, bütün muteber anketlerde birinciliğini koruduğu, geleneksel oy yüzdesini de kalıcı biçimde yukarılara taşıdığı görülen bir partiyi, sanki olağanüstü kurultay ihtiyacı varmış gibi göstermek, gösterilmesine vesile olmak asla kabul edilemez. Ülkenin bugünkü şartlarında böyle davrananlar, kesinlikle halkın gönlünde, vicdanında kendilerini asla yer bulamazlar” dedi.

İktidarın, elindeki bütün enstrümanlarla fitne çıkarmak için CHP’ye saldırdığına dikkat çeken İmamoğlu, “İsrail'in zulmüne karşı Tel Aviv'de, Berlin'de, Londra'da sesini yükselten gençleri örnek gösterirken, ülkemizde aynı cesur duruşu gösteren gençlerimizin protesto hakkına, onları tutuklayarak karşılık verenleri bu ülkenin yönetiminden hep birlikte gönderelim. Kayyımlarla, soruşturmalarla, mesnetsiz itibarsızlaştırma çabalarıyla, rakiplerine ahlaksızca ve hukuksuzlukla saldıranlar, bunların hiçbirini yapamaz sevgili dostlarım. En önemlisi; devletin karar mekanizmasını tek bir kişide toplayan, yürütmeyi, yasamayı, yargıyı kendine bağlayan, Meclis’i, sivil toplumu, akademiyi, yerel yönetimleri karar süreçlerinden tasfiye eden, medyayı baskıyla, hatta sahibi olarak zorla kendi iktidarını aparatına çeviren bu yönetim sistemiyle, bu söylediklerimin hiçbirisi olmaz” diye konuştu.

BEYLİKDÜZÜ / İSTANBUL

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanlığı’nca düzenlenen, “1. Yılımızda Parti Programı Konulu İl Danışma Kurulu Toplantısı”, Beylikdüzü Atatürk ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirildi. Yoğun katılımın olduğu toplantıda; CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ile Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu birer konuşma yaptı.

“BİR TARAFTA BEYLİKDÜZÜ, BİR TARAFTA ESENYURT”

Yaşamının yaklaşık 35 yılının bu bölgede geçtiğini belirten İmamoğlu, “Daha önce de hem değerli Genel Başkanımız hem İl Başkanımız, birçok konuşmada, İstanbul'da Türkiye'ye örnek olabilecek bir kıyas anlamında, çok karşı karşıya, yan yana, Esenyurt ve Beylikdüzü sürecinin çok rahatlıkla kıyaslanabileceğini ve insanlarımızın iki farklı anlayışla, bir noktadan sonra Beylikdüzü'nün o sarmaldan kurtarılıp nereye evrildiğini çok rahatlıkla görebilirken; diğer diğer tarafta ise Esenyurt'ta gerçekten üzülerek, vahlanarak 2004’ten itibaren çok vahşi bir 15 yılın yaşandığını ve katledildiğini, şehircilik namına katledildiğini, tarif edilemez, tanımlanamaz işler yapıldığını, on binlerce konut mağduru yaşatılan, oluşturulan bir yerde yaşam alanının bırakılmadığı, yani okul alanıymış, sağlık ocağıymış, parkmış vesaire hiç hesaba katılmadan, tamamen rant üzerine bir dünya nasıl kuruldu? Diğer tarafta ise, 2014 itibaren o sarmaldan çekip çıkartılan ve gerçekten başka bir şehircilik dönemine doğru evrilen Beylikdüzü'nde ise, milyonlarca metrekarelik yeşil alandan onlarca kreşine, birçok sosyal donatıdan İstanbul'da çok özel bir yere konumlandırılabilecek kültür merkezlerine, eğitim alanlarına varıncaya kadar nasıl bir kentsel, sosyal demokrat belediyeciliğin örneğinin var edildiğine şahitlik edebilirler” dedi.

“DEĞERLİ BAŞKANIMIZ PROF. DR. AHMET ÖZER'E YAPILAN ZULMÜ BÜTÜN MİLLETİMİZ İZLEMEKTEDİR”

Esenyurt’ta, 1,5 milyona yakın kişinin üst üste yığıldığı bir kent var edildiğini kaydeden İmamoğlu, “Ama buradan bir uzlaşıyla, bir gelecek tahayyülü nasıl yapılabilir ve ‘buradan nasıl sıyrılabilir’in teknik ve bilimsel altyapısı organize edilmeye çalışılırken, bir anda milletin seçme ve seçilme hakkına gasp edilerek, müdahale edilerek ne yazık ki Belediye Başkanımızın uygunsuz bir biçimde, hukuka aykırı bir biçimde, yani tabiri caizse evi basılarak, hapse atılarak vahşi bir biçimde sürecin yönetilmesiyle, değerli Başkanımız Prof. Dr. Ahmet Özer'e yapılan zulmü, bütün milletimiz izlemektedir. Tabii yanındayız. Mücadelemiz, son derece üst seviyede. Ama hukuki zeminde ama yasal zeminde ama siyasi zeminde ama vatandaş nezdinde devam edecektir. Bugün Ahmet Özer Başkanımızın yerine atanan kayyım ve otoriter aklın, meşrulaştırma konusunda bir dil kullanımıyla, Türkiye'mize sanki bir mesaj verircesine, demokrasiden uzaklaşan ve demokrasiden uzak tutulan bir süreci yaşatırken, bir de bunun şımarık dilini kullanma hakkını kendinde gören insanlara, bu millet hem seçimlerde hem anayasal zeminde hem de hukuk zemininde gerçekten en yüksek seviyede dersi verecektir” diye konuştu.

“ADALET VE DEMOKRASİ İÇİN EN ÜST SEVİYEDE MÜCADELEYİ VERME KONUSUNDA KARARLI BİR

EKREM İMAMOĞLU OLDUĞUMU BÜTÜN İSTANBUL'A VE TÜRKİYE'YE HAYKIRMAK İSTİYORUM”

“Ben, şahsen kendimi şöyle ifade ediyorum” diyen İmamoğlu, “Siyasette gün geçtikçe, zaman geçtikçe, gerçekten insan kendini önce adaletin ve demokrasinin savaşçısı olarak görüyor. Ben öyle görüyorum kendimi. Adalet ve demokrasi için, bu memlekette verilecek en üst seviyede mücadeleyi verme konusunda kararlı bir Ekrem İmamoğlu olduğumu buradan, kendi evimden, Beylikdüzü'nden bütün İstanbul'a ve Türkiye'ye haykırmak istiyorum. Bu bağlamda, Ahmet Özer ve diğer bütün haksız ve hukuksuz olan iş ve işlemlerde, sonsuz takip içerisinde olacağımı tekrar beyan etmek ve söz vermek isterim” ifadelerini kullandı.

“GELECEĞİMİZİN IŞIĞI OLACAK BİR SÜRECİN İÇİNDEYİZ”

“İkinci yüzyıl değişim kurultayı kapsamında başlattığımız program yenileme çalışmaları, parti içi gündemimizin en önemli maddesidir” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

“Geleceğimizin ışığı olacak bir sürecin içindeyiz. Biz, bir program partisiyiz aslında. Partimizin ilk kurultayı olan Sivas Kongresi'nden bu yana böyleyiz. O tarihte, Sivas Kongresi'nde alınan kararların maddelerine bakın; inanılmaz ötede, inanılmaz ilerici tarifleri görürsünüz. Biz, birleşip bütünleşerek, paylaştığımız ilke ve değerlerle büyüyen bir partiyiz, büyüyen bir ekibiz. Cumhuriyet’in ve halkın partisi olma bilinciyle, Mustafa Kemal Atatürk'ün partisi olma sorumluluğuyla hareket ederken, yol haritamızı, gerçekten ortak akla dayanan parti programımız belirler. Programda ortaya koyduğumuz temel değerlere, hedeflere ve politikalara olan yürekten bağlılığımız sayesinde, işte tam onun için 101 yıldır ayaktayız. Hem bir devlet kuran partiyiz hem de bu devletin ve bu milletin teminatı olduk. Bundan sonra da ikinci yüzyılın en güçlü temellerini atan parti olma konusunda da kararlıyız. İlke ve değerlerimize tavizsiz sahip çıkarken, değişim fikrini de içselleştirmeyi başarabildiğimiz için, açıkçası 101 yıldır ayaktayız.”

“YENİ PROGRAMLA BİRLİKTE, TEK ADAMIN AKLINA KARŞI, MİLLETİN ORTAK AKLINI; BİR AVUÇ İNSANIN ÇIKARLARINA KARŞI 86 MİLYON İNSANIMIZIN ORTAK ÇIKARLARINI HAKİM KILMA VİZYONUMUZU MİLLETİMİZLE PAYLAŞIYOR OLACAĞIZ”

“Siyaset, ilke ve değerleri hayata geçirme işidir. Ve biliyoruz ki, hayat aslında durmaksızın değişir. Ve o değişimi takip etmekle mesulsünüz. İçinde bulunduğumuz bu dönemde, hayatın çok da hızlı ve açıkçası tarihte olmadığı kadar köklü bir biçimde değiştiğine şahitlik ediyoruz. Bu değişimin yarattığı yeni sorunların üstesinden gelecek, bu değişimi yönetmemizi sağlayacak yeni kavrayışlara da ihtiyacımız var. Bakış açımızı sorgulamaya ihtiyacımız var. Önceliklerimizi gözden geçirmeye, değişen hayatın ve toplumun öncelikleriyle uyumlu hale gelmeye ihtiyacımız var. İnanıyorum ki, yeni parti programımızla birlikte, bu yolda önemli adımlar atacağız. Yeni programla birlikte, tek adamın aklına karşı, milletin ortak aklını; bir avuç insanın çıkarlarına karşı 86 milyon insanımızın ortak çıkarlarını hakim kılma vizyonumuzu milletimizle paylaşıyor olacağız. Milletin ortak aklının ve çıkarlarının iktidar olduğu bir Türkiye'de, hayatın nasıl kolaylaşıp güzelleşeceğini, birliğimizin ve kardeşliğimizin nasıl daha da pekişeceğini hep birlikte göreceğiz. Ve bunu milletimize hep birlikte göstereceğiz. Türkiye’yi birleştirecek, değiştirecek yegane gücün CHP olduğunu ve buna gücünün yettiğini, birlikte milletimize yaşatacağız.”

“BUNU BAŞARABİLMENİN YOLU…”

“Bunu başarabilmenin yolu, örgütlerimizin, üyelerimizin işte tam da böylesi süreçlere, en aktif bir biçimde katılmalarından geçiyor. Örgüt olarak ilgimizi, dikkatimizi, vatandaşa odaklamalıyız. Sokağın sesini, vatandaşın hissiyatını yansıtmayan hiçbir programın etkili olma şansı asla yoktur. Her birimiz sokağın sesini, milletin nabzının programımıza en doğru bir biçimde yansıtılmasına aracılık etmeliyiz. Oradan aldığımız bilgileri, onların çözümlerini oluşturarak programımıza hep beraber yansıtmalıyız. O zaman milletin partisi, o zaman Cumhuriyet Halk Partisi oluruz. Aksi takdirde, gerçekten milletin sorunlarına çözüm bulmayan bir parti konumuna dönüşürüz. Değerli dostlar, Türkiye, az önce ifade ettiğim sorunlar dahil olmak üzere, zorlu bir dönemden geçiyor. Dönemin en ağır yükünü taşıma sorumluluğu da kesinlikle ve kesinlikle, her dönem olduğu gibi, Cumhuriyet Halk Partisi'ne düşüyor. Bir yandan ifade ettiğim davalar, soruşturmalar, kayyımlar… Her türlü baskıyla mücadele ediyoruz. Bir yandan da halkın tek ve gerçek iktidar olma sorumluluğunu taşıyan insanlarız.”

“CHP İKTİDARINI ENGELLEMEK İÇİN ELLERİNDEN GELENİ ARDINA BIRAKMIYORLAR”

“Türkiye'nin birinci partisi olmamızın, yerel yönetimlerdeki ezici üstünlüğümüzün ve başarılarımızın kıskançlığıyla, koltukların onlara ait olduğunu düşündükleri hisleriyle, bedelini bize ödetmeye çalışıyorlar. CHP iktidarını engellemek için ellerinden geleni ardına bırakmıyorlar. Böyle bir dönemde açıkçası ne yapmalıyız? Biz birbirimizden güç almalıyız. Birbirimize güç vermeliyiz. Dayanışmamızı daha da yüksek seviyelere çıkartmalıyız ve arttırmalıyız. Partimiz aleyhine, az önce il başkanımızın da ifade ettiği gibi, sosyal medya üzerinden yürütülen fitne kampanyalarına karşı, dikkatli ve uyanık olmalıyız. Partimiz bu anlamda yaralandığında, partimize bu tür saldırılar olduğunda, her birimiz koruyucu kimliğini öne çıkartmalı. Muhafızlığını yapmalı. Uyarılarını, en sert bir biçimde, partili arkadaşına gerekli yerde söylemekten asla çekinmemeli. ‘Her an kurultay olabilir’ dedikodularına muhatap edilen partimize dair bir süreç yönetilmekte. Bu dedikoduların kaynağının parti dışı çevreler olduğu apaçık ortadadır. Ama dedikodu ateşine odun taşımamak, hepimizin görevidir.”

“‘HER AN KURULTAY OLABİLİR’ DEDİKODUSU ÜRETİP, YAYMAK…”

“CHP, elbette demokratik bir partidir ve şartları oluşursa, elbette her an bir kurultay, genel kurullar söz konusu olabilir. Bunun tartışılacak hiçbir yönü yoktur. Demokratik bir haktır ve özgürce kullanılır. Ancak kurultay çağrısı yapmak ve çıkıp açıkça imza toplamaya başlamak, başka bir şeydir. ‘Her an kurultay olabilir’ dedikodusu üretip, yaymak ve sanki böyle bir gündemi varmış gibi partinin ortaya çıkmak, başka bir şeydir. Daha 8 ay önce yapılan seçimlerden Türkiye'nin birinci partisi olarak çıkmış, daha 3 ay önce seçimli de olabilecek türde bir tüzük kurultayını olgunlukla bitirmiş ve tamamlamış, bütün muteber anketlerde birinciliğini koruduğu, geleneksel oy yüzdesini de kalıcı biçimde yukarılara taşıdığı görülen bir partiyi, sanki olağanüstü kurultay ihtiyacı varmış gibi göstermek, gösterilmesine vesile olmak asla kabul edilemez. Ülkenin bugünkü şartlarında böyle davrananlar, kesinlikle halkın gönlünde, vicdanında kendilerini asla yer bulamazlar. ‘Kurultaylar partisi’ olarak anıldığımız günleri artık geride bıraktık. Bundan sonra ‘kurultay dedikoduları partisi’ de olmayacağız, olmaması gerektiği yerde son derece mücadele vereceğiz.”

“SADECE HALKIN GÜNDEMİNE VE İKTİDAR OLMA HEDEFİNE ODAKLANACAĞIZ”

“Her yerde söyledim, söylemeye devam edeceğim. Sadece halkın gündemine ve iktidar hedefi, iktidar olma hedefine odaklanacağız. Partimizin ortak aklını, iktidar olma vizyonumuzu ve kararlılığımızı yansıtan bir programla, ülkenin sorunlarını çözecek bir reçeteyle milletimizle buluşacağız. Yüzümüzü vatandaşa döndüğümüz, icraatçı ve halkçı karakterimizi sergilediğimiz, her gün yarın seçim varmış gibi çalıştığımız ölçüde partimizi büyütürüz. Değerli dostlar, partimizin, parti yöneticilerinin en tepesinden, Genel Başkanımızdan ilçe yöneticisine, gençlik kollarından kadın kollarına, büyükşehir belediye başkanından ilçe belediye başkanına herkesin hatası olabilir, herkesin eksiği olabilir. Buradan şunu söylemek istiyorum: Kurduğunuz masalar, oturduğunuz ortamlarda, partinin gündemini, partinin konularını yüzde 80-90 gündeminizden azaltıp, milletin konularına, milletin sıkıntılarına veya problemlerine ya da partinin içerisinde iyi gitmediğini düşündüğümüz mevzulara destek olmaya, onları birleştirip, bütünleştirmeye, küsleri barıştırmaya vakit ayırdığınızda, göreceksiniz her gün anketlerde de oylarınız artacak, milletin gönlünde de size olan sevgi ve saygı büyüyecek.”

“HER GÜN SEÇİM VARMIŞ GİBİ ÖNÜMÜZE BAKIYORUZ”

“O bakımdan, her gün seçim varmış gibi önümüze bakıyoruz. Bundan önce de böyle oldu, bundan sonra da böyle olacak. Bugün görevimiz, halkın karşısına iktidar olmayı hak ettiğimizi, iktidara hazır olduğumuzu gösteren vizyoner bir programla çıkmaktır. Ben, programı çok önemsiyorum. Çünkü bu program, hükümet programımızın altyapısı. Bunun için el ele verelim. Toplumun her kesimiyle konuşarak, onlara açılarak, hiç kimsenin derdini, hassasiyetini görmezden gelmeden, parti programımızı vatandaşlara güven ve umut verecek bir ruhla donatalım. Onlar, ‘Bunları biz istemiştik, Cumhuriyet Halk Partisi de programına koydu’ desinler. Vatandaşlarımız, ‘Evet ya bizi dinlemişlerdi. Tam da bu noktaya değinen bir çözümü programına yükledi’ diye konuşsunlar. Gençler, ‘Bütün sorunlarımızı dikkate almışlar’ desinler. Anneler, çocukları için gelecek hayallerinin bizim programızla gerçek olacağını hissetsinler. Devleti istişareyle, liyakatle, adaletle, kudretli ve kuvvetli kılacağımızı; vatandaşlarımızı savaş, afet, iklim ve gıda krizi, göçler gibi riskler karşısında zayıf ve çaresiz koymayacağımızı programımızda anlatalım ve bunu şimdiden vatandaşımıza hissettirelim.”

“MÜŞTEREKLER ÜZERİNDE, GÜÇLÜ VE ORTAK BİR GELECEK İNŞA EDELİM”

“Ortak bir tarihi ve ortak bir vatanı paylaşmaktan kaynaklanan müştereklerimize güvenelim. Bu müşterekler üzerinde, güçlü ve ortak bir gelecek inşa edelim. Vatandaşları ayrışmalardan, kutuplaşmalardan sıyıralım, çıkaralım, ortak bir gelecek etrafında buluşturalım. Çocuklarımıza, gençlerimize, ayrıştırılan bütün unsurlardan çıkarak, ortak vatandaş, 86 milyon insanımızın bir parçası, bu yurdun eşit hissedarı olduklarını bildikleri bir geleceğe baktıklarını hissettirelim. Her bir vatandaşımızı eşit görelim. Herkesin farklılığına hürmet edelim. Bizi hep birlikte millet yapanın ortak geçmişimiz, ortak kaderimiz, geleceğimiz, ortak vatanımız olduğunu en yüksek sesle haykıralım. Bizi hep birlikte bir millet yapan, ortaklıklarımıza yaslanırsak, bizi zayıflatan, güçsüz düşüren, kutuplaşmaları aşar, tüm dünya milletleriyle rekabet eden çok güçlü bir millet oluruz. Türkiye'yi zenginleştirmek, Türkiye'yi büyütmek, Türkiye'yi hep birlikte güçlendirmek zorundayız. Bu iddiayla yola çıkalım. Bu iddia sadece Türkiye'yi kurtarmaz. Bu iddia Kafkasya'yı kurtarır. Bu iddia Orta Doğu'yu kurtarır. Bu iddia Orta Asya'yı kurtarır, Kuzey Afrika'yı kurtarır, Balkanlar'ı kurtarır. Türkiye'nin önemini hep beraber idrak edersek, oturduğunuz koltuklar, yaptığınız görevlerin, sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ait bir koltuk olmadığını, etkinizin ne kadar büyük ve yüksek olduğunu hissedin.”

“İSRAFI DEĞİL, ÜRETİMİ TEŞVİK EDEN BİR PROGRAMI ORTAYA KOYALIM”

“Çağın belki de en önemli döneminde görev yaptığımızı bilerek, bu adımları atıp, işte yola bu şekilde çıkalım. Bunları yapacak akla, bilime, kadrolara, toplumsal desteğe sahip olduğumuzu gösterelim. İsrafı değil, üretimi teşvik eden bir programı ortaya koyalım. Ülkenin tüm kaynaklarını zengin yandaşlar yaratmak için kullanma, aynı zamanda onlarla inşaattan bankacılığa, medyadan spora, her şeyi partizanca yönettikleri dönemi sona erdirelim. Milli bir endüstriyel stratejiye dayanan paydaş ekonomisine, hep birlikte geçiş sürecini başlatalım. Fırsatlarda eşit, imkanlarda adil bir toplum olmayı teklif edelim halkımıza. Bunu anlatalım. Bunun için eğitimi, bizi içine sıkıştırmaya çalıştıkları, 50 yıldır yok efendim ‘imam hatipler açılsın, kapatılsın’ darlığından, sığlığından çıkartalım. Herkesin inancına, kimliğine uygun eğitim alma hakkına hep birlikte saygı duyalım. Ancak bir hedef koyalım. Liseyi bitirmiş her gencimizin en azından bir yabancı dil konuşabildiği, dijital dünyaya uyum sağlayabildiği, tüm dünyadaki akranlarıyla rekabet edebildiği kapasiteyi yaratacağımızı, onlara böyle bir eğitim düzeni vereceğimizi bugünden hissettirelim ve teminat gösterelim.”

“LOKOMOTİFİN BAŞINA GEÇMEYİ KENDİMİZE HEDEF KOYALIM”

“Dünyayla rekabet eden milli bir ekonomi, ancak rekabet kapasitesi yüksek bir genç nesillerle mümkündür. İşte o genç nüfus, fırsatı kaybetmeden, nüfus yaşlanmadan, bu treni kaçırmadan… Sanayi devrimini kaçıran bir millet olduk. Bu dönemi, bu yüksek endüstriyel dönemi ıskalamadan, kaçırmadan, trenin en ön kompartmanına, hatta lokomotifin başına geçmeyi kendimize hedef koyalım. Şehirleri yaşanabilir, sürdürülebilir kılarak, yerel yönetimleri güçlendirip, demokratikleştirerek süreci yöneteceğimizi herkese gösterelim. Meclisi güçlü, yargısı ve polisi iktidarın değil, devletin, milletin yargısı ve polisi kılarak, hayatın çok daha güzel ve adil olacağının milletimize yaşatalım. İsrail'in zulmüne karşı Tel Aviv'de, Berlin'de, Londra'da sesini yükselten gençleri örnek gösterirken, ülkemizde aynı cesur duruşu gösteren gençlerimizin protesto hakkına, onları tutuklayarak karşılık verenleri bu ülkenin yönetiminden hep birlikte gönderelim.”

“KAYYIMLARLA, SORUŞTURMALARLA, MESNETSİZ İTİBARSIZLAŞTIRMA ÇABALARIYLA, RAKİPLERİNE AHLAKSIZCA VE HUKUKSUZLUKLA SALDIRANLAR, BUNLARIN HİÇBİRİNİ YAPAMAZ”

“Kayyımlarla, soruşturmalarla, mesnetsiz itibarsızlaştırma çabalarıyla, rakiplerine ahlaksızca ve hukuksuzlukla saldıranlar, bunların hiçbirini yapamaz sevgili dostlarım. En önemlisi; devletin karar mekanizmasını tek bir kişide toplayan, yürütmeyi, yasamayı, yargıyı kendine bağlayan, Meclis’i, sivil toplumu, akademiyi, yerel yönetimleri karar süreçlerinden tasfiye eden, medyayı baskıyla, hatta sahibi olarak zorla kendi iktidarını aparatına çeviren bu yönetim sistemiyle, bu söylediklerimin hiçbirisi olmaz. Hepimizin en önemli önceliklerinden biri, kesinlikle tüm muhalefetle birlikte, onlara liderlik ederek Türkiye'yi demokratik parlamenter sisteme taşıma iddiası olmalıdır. Türkiye'nin milletin gücüyle, millete ait bir yönetimle kalkınabileceğini milletimize hem göstermeli hem ispat etmeli ve milletimizi ayağa kaldırmalı ve her birisine ‘tam yol ileri’ demeliyiz. Bunun başka yolu yok. Elbette üniter yapımızın korunması ve güçlenmesi, karar mekanizmasının aşırı merkezileşmesiyle değil, çoğulcu demokrasiye dayalı, denge-denetlemenin güçlü olduğu, demokratik bir parlamenter sistemle mümkün olduğunu anlatmalıyız.”

“BİZE DÜŞEN, BÜTÜN TÜRKİYE'DE MİLLETİMİZLE BİRLİKTE, ADALET VE DEMOKRASİ BAYRAĞINI EN YUKARIDA DALGALANDIRMAKTIR”

“Tüm bunlar için verdiğimiz mücadele; kalkınma, demokrasi ve adalet mücadelesidir. Her bir vatandaşımızın haysiyetli bir yaşam sürmesi mücadelesidir. Bize düşen, bütün Türkiye'de milletimizle birlikte, adalet ve demokrasi bayrağını en yukarıda dalgalandırmaktır. Sizlerden istirham ediyorum, sizlere rica ediyorum. Bütün emeğinizi, bütün gücünüzü ortaya koyun ve halkımıza bu programımız, güven ve ümit versin. Hep birlikte devleti kudretli ve kuvvetli, ama aynı zamanda devleti milletine şefkatli, milletine güler yüzlü, milletini kucaklayan ve huzura erdiren bir hale getirelim. Aynı zamanda müreffeh toplumu huzurlu ve güvenli, vatandaşlarımızı eşit, yargı ve polisimizi etkin ve tarafsız, şehirlerimizi yaşanabilir, kadınlarımızı güven içinde, gençlerimizi dünyadaki akranlarıyla eşit ve rekabetçi, bebeklerimizi doğduğu gün kaybeden değil, doğduğu gün kazanan yeni doğan bebeklerin olduğu bir ülke, cennet bir vatanı, bu memleketin geleceğini de hep birlikte var edelim. Daima söylediğim gibi; bu millet için savaşmaktan, milletin sesine ses olmaktan, ona hizmet etmekten, çocuklarımıza, gençlerimize umutlu bir gelecek sunmak için var gücümüzle çalışmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Gelecek güzel günlere hep birlikte inanacağız. Hep birlikte çalışacağız, hep birlikte başaracağız. Cumhuriyetin ve halkın partisini, Atatürk'ün mirasını hep birlikte iktidar yapacağız. Benim güzel evim, Beylikdüzü'nden hepinize söz veriyorum. Biz bunu, hep birlikte başaracağız. Her şey çok güzel olacak.”