CHP'nin "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" Mitingi...

Özgür Özel: "Ey Erdoğan, sen gerçekten sokağa çıkabiliyor musun, Konya’ya gelip bu milletin hali nicedir sorabiliyor musun?"

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenerek, "Ben Konya’dayım, ben meydandayım, ben Kılıçaslan’dayım. Konyalıların gözünün içine bakıyorum. Peki, sen gerçekten senden korkmadan, Allah’tan korkan birinin gözünün içine bakıp 'Bu yapılanlar siyasi değildir, bu yapılanlar hukukidir' diyebiliyor musun? Sen sokağa çıkabiliyor musun, pazara gidebiliyor musun, Konya’ya gelip bu milletin hali nicedir sorabiliyor musun?" dedi.

CHP'nin Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun serbest bırakılması ve erken seçim talebiyle  başlattığı ''Millet İradesine Sahip Çıkıyor'' mitinglerinin dördüncü adresi adresi Konya oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yaptığı konuşmada şunları söyledi: 

"Gençler diyor ki, 'Ceketi çıkar, kolları sıva.' Benim işim ceketi çıkarıp kolları sıvayacak olanı içerden çıkarmak, Ekrem Başkan'ı çıkartacağız. Ekrem Başkan, duyuyor musun? Konya'da yüz binler 'Ekrem Başkan' diye bağırıyor. O zaman bunun zamanı geldi. Şunu tekrar edelim, ey Erdoğan, adayımı bırak, sandığı getir. Adayım yanımda, sandığı önümde istiyorum. Ekrem Başkan, Cumhurbaşkanı olsun istiyorum. Alkışlar Ekrem Başkan'a. O da hücresinden Konya’yı alkışlıyor doya doya.

Ekrem Başkan Cumhurbaşkanı olduğunda elbette ondan hepimiz hizmet bekleyeceğiz, birçok şey isteyeceğiz. Benim isteyeceğim tek şey, Ekrem Başkandan isteyeceğim bir bakanlık var. O da Deprem Bakanlığı'dır. O bakanlığın yardımcılarının da tüm partilerden olmasıdır. Çünkü depremin siyaseti olmaz, şakası olmaz. Bu sadece bir örnek. 'Emekliye asgari ücret verin' dedim. 'Veremeyiz' dediler. 'Asgari ücreti 30 bin yapalım' dedik, 'Para yok' dediler. 'Gençlerin ümidini tüketmeyin, gençlerin kredilerine geçirecek kadar bir para yapın' dedik, 'Yapamayız' dediler. 'Barınma sorununu çözün' dedik, 'Kaynak yok' dediler. Ne zaman Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu öneren, uyaran ve tüm toplumu kucaklayan siyaseti AK Parti ile farkı açtı, 'Bu iş CHP’ye yarıyor' dediler. O günden sonra ilk iş, çoğunu AK Parti'den aldığımız belediyelerin SSK ve vergi borçlarını faizleriyle birlikte altı yıl, sekiz yıl, 10 yıl faiziyle birlikte bir kerede tahsil etmeye kalktılar. Belediyelere haciz yolladılar. Aşevlerinin bağışına, kent lokantalarına, kreşlere, anne kart uygulamasına, Mansur Başkan'ın sosyal projelerine, desteklerine engel olmak için ellerinden geleni yaptılar, yetmedi.

"O günün Saraçhane’nin o günkü mağduru, bugün olmuş Saraçhane’nin zalimi"

Konya'ya açık açık konuşmaya geldim, dertleşmeye geldim. Kendine oy verince baş tacı yaptığım milli iradeyi yok sayanları şikayete geldim, Konya'ya şikayete geldim. Geçmişte birçok tartışmalı kararı almış, sonra siyasete atılmış, bakan yardımcılığı yapmış birisini İstanbul’a Cumhuriyet Başsavcısı yaptılar. Anayasa'ya açıkça aykırı. Hakimler, savcılar siyasete girerse geri dönemezler. Ama Cumhurbaşkanı eliyle Anayasa'yı ayaklar altında çiğneyerek İstanbul'a AK Partili bir siyasetçiyi Başsavcı yaptılar. O günden beri belediyeler, madden manen silkelendiği gibi hukuken de taciz altındadır, saldırı altındadır. Namuslu bir soruşturmaya kimsenin söyleyecek sözü yok. Hatırlayın, Tayyip Bey de dünya kadar suçlamayla; rüşvetten, irtikaptan, yolsuzluktan, Akbil’den, ondan bundan sorgulandı mı? Yargılandı mı? Suçlu bulundu mu?  Ancak bir günden bir güne Tayyip Bey'in kapısına polis gönderildi mi? Bir günden bir güne gözaltına alınıp emniyete götürüldü mü? Orada tutuldu, sorgulandı mı? Yollanıp da tutuklanıp cezaevine kondu mu? Sadece ve sadece birinci kademe bitmiş, Yargıtay bitmiş, ceza kesinleşmiş; o durumda bile Tayyip Bey İBB’den çıktı, Saraçhane’de mitingini yaptı. Davulla, zurnayla cezaevine uğurlandı. Yanında kim yatacak, ona bile karar verdiler. Ama o günün Saraçhane’nin o günkü mağduru, bugün olmuş Saraçhane’nin zalimi. O gün kendine yapılmayanları, bugün rakibine yapanla karşı karşıyayız. Soruyorum Konya’ya, güzel Konya, adil Konya, yüreği temiz Konya, vicdanı yüksek Konya... Bu yapılanlar yakışır mı Ekrem Başkan'a, yakışır mı? Bu yapılanlar vicdan mı, insaf mı?

"Mahkemeyi yayınlayın TRT'den, görsün millet ne iftira ne gerçek"

Şimdi, o zamanlarda olmayan işler bugün her gün tekrarlanıyor. Eve gelme var, polisle götürme var, itibarsızlaştırma var, tutuklu yargılama var, aileyle, çocukla, eşle, kayınbiraderle uğraşma var. TRT’den, hepimizin vergileriyle ayakta olan TRT’den her gün yalan ve iftira var. Biraz önce yolda Mansur Başkan'ımızla konuştuk. Kendisi hukukçu. Hepimizin bildiği bir gerçeği bir kez daha hatırlatalım. Hazırlık soruşturması gizlidir. Ayrıca bu dosyada ekstradan gizlilik kararı da vardır. Ama gidip de bir TRT’yi, A Haber’i, CNN TÜRK’ü açarsanız her türlü yalan, her türlü iftira... Gizli olanı bırakın, dosyada olmayan dünya kadar yalan gerçekmiş gibi anlatılıyor. Buradan bir kez daha sesleniyorum, biz kendimize, adayımıza, başkanımıza, arkadaşlarımıza güveniyoruz. Eğer siz de savcınıza güveniyorsanız, onun gerçekten yargılama yaptığına güveniyorsanız, iddiaların iftira değil de gerçek olduğunu iddia ediyorsanız, hodri meydan. Mahkemeyi yayınlayın TRT'den, görsün millet ne iftira ne gerçek.

"Darbe her zaman kamuflajdan gelmez, bazen de böyle savcı cübbesiyle gelir''

İşte o AK Partili siyasetçiden savcı yapınca, 'hadi bakalım' deyip onu akıncılar gibi Ekrem Başkan’la savaşa yollayınca, 19 Mart darbesi geldi. 19 Mart, hem bir yıl önce İstanbul’un 16 milyona hizmet etsin diye seçtiği Belediye Başkanı'na darbedir hem de 23 Mart günü 15,5 milyon vatandaşımızın oylarıyla, hem de zorunlu olmadan, ellerinde bastonları ya da karnında bebesiyle sandığa koşturan 15,5 milyon vatandaşın adayı gösterdiği Cumhurbaşkanı adayımıza, milletimiz takdir ederse bir sonraki Cumhurbaşkanımıza darbe yapılmaya çalışılmaktadır. Her zaman darbeler askerden gelmez, bazen de böyle sivillerden gelir. Darbe her zaman kamuflajdan gelmez, bazen de böyle savcı cübbesiyle gelir. Darbenin her zaman bir karargahı vardır. Bugünkü darbenin karargahı Beştepe’dir, saraydır. Her darbenin silahları vardır. Maalesef bu darbenin silahı yalandır, iftiradır. Her silahın attığı kurşun yaralar. Ama devletin televizyonunun yaptığı bu haksızlık, bu ihanet unutulmaz. Yaralansak da acı duysak da gün gelince bunun hesabını soracağız TRT’yi yönetenlerden. Ancak elbette hukuk önünde, adil yargılanarak...

CHP’li birini savcı yaparak değil. En başarılı, en çalışkanların geldiği, siyasetin yargıdan elini eteğini çektiği, bugünkü gibi yargıya güvenin yüzde 20 değil, AK Parti geldiğinde olduğu gibi yüzde 80’leri bulduğu günlerde bu ülkeyi adil yöneteceğiz. Hesap verecekler de yargının önünde hesap verecekler. CHP’ye değil, yargıya hesap verecekler. Hatırlayalım, mübarek Ramazan gününde iftar sofrasında iken hepimiz; ben Ankara’da şehit aileleriyle, Ekrem Başkan bir ev iftarında, siz Konya’nın merkezinde ya da dört bir tarafında iftardayken, Ekrem Başkan’ın 31 yıl önce aldığı diplomasını iptal ettiler. Ertesi sabah, evinin kapısına yüzlerce polis aracıyla, binlerce polisimizle dayandılar. Onu aldılar, içeriye koydular. O günlerde Tayyip Erdoğan şöyle söylüyordu, 'Bir ay geçsin, deliller ortaya çıksın, bunlar birbirlerinin ya da ailelerinin gözünün içine bakamayacak hale geldiler' Şimdi bir ay değil, bugün 45 gün verdiği sürenin üzerinden 15 gün geçti. Sayın Erdoğan, ben Konya’dayım, ben meydandayım, ben Kılıçaslan’dayım. Konyalıların gözünün içine bakıyorum. Gözünün içine bakıyorum. Peki, sen gerçekten senden korkmayan, Allah’tan korkan birinin gözünün içine bakıp 'Bu yapılanlar siyasi değildir, bu yapılanlar hukukidir' diyebiliyor musun? Sen sokağa çıkabiliyor musun, pazara gidebiliyor musun, Konya’ya gelip bu milletin hali nicedir sorabiliyor musun? İşte öyle bir noktadayız.

Gürtuna'nın sözlerini hatırlattı

Şimdi Konya’da bir şey yapacağız. Tayyip Bey’in gözünün içine bakıp, ondan değil Allah’tan korkan birinin şahitliğini, değerlendirmesini sizlerle paylaşacağım. Bu kişi, Tayyip Erdoğan belediye başkanıyken İstanbul’da Belediye Meclis üyesi. Tayyip Bey yargılanıp ceza alınca Saraçhane’de yanı başında, onu cezaevinden yollarken yanı başında. Ardından yerine bir belediye başkanı seçilecek çünkü mevcut başkan ceza almış, hapse gitmiş. Almamalıydı, gitmemeliydi. Üç aylığına hapse gitmiş. Yerine seçilen belediye başkanı Ali Müfit Gürtuna. Hatırlıyor musunuz? 1998’den 2004’e kadar altı yıl belediye yönetti. Bir yıl belediye meclisinden seçilerek, beş yıl İstanbullular tarafından seçilerek. Ali Müfit Bey bir açıklama yaptı. Diyor ki, 'Bu soruşturmaya millet ikna değil, tutuklama kararı doğru değil. Bugün yapılan iş, ‘Al onu gözaltına alın, nasılsa delil bulursunuz.’ denmiş, olmamış. 'Deliller sonradan bulunur, yola çıkalım denmiş ama bu iş yanlış olmuş' diyor. Burada Konya’da, Ali Müfit Gürtuna’nın nereden geldiği belli, siyasi kararı belli. Ancak bugünkü durumu; Tayyip Bey’in yerine gelen ve bir seferde İstanbullu'lar tarafından seçilen bu belediye başkanı, bütün her şeye bakıp da 'Bu iş yanlış olmuş' diyorsa, işte vicdan, işte insaf, işte ahlak Konya...

"Tayyip Bey’in bile dolduramayıp kaçtığı bu meydanda, Konya’nın vicdan sahibi bütün demokratları var"

Burada Konya’nın pırıl pırıl gençleri var. Bunları duyunca bağırıyorlar, seslerini duyurmak istiyorlar. Belki bu slogana sadece CHP’liler değil. Hiç şüphe yok ki il başkanım da bahsediyor, bu meydanda sadece CHP’liler yok. Artık Tayyip Bey’in bile dolduramayıp kaçtığı bu meydanda, Konya’nın vicdan sahibi bütün demokratları var. Sosyal demokratlarla muhafazakar demokratlar kol kola. Milliyetçi demokratlarla Kürt demokratlar yan yana. Burada her partiden, her görüşten, tüm Konya’dan vicdan sahibi güzel insanlar var ve gençler diyor ki, 'Hak, hukuk, adalet.' Buradan, 45 gün sonra, Ekrem Başkan hem ailesinin hem eşinin dostunun gözüne bakabilirken, meydanlar 100 binler, milyonlar olup ona destek olurken, bugün bu iftiraların altında kalıp da utanmayanlar var. Bakın bir anket yapıldı. Bu iddialara inananlar sadece yüzde 25. Dört kişiden biri. Dokuz ankette ortalama yüzde 26,5. En yüksek olanında yüzde 29, bilemedin yüzde 30. Milletin, 10 kişiden 2,5 kişinin, zorlarsan üç kişinin inanıp, gerisinin inanmadığı bu iddialardan öyle rezil iftiralar duyduk ki insan diyor ki: 'Bu nasıl terazi, kefesi yok; bu nasıl harman, mahsulü yok.'"